Yeni bir Beauvoir kitabı okumaya hazır mısınız?

Sartre’ın basımını dolaylı olarak engellediği Les Inséparables yayımlanıyor. Her ne kadar yayınevleri şu sıralar (çok uzun süreceğe de benzeyen) ciddi sıkıntı içinde olsalar da, keşke bassalar bu kitabı diyor insan. Belki olur, kim bilir?

Mustafa K. Erdemol- Cumhuriyet Pazar

Ne kadar deha da olsa Jean Paul Sartre’da da insani kusurlar vardı elbette. Ama keşke olmasaydı da hayat arkadaşı, yoldaşı Simon de Beauvoir’ın 1954’de yazdığı kitabına erken kavuşabilseydik.  Les Inséparables (Ayrılmazlar) adlı kitap de Beauvoir’nın ölümünden 30 yıl sonra nihayet gün yüzüne çıkıyor. Şu virüs belasının yaşamımızı iyice sıkıcı hale getirdiği bir dönemde bu gerçekten iyi bir haber.

Simon de Beauvoir’nın çocukluğundan beri tanıdığı, henüz 21 yaşındayken hayatını yitirmiş çok yakın bir arkadaşıyla dostluğu anlatılıyor bu kitapta. Yazarın, bildiğiniz gibi, 1949 yılında basılan feminizmin neredeyse el kitabı haline gelmiş The Second Sex (İkinci Cins) adlı kitabı çok ünlüdür. Tabu yıkıcı bu kitap Vatikan’ın yasak kitaplar listesine de girmişti. İşte bu kitaptan beş yıl sonra yazdığı Les Inséparables’ı görüşlerini almak için Jean Paul Sartre’a verdiğinde filozofun tepkisi önce ilgisizlik, sonra da beğenmemek olur. De Beauvor’ın kitabı yayınlamamasında Sartre’ın bu tavrı etkili olmuş demek ki. Arşive atıp orada bırakmış. Sartre’ın görüşlerinden, eleştirilerinden her zaman etkilenen biri olduğu için bu tutumunu doğal bulanlar da var tabii. 

Sartre kıskandı mı?

Kitabı yayınlayacak olan Éditions de l’Herne'nin sorumlusu Laurence Tâcu, kitabı beğenmediği tahmin edilen Sartre'ın kesin olarak yanıldığını düşünüyor. Kitabın de Beauvoir’in yeteneğinin derinliğini gösterdiğini belirten Tâcu’ya göre “filozof biraz kıskanmış olabilir”. Ancak Simon de Beauvoir’ın önce öğrencisi sonra da evlat edindiği kızı olan felsefe profesörü Le Bon de Beauvoir, aynı fikirde değil. Annesinin o dönemler kurgusaldan çok olgusal eserler yazmaktan yana olduğunu, bu nedenle kurgusal olan Les Inséparables’ı bastırmaktan vazgeçmiş olabileceğini belirtiyor. Le Bon de Beauvoir romanın, erkek egemen Katolik muhafazakar düzene de Beauvoir’in çocukluğundan itirazlar getirdiğini, bunun ilerleyen yıllardaki feminizminin anlaşılmasına yardımcı olacağını söylüyor.

Simon de Beauvoir’ın dokuz yaşından beri arkadaşı olan Zaza yaşamında iki kez aşık olmuş;  önce kuzenine sonra da üniversitede bir öğrenciye. Her iki ilişkisi de kadınların kendi yaşamlarını seçmekte özgür olması gerektiğini kabul edemeyen dönemin toplumunca fazla göze batmış. Romanda Andrée olarak isimlendirilen Zaza, daha fazla günaha girmesin diye ailesi tarafından İngiltere'ye gönderilmiş. 22. doğum gününe bir ay kala viral ensefalitten yaşamını yitirmiş. Le Bon de Beauvoir “bir trajedi” dediği Zaza’nın ölümünü “bir hastalıktan öldü, ancak hastalık tüm çelişkilerin ve yüzleşmek zorunda olduğu tüm olayların sonucuydu” diyor.

Zaza'yı hiç unutmadı

De Beauvoir, yıllarca Zaza'nın kaybından acı duydu. Tutucu toplumsal değerlere karşı isyan niteliğindeki otobiyografik romanı Memoirs of a Dutiful Daughter (İtaatkar Bir Kız Çocuğunun Anıları)  da dahil olmak üzere bir çok kitabında Zaza’dan söz eder.  

Kızı Le Bon de Beauvoir, annesinin daha önce yayınlanmamış yazılarını da yayınlamıştı. Şimdi yazarın arşivinde kalmış olan gençliğinde yazdığı romanlarını da yayına hazırlıyor.

Sartre’a kırılmakta haklıyız ama de Beauvoir’ın yaptığı da hiç ona uygun değil. Onun gibi edebi yeteneğini kanıtlamış, Sartre da olsa herhangi bir erkeğin onayına ihtiyacı  olmayan, olmaması gereken biri nasıl Sartre beğenmedi diye bastırmaz kitabını? Tek neden belki bu değildir ( ya da umarım değildir) ama ilişkileri her ne kadar serbest de olsa de Beauvoir’ın filozofun etkisinde biraz fazlaca kaldığı söylenir.

Neyse. Geç oldu ama herhalde iyi olacak. İngilizce ya da tabii ki Türkçe’ye çevrilse de bir an önce okuyabilsek. Her ne kadar yayınevleri şu sıralar (çok uzun süreceğe de benzeyen) ciddi sıkıntı içinde olsalar da, keşke bassalar bu kitabı diyor insan. Belki olur, kim bilir?

Ben heyecanlandım doğrusu.