Yeni başlayanlar için Queen

Rock tarihinin en ünlü parçalarından biriyle aynı adı taşıyan ‘Bohemian Rhapsody’ gösterişli stiliyle efsaneleşen Freddie Mercury ile unutulmaz grubu Queen’in hikâyesini beyazperdeye taşıyor.

Emrah Kolukısa

Cuma günü vizyona giren ve eleştirmenleri büyük ölçüde ikiye bölen ‘’Bohemian Rhapsody’’ her şeyden önce yapım süreci bir hayli sorunlu bir filmdi. Freddie Mercury ve Queen hakkında bir film çekileceği ilk kez 2010 yılında duyurulmuştu ve o zamanlar başrol için Sacha Baron Cohen’in adı geçiyordu. Ne var ki bir süre sonra SBC filmden ayrıldı ve yapılan açıklamada senaryo onayına sahip olan Queen ile oyuncu arasında, yapılacak film konusunda anlaşamazlık çıktığı belirtildi. Cohen ise konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada ‘’Freddie Mercury hakkında müthiş hikâyeler var. Çılgın bir herifmiş. Partilerinde kafalarında kokain tepsileri taşıyan cüceler dolaşırmış. Ama grubun namını korumak adına bunların filme konmayacağını öğrendim. Brian May olağanüstü bir müzisyen ama iyi bir film yapımcısı değil’’ diyecekti. Onun ayrılmasıyla boşalan role önce Ben Whishaw ve Dominic Cooper gibi isimler talip oldu ama sonunda Rami Malek adında karar kılındı. Filmin dertleri başrol oyuncusuyla bitmedi; kariyerine ‘’Usual Suspects’’ ile çok sağlam bir başlangıç yapan Bryan Singer’ın yönetmen koltuğunda oturduğı,u ‘’Bohemian Rhapsody’’ çok geçmeden yeni bir skandalla sallanacaktı: Singer sürekli sete geç ve akşamdan kalma olarak geldiği ve üstüne üstlük Rami Malek’le kavga ettiği gerekçeleriyle yapımcı stüdyo Fox tarafından kovuldu, işi tamamlamak da Dexter Fletcher’a kaldı. Tüm bu süre içinde farklı isimler tarafından tekrar tekrar yazılan senaryoyu da eklerseniz her türlü olumsuz koşulun yaratıldığını görürsünüz. Buna rağmen ABD’de çok iyi bir gişe hasılatıyla açılan film tüm olumsuz eleştirileri de anlamsız kıldı ve mesela Guardian’da 2018’in eleştirmenleri hiçe sayan bir yıl olduğu gibi bir yorum yer aldı.

1985 yazında bir şekilde Live Aid’i bölük pörçük de olsa canlı izlemiş bir kuşağın mensubu olarak kendimi şanslı sayarım. Yine o zamanlar, favori topluluklarımdan olmasa da Queen’i yakından takip ettiğimi ve Freddie Mercury’nin olağanüstü vokal yeteneğinden fena halde etkilendiğimi belirtmeliyim. Öyle ki, bugün pek hatırlanmasa da ve filmde de çok matah bir şey olmadığının altı çizilse de Mercury’nin solo albümü ‘’Mr. Bad Guy’’ı bile defalarca dinlemiş ve bazı parçalarını ezberleyecek kadar sevmişimdir. Günümüzde koleksiyoncuların yarışırcasına topladığı Queen plaklarından pek azı sağlam kalmıştır elimde gerçi ama bu kadarı bile ortalama bir rock dinleyicisinden biraz daha fazla ahkam kesme yetkisi veriyor bana diye düşünerek söylüyorum ki ‘’Bohemian Rhapsody’’ özellikle Mercury’ye hak ettiği saygıyı göstermiyor. Üstünkörü yazılmış senaryosuyla Freddie Mercury’nin hayatına hiç bir derinlik içermeyen bir bakış atıyor ve eşcinselliğini bir hayli ehlileştirerek betimliyor, neredeyse ahlakçı bir bakış açısıyla. Şu sıralar çıktığı her talk show’da övgülere boğulan Rami Malek’in de tüm iyiniyetli çabalarına rağmen yanlış tercih olduğunu düşünüyorum. Film en kibar tabirle yeni başlayanlar için Queen diyebileceğim bir içeriğe sahip. Yani meseleye vakıf hemen herkesin bildiği bir takım başlıklarla ve üstelik anakronik hatalarla dolu bir senaryosu var ki, ancak gerçekten grubu ilk kez duyanlar için bir şey ifade edebilir belki. Onlar da açıkçası neden bu kadar abartılmış bu adamlar diye düşünebilir, haklıdırlar. İşin bir de şu yanı var, her ne kadar Mercury’nin hayatı trajik bir şekilde sona eriyorsa da buradan dramatik anlamda zengin bir film çıkmaz, çıkmamış da. Üstelik AIDS teşhisi konmasını sırf dramatik bir etki yaratmak ve Live Aid konserini duygusal bir zirveye taşımak için iki yıl kadar erkene almaları ise ciddi bir fiyasko, hadi açık konuşalım, saçmalık. Böyle söylendiğinde ‘Ama bu bir belgesel değil ki’ diye karşı çıkanlar oluyor, normaldir, onlara şunu söylemek isterim, keşke olsaymış. Keşke biz Rami Malek’in o patlak ama uykulu uykulu bakan gözleriyle ne yaparsa yapsın Freddie Mercury karizmasına yaklaşamadığı bir kurmaca film yerine örneğin ‘’Amy’’ ya da ‘’Kurt Cobain: Montage of Heck’’ gibi bir belgesel izleseymişiz. Hem Mercury’yi, hem Queen’i, hem de filmde çok üstünkörü geçilen dönemi, grubun o dönemde neyi temsil ettiği, müzikal açıdan nereye oturduğu gibi önemli meseleleri de daha iyi anlardık belki. Bunlar tamamen gençliği 80’lerde geçen bir adamın hezeyanları da olabilir tabii… Belki filme bayılacak, 2 saati aşkın bir süre hiç sıkılmadan izleyecek ve dilinize takılan bir Queen şarkısıyla sinemadan çıkacaksınız. Bu kadarı bazen her şeyden daha önemli olabilir ve buna da hakkınız var, yok değil.