Yedi üye 'yolsuzluk gizlenmesin' dedi
AKP’li dört eski bakan hakkındaki soruşturma komisyonu haberlerine getirilen yayın yasağının Anayasa Mahkemesi’nde de tartışma konusu olduğu ortaya çıktı. CHP’lilerin yasağın iptaline ilişkin isteminin reddedildiği karara 7 üye karşı oy kullandı. Aralarından Haşim Kılıç’ın da bulunduğu üyeler karşı oy gerekçesinde ifade özgürlüğüne vurgu yaptı.
Mustafa Çakır/ CumhuriyetAnayasa Mahkemesi, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, eski AB Bakanı Egemen Bağış ile eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu’na getirilen yayın yasağı üzerine CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, Levent Gök, Adnan Keskin, akademisyenler Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz ile gazeteci Banu Güven’in “ifade özgürlüğünün engellendiği” ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle yaptığı “bireysel başvuru”yla ilgili kararının gerekçesini açıkladı.
Mahkeme kararında, “kişi yönünden yetkisizlik” nedeniyle CHP’nin başvurusunun “kabul edilemez olduğuna” karar vermişti. Ancak bu karar oyçokluğuyla alındı.
‘Esastan görüşülmeli’
Dönemin AYM Başkanı Haşim Kılıç, başkanvekili Serruh Kaleli ile üyeler Alparslan Altan, Osman Paksüt, Recep Kömürcü, Erdal Tercan, Serdar Özgüldür karara karşı oy kullandı. Haşim Kılıç, Alparslan Altan ve Erdal Tercan’ın karşı oy gerekçesinde, başvurunun esastan incelenmesi gerektiği vurgulandı. AİHM kararlarına dikkat çekilen karşı oy gerekçesinde, başvurunun ifade özgürlüğü açısından değerlendirilmesi gerektiği, bu hakkın bireysel başvuruya konu olabilecek haklardan olduğu konusunda şüphe bulunmadığı belirtildi. Gerekçede, anayasanın “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti”, “basın hürriyeti” başlıklı maddelerine de dikkat çekildi. İfade özgürlüğünün sadece düşünce ve kanaate sahip olma özgürlüğünü değil, aynı zamanda sahip olunan düşünce ve kanaati açıklama ve yayma özgürlüklerini de kapsadığı ifade edildi.
'Toplum soruşturmanın içeriğini bilme hakkına sahip'
AYM üyelerinin karşı oy gerekçesinde özetle şu vurgular yapıldı:
- İfade özgürlüğünün toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için AİHM’nin de iade özgürlüğüne ilişkin kararlarında sıkça belirttiği gibi, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü haber ve düşüncelerin değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir.
- İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın demokratik toplumdan bahsedilemez.
- Halk adına kamunun gözcülüğü işlevini gören basının işlevini yerine getirebilmesi özgür olmasına bağlı olduğundan, basın özgürlüğü herkes için geçerli ve hayati bir özgürlüktür.
- Kamu makamları zorunlu olmadıkça ifadenin açıklanmasını ve yayılmasını yasaklamamalı ve yaptırımlara tabi tutmamalı, ifade özgürlüğünün korunması için gereken tedbirleri almalıdır.
‘Haber geciktirilemez’
- Haber çok hızlı eskiyen bir üründür ve kısa bir süre için dahi olsa onun yayımlanmasını geciktirmek tüm önemini ve yararını ortadan kaldırma riski taşır.
- Başvuruya konu olan soruşturma bir Meclis soruşturmasıdır ve bir dönem en üst düzey icra organı olan hükümette bakan olarak görev yapmış kişilere karşı yürütülmektedir. Meclisin iradesini bu milletvekillerine karşı soruşturma açma yönünde kullanması, konunun kamuya bakan bir yönünün olduğunun da kabulü anlamına gelmektedir.
- Soruşturma milletvekillerine yönelik şahsi nitelikli sayılabilecek iddialarla ilgili değildir. Soruşturma kamuoyunda yolsuzluk olarak tanımlanan, kamu kaynaklarının usulsüz kullanımı iddialarına yönelik bir soruşturmadır. Bu nedenle başvurucularla birlikte toplumun geneli soruşturmanın içeriğini bilme ve kamuoyunda tartışabilme noktasında hak sahibidirler.