Yazarlığa giden yollar
Deborah Levy'nin yazdığı 'Bilmek İstemediğim Şeyler', yetişme çağında genç bir insanın yazarlığa giden yollardan geçerken aynı zamanda yaşadığımız dünyada “insan” olabilmenin de ne denli zorluklar içerdiğini vurguluyor.
Turgay Fişekçi / Cumhuriyet Kitap EkiTÜRLER
ARASI BİR BÜTÜN
Bilmek
İstemediğim Şeyler’i okurken sık sık durup kitabın hangi türde olduğunu
düşündüm: Roman mı, öykü mü, yaşamöyküsü mü, anı mı?.. Belki de hepsini içeren
türler arası bir bütün.
Kapakta
ya da içerde kitabın türü hakkında bir bilgi yok. Yalnızca ön kapakta The Irish
Examiner’dan bir alıntı var: “Bilmek istemediğim Şeyler, George Orwell’in Neden
Yazıyorum adlı denemesine bir cevap ama aynı zamanda Kendine Ait Bir Oda’nın
güncel bir yorumu da. Virginia Woolf’un ünlü denemesi gibi bu da önümüzdeki
yıllarda sık sık alıntılanacak bir metin.”
Bir
yazarı övmek için daha büyük yazarlara benzetilmesi hiç sevmediğim bir yöntem.
Överken yermek gibi. Her yazar kendi olabildiği ölçüde başarılı olur bu işte;
başkalarıyla anılmak daha ilk adımda onların bir alt sınıfına yerleştirilmeyi
getiriyor.
Oysa
Deborah Levy, hiç değilse okuduğum bu kitabıyla son derece kendine özgü bir dil
ve anlatım dünyası kurabilmiş bir yazar.
KATI
IRK AYRIMI YASALARI
Bilmek
İstemediğim Şeyler her biri ayrı bir başlık taşıyan dört bölümden oluşuyor:
Birinci bölümde yazar erken bahar günlerinde daha önce de gelip kitaplar
yazdığı Mallorca adasında ıssız bir pansiyona gelir. Kendi içinde altı bölümlü
ikinci bölümde yazar, çocukluğunun geçtiği Güney Afrika yıllarını anlatır.
Beş
yaşındadır ve ırk ayrımı yasalarının egemenliğindeki Güney Afrika’da olağanüstü
bir doğa olayı gerçekleşmiş, kar yağmaktadır. Babasıyla bahçeye kardan adam
yaparlarken bir polis aracı gelir ve babasını götürür. Çünkü babası ırk
ayrımına karşıdır ve Afrika Ulusal Konseyi’ne üyedir. Ve beş yıl boyunca bir
daha babasını göremez.
Bu beş
yıl boyunca dört yaşından dokuz yaşına kadar bir kız çocuğunun katı ırk ayrımı
yasaları altındaki Güney Afrika’daki yaşamından çeşitli, birbirinden ilginç
sahnelere tanık oluruz:
Kapısında,
bahçeye girenlere silahla karşılık verileceğini yazan bir tabelanın olduğu bir
evde yaşamaktan yalnızca beyaz ırktan olanların denize girebildiği plajlara
dek. Beş yıl sonra cezaevinden çıkıp evlerine döneceği zaman babasını
tanıyabilmek için onun fotoğrafını kucağına alıp bekleyen dokuz yaşında bir
çocuk.
İNGİLTERE-MALLORCA
HATTINDA
Kitabın
üçüncü bölümünde aile Güney Afrika’dan ayrılıp İngiltere’ye göç etmiş, 1974
yılının İngiltere’sinde on beş yaşında yazar olmak isteyen bir gencin
hayatından sahneler izleriz.
Dördüncü
bölümde yine kitabın başına döneriz. Yazar Mallorca adasındadır ve yine sıra
dışı bir doğa olayına tanık olur. Akdeniz’in ortasındaki adada kar fırtınası
vardır. Artık orta yaşa gelmiş yazar, bu karlı adada geçmişini, bugününü
yeniden düşünmektedir.
Bilmek
İstemediğim Şeyler’i okurken, güzel bir kitap okurken duyduğum mutluluğu
tattım. Bir edebiyat eserini var eden unsurlardan biri olan ayrıntı
zenginliğinin nasıl ustaca kullanıldığına tanık oldum. Yazar, elindeki
malzemeyi öyle güzel yoğurup sunmuş ki okuruna, güzellik karşısında duyulan
çaresizliğe benziyor kitabın bıraktığı etki.
Bunu
söylerken elbet kitabı dilimize çeviren İnci Asena’nın akıcı Türkçesini de
anmak gerek.
Bilmek İstemediğim Şeyler / Deborah Levy / Türkçesi: İnci Asena / Everest Yayınları / 103 s.