Yasmine Hamdan: Sınırları görmüyorum
19 Mayıs’ta Babylon’da, 20 Mayıs’ta Cappadox’ta konser verecek Lübnan asıllı şarkıcı ve söz yazarı Yasmine Hamdan’la konser öncesi söyleştik.
Ezgi AtabilenPek çok kişi onu Jim Jarmush’un “Sadece Âşıklar Hayatta Kalır” filminde “Hal” şarkısını seslendirdiği performans sahnesiyle keşfetti. Halbuki sıkı müzik takipçileri, onu Ortadoğu’nun ilk bağımsız elektronik-pop gruplarından Soapkills’in vokalistliğini yaptığı dönemden beri takip ediyor. İlk büyük çıkışını 2013’te çıkardığı solo albümü “Ya Nass”la yakalayan Yasmine Hamdan, son olarak “Al Jamilat” adlı ikinci albümünü yayımladı. Elektronik ve pop unsurlarını Arap müziğiyle harmanladığı tarzıyla dikkat çeken sanatçı yaşamını Paris’te sürdürse de bir süredir dünya turnesinde. Hamdan’la İstanbul ve Kapadokya konserleri öncesi söyleştik...
-Pek çok kişi sizi Jarmusch’un “Sadece Âşıklar Hayatta Kalır” filminde şarkı söylediğiniz o sahneyle tanıdı. Filmden sonra hayatınızda ne değişti?
Jarmusch’un büyük bir hayranıydım. O yüzden onunla çalışmak rüya gibiydi. O filmi çok seviyorum. Çünkü söylediğim şarkıyı ben yazdım ve o şarkıyla gurur duyuyorum. Jarmusch’un yönettiği bir filmde rol almaktan da gurur duyuyorum. Bu filmin müziğimi farklı bir dinleyici kitlesine ulaştırdığını düşünüyorum ve bundan şükran duyuyorum.
-Lübnan asıllı olup Paris’te yaşamanın, yani hem Doğu hem de Batı’yı bilmenin müziğinize kattıkları neler?
Ben sınırları görmüyorum. Çizmiyorum, görmüyorum, hissetmiyorum... Bir ülkede yaşadığım zaman ne sevdiğime karar veriyorum ve çevremi kendimi iyi hissettiren şeylerle dolduruyorum. Ne nerden geliyor; hangisi Doğu’dan, hangisi Batı’dan bilmiyorum. Bence sınır kavramı hayali bir şey. Çünkü sınırlar sürekli değişiyor. Müzik, bilim, edebiyat, kültür hep bir sirkülasyon içinde. Sınırlar oldukça esnek ve bu sınırlarla oynayabiliyorsun. Bu benim felsefem. Birden çok kimliğim olmasının kazanç olduğunu düşünüyorum.
-Bugün yaptığınız müziği nasıl tanımlıyorsunuz?
Bugün yaptığım müziği tanımlamak zor. Çünkü ben kendimi ya da müziğimi etiketlemek ve kutuya koymak istemiyorum. Ama şunu söyleyebilirim diğer müzisyenlerle çalıştığım ve Arap müziğini deneyimlediğim bir yerdeyim. Çok fazla elektronik müzik, gitar ve davul kullanıyorum. Aynı zamanda Arap müziğini ve oryantal müziği, kullandığım diğer tarzlarla harmanlıyorum. Elektro-akustik-Arap-alternatif bir deney olabilir. Tam olarak nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum. Ama ben diğer insanlarla eğlendiğim, fikirlerimi ve arzularımı dile getirdiğim bir yerdeyim.
‘Stiller birleştirilmek için var’
-Bugünün dinleyicisi salt bir müzik türünden ziyade, birkaç müzik türünün bir aradalığının yarattığı zenginlikten tat alıyor. Siz de Arap müziğini elektronik tınılarla birleştiriyorsunuz. Müzikteki bu birleşimi siz nasıl görüyorsunuz, nasıl yorumluyorsunuz?
Bunu planlamıyorum. Benim için doğal bir şey. Organik ve doğal bir istek. Değişik stilleri birleştiriyorum çünkü stiller birleştirilmek için var. Kimse stillerin ve sınırların sabit olduğunu düşünmemeli. Müzik her zaman bir ifade ve iletişim şekli oluşturur.
-Şarkılarınızı Arapça yazıp söyleme tercihiniz neden?
Çünkü benim duygusal dilim Arapça.
-Elektronik müzik ve Arap müziğinde kimlerden ilham alıyorsunuz?
Black dinliyorum. Nick Cave ve Pj Harvey de dinlerim. Arap tarafında ise çok fazla eski Arap şarkıları dinlerim.
-Eşiniz Elia Suleiman’la birbirinizi sanatsal açıdan nasıl besliyorsunuz?
Çok iyi bir uyumumuz var. Onunla olmak harika. Muhteşem bir artist ve muhteşem bir insan.