Yaslı basın!..

Yassıada’nın canına okunduğu defalarca haber oldu, ama yandaş basın Erdoğan’ın konuşmasının üzerine “seslendirme” yapana dek pek kimse duymamıştı!

Hakan Dirik

Yıllardır Ege’nin dört bir yanının, hatta memleketin canına okunduğunu da haberlerimizde söylüyoruz, ama yeterince sesimizi duyuramıyoruz. Belki onu da önümüzdeki günlerde havuzdan duyarız!
Özellikle sosyal medya sayesinde, böylesi konuların sık sık mizahını çıkarıyoruz. Oysa iş, gülüp eğlenilecek kadar basit değil. Yaptığımız iş, yalnızca kendimizi ilgilendirseydi, “kişisel tercih” der geçerdik, ama bu meslek “kamu adına” yapılıyor. Dolayısıyla toplumu doğrudan ilgilendiriyor. Basındaki “çürümüşlük”, toplumu da kemiriyor.

Elimizdeki kalem, bir cerrahın neşterinden farksız; başarılı müdahaleyle hastayı sağlığına da kavuşturabilir, ameliyat öncesinden çok daha kötü duruma da sokabilir. Her gün basının, suflesi üflenmiş türlü yalanlarıyla karşılaşan bir toplum ne kadar sağlıklı olabilirse, içinde yaşadığımız toplum da o derece sağlıklıdır. Hatta yalan haberlerle beslenen toplumun bilinci yönlendirilmiş olacağı için ortaya çıkan siyasal tercihleri, demokrasiyi de sakatlayacaktır. Belki de iktidarın sektöre “havuz” açması bu yüzdendir.

Kimileri yandaş mecraları, hangi “haberciğin” hangi niyetle üretildiğini bildiğinden, ciddiye bile almıyor. Geçmişten bu yana benzer tutum sergileyen mecralar açısından bu tavır bir ölçüde gerçekçi olabilir. Zaten insanlar bu kurumların “cemaziyelevveli” biliyor. Asıl tehlike, havuza sonradan giren mecralarda. Kumandada önceden yer edindikleri, gazete alırken ağız alışkanlığı yarattıkları için bir şekilde ortalama vatandaşın evine giriyorlar. Kimisi “merkez medya” söylemiyle, kimisi “haber kanalı” kisvesiyle bir şekilde bilinçaltına gönderdiği mesajlarla toplumu zehirliyor! Üstelik bunu da “haberci ciddiyetiyle” yapıyor.

Galiba biz “sarı öküzü” çoktan, gazeteler basın dışı patronların eline geçmeye başladığında kaptırmıştık. Gelinen aşamada bırakın sarı öküzü, neredeyse sürünün tamamı gitti!

Görüldüğü gibi, yalnızca Yassıada değil, basın da yaslı. Durum kasvetli diye oturup ağlayacak değiliz. Umut yine içimizde. Gazeteciliğin tarihini de yazan, tam da Cumhuriyetle yaşıt büyüğümüz Hıfzı Topuz’un dediği gibi direnişte. Milli Mücadele’nin 100. yılı etkinlikleri kapsamında İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin davetini kırmadı, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ndeki gecede konuğumuz oldu. 96 yaşın birikimiyle “yumruğunu havaya kaldırarak” seslendi:

“Gazetecilikte direnmek lazım. Asla ödün vermemek lazım. Dimdik durmak lazım. Sonunda başaracağız. Sonunda zafer bizim. Direnin!”