Yaşasın Devrim!

Günümüzden iki bin yıl önce Spartaküs’ün isyancı ordusuna katılarak Roma’ya başkaldıran isimsiz bir köle ile 2011 yılında New York’tan Kahire’ye dünyanın dört bir yanında meydanları işgal eden milyonlarca genci aynı tarih anlatısında buluşturan şey nedir? Hiç şüphesiz, zamanın bir noktasında devrim fikriyle sahneye çıkmış olmalarıdır.

İster aynı çağda, aynı coğrafyada yaşasınlar, isterse aralarında yüzlerce yıllık zaman, binlerce kilometrelik mesafe bulunsun; özgürlük idealiyle yola koyulan halklar, yerleşik baskıcı iktidarları devirmek için mücadele etmekten asla vazgeçmediler. Başarısızlıkla sonuçlananlar da dahil olmak üzere devrimlerin, dünya tarihinin lokomotifi olduğunu söylerken Marx’ın kastettiği süreklilik de buydu; devrim lokomotifi dünya tarihini yönlendirmeye hep devam etti.

İşte bu lokomotifin izini süren Yaşasın Devrim, yüzyıllar boyu dünyanın dört bir yanında halkın sahneye çıktığı otuz devrimi ele alarak imparatorlukları sarsan, rejimleri yıkan, baskılara başkaldıran, bir yandan da kendi idollerini, mitlerini ve bazen de diktatörlerini yaratan ayaklanmaların ve isyanların ortaklıklarını gözler önüne seriyor.

Farklı coğrafyalarda, hatta farklı yüzyıllarda meydana gelmiş devrimlerin belli temalar etrafında bir araya getirildiği kitapta, birbirinden çok uzak görünen halk hareketleri, bağlamları ve bıraktıkları miras üzerinden değerlendiriliyor.

2011’den beri dünya çapında hissedilen isyan dalgasını anlamada ve yönlendirmede başarılar kadar başarısızlıkların da yararlı olacağı düşüncesiyle, Fransız ve Amerikan devrimleri gibi çağ değiştiren ve çok bilinen olayların yanı sıra, fazla halk desteği bulamamış, sesini duyuramamış veya başarısızlığa uğramış devrimlere de yer veriliyor.

Kitap, halkın sahneye çıktığı devrimlerin başarılarını, başarısızlıklarını, eksiklerini ve kiminin bugüne kadar uzanan kimininse baskı, sansür ve seçmeci bir unutkanlıkla tarihe gömülen miraslarını, Spartaküs isyanından Arap Baharı’na kadar uzanan bir çeşitlilik içinde ele alıyor.