Yaşasaydı tahliye olacaktı
Kuddusi Okkır, ölümünün 6. yılında 6 Temmuz’da anılacak.
Sibel Bahçetepe/CumhuriyetErgenekon soruşturması kapsamında tutuklanan, cezaevindeyken akciğer kanserine yakalanan ve tahliyesinden 5 gün sonra yaşamını yitiren Kuddusi Okkır’ın ölümünün üzerinden 6 yıl geçti. Eşinin ölümü ile birlikte hukuk mücadelesi başlatan, çok sayıda dava açan Sabriye Okkır, Ergenekon tahliyelerinin olduğu gün “Kuddusi, yaşasaydı tahliye olacaklar arasındaydı. Çok kötü oldum, benim için Kuddusi o gün öldü” dedi. Ergenekon ve Balyoz davalarının baştan sona hak ihlalleri ile dolu olduğunu vurgulayan Okkır “Devlet, hem kumpasa alet oldu, hem de hak ihlali yaptı. İhlaller sonucunda da bu insanların kimisi öldü, kimi 6 yıl içeride kaldı. İnsanların hayatlarını çaldılar” diye konuştu. Eşinin “Ergenekon’un kasası” olarak nitelendirilmesini sert bir dille eleştiren Sabriye Okkır, davalar açabilmek için kredi çektiğini anımsattı ve “O ayakkabı kutuları benim evimden mi çıktı?” diye sordu. Kuddusi Okkır, 6 Temmuz Pazar Beyoğlu’ndaki Bindalla Sanat Galerisi’nde saat 14.00’te düzenlenen törenle anılacak.
Ergenekon operasyonu kapsamında 20 Haziran 2007’de “örgüte finansal destek sağlama” suçundan tutuklanan Kuddusi Okkır, tutuklandıktan kısa bir süre sonra cezaevinde akciğer kanserini yakalandı ve 6 Temmuz 2008’de yaşamını yitirdi. Gözaltına alınırken kısa kollu kareli gömleği, kırmızı pantolon askıları ve sağlıklı görüntüsü basına yansıyan 60 yaşındaki Okkır, yaşamını yitirdiğinde 40 kiloya düşmüştü.
İnsanların hayatlarını çaldılar
Sabriye Okkır, eşinin ölümünün 6. yılında gazetemize konuştu. Hukuk mücadelelerini sürdüren Okkır’ın açtığı davalardan bugüne dek olumlu sonuç çıkmadı. Eşinin ölümünde ihmali olduğunu öne sürdüğü hâkim ve savcılar için dava açmak isteyen Sabriye Okkır’ın bu girişimine Adalet Bakanlığı’ndan izin çıkmadı. Kararı Danıştay’a taşıyan Okkır’a, 3 yıl aradan sonra benzer bir yanıt verildi, Okkır, bu kez de Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Bunun dışında tam yargı ve tazminat davası açan Okkır, bu davaların yılan hikâyesine döndüğünü, eşinin hastalığı sırasında teşhis konusunda kusurlu oldukları iddiasıyla Tekirdağ Devlet Hastanesi’nden doktorlar hakkında davalar açtığını, Yüksek Sağlık Şurası’nın 4 doktoru kusurlu bulduğunu, doktorların avukatının buna itiraz ettiğini, Adli Tıp Kurumu’ndan bununla ilgili rapor beklendiğini anlattı.
Hak ihlalleri yapıldı
Ergenekon ve Balyoz davalarının kumpas olduğunu, tahliyelerin bunun bir göstergesi olduğunu belirten Okkır şöyle devam etti:
“Bu davalar kumpas, baştan sona hak ihlalleri ile dolu davalardı. Devlet, hem kumpasa alet oldu hem de hak ihlali yaptı. İhlaller sonucunda bu insanların kimisi öldü, kimi yıllarca içeride kaldı. İnsanların hayatlarını çaldılar. Eşim sağ olsaydı o da tahliye olmuştu. Savcı, uzun tutukluluklarla ilgili dilekçe verin dediğinde iki gün kendime gelemedim. Ergenekon ve Balyoz tahliyelerinin olduğu günler, Silivri’ye gittim. Bu davalardan tutuklular kamu vicdanlarında temizlendiler. Bunların hesabını vermek zorundalar”
Davalar için kredi çektim
Yürüttüğü hukuk mücadelesinin yalnızca eşi için değil cezaevlerindeki tüm hasta tutuklu ve hükümlüler için de olduğunu anımsatan Okkır, “Ergenekon’un kasası” söylemlerini eleştirerek, özetle şunları kaydetti: “Sırf davaları açabilmek için çektiğim kredinin borcunu bu yıl nisan ayında bitirebildim. Bir tek emekli maaşı ile geçiniyorum. Bu ayakkabı kutuları benim evimden mi çıktı? Kasa derken neye dayanıp bunu dediler. Bunu hiçbir zaman açıklama getirmediler. Cenazeyi artık rahat bıraksınlar. Cenaze ile ilgili hiç kimse üstüne düşeni yapmadı. Mücadelemi sürdüreceğim. Daha önce dava açılmasına izin verilmeyen konular hakkında da AİHM’ne gittim. Dava dosyası açıldı. 6 Temmuz’da tüm yurtseverleri İstanbul’daki anmaya bekliyorum.”
Ergenekon ve Balyoz davaları, aslında Okkır gibi birçok kişinin yaşamını yitirmesine ve sağlığını kaybetmesine de neden oldu. Gazetemiz eski imtiyaz sahibi, yazarımız İlhan Selçuk, Kaşif Kozinoğlu, eski BCP Genel Başkan Yardımcısı, Engin Aydın, Prof. Dr. Uçkun Geray, emekli orgeneraller Kemal Yavuz, Teoman Koman gibi birçok kişi yaşamını yitirdi.