Yaşarken yapılan bir otopsinin romanı!

Mizah edebiyatının üretken ve özgün kalemlerinden, 1978’de adım attığı yazar ve çizerlik serüveninde 2021’de 43 yılı geride bırakan, 54 kitaba imza atan Cihan Demirci’nin tek romanı Zombilirkişi (Mizah Postası Yayınevi), öngörüsü yüksek, sarsıcı bir kara-mizah örneği, deneme tadında ve kendi tanımıyla “cidden-darp” bir roman.

Nurcan Kaya

KAHRAMAN OLMAYAN BİR KAHRAMAN!

Cihan Demirci’nin fantastik bir yolculuk sunan romanı Zombilirkişi’de pek de ‘kahraman’ olmayan bir kahraman var… İsmi, Fani Ölümlüoğlu... Zombilirkişi, Geyik Muhabbeti, Espirin, ya da Laforizma gibi Cihan Demirci’ye özgü bir sözcük.

Kitabın girişindeki “Zomsöz”de de yazdığı gibi romanın başrolündeki gazeteci, köşe yazarı ve insanların zekâsını aşağıya çeken birbirinden kötü televizyon dizilerinin berbat senaristi Fani Ölümlüoğlu, aslında bir ülke de olabilir, bir insan da…

Roman, günün birinde bir “Zombilirkişi” olduğunu fark eden Fani Ölümlüoğlu’nun kendisiyle hesaplaşmaya başlıyor.

Peki “Zombilirkişiler”in korku filmlerinde karşımıza çıkan zombilerden bir farkı var mı?.. Cihan Demirci bu soruya şu yanıtı veriyor:

“Zombiler korku filmlerinden de anımsayacağımız gibi öldükten sonra dirilen yaratıklar. Yani onlar yaşayan ölüler. Fakat bizim ‘Zombilirkişi’ler öldükten sonra bile dirilmiyorlar, çünkü onlar ‘yaşarken’ bile ‘ölü’ halde yaşayanlar!..”

Onlar ölü halde yaşadıkları yaşarken toplumu da kendilerine benzeten ve kocaman bir “ölü halde yaşayanlar” topluluğu yaratan medyaratıklar belki de… Sonuçta medyadaki çürümenin koca bir toplumu da nasıl çürüttüğünün öyküsü karşılıyor okuyucuyu.

İNSANLIK ÖLDÜ!

“Zombilirkişiler”in durumu zombilerden de beter!.. ‘Ölü’ halde yaşamaktan daha kötü bir durum olabilir mi?.. Ancak ölümü yaşamdan çok seven bir toplum “Zombilirkişi” olmayı başarır.

“İnsanlık öldü” deyişi Cihan Demirci’nin sarsıcı bir etki yaratan romanının da özeti adeta.

Tam 21 yıl önce ilk basımı yapılmış olan Zombilirkişi’yi bir solukta okuduğunuzda, bir öngörü fırtınasıyla karşılaşacaksınız.

Bu kitapla bir kez daha görülüyor ki, kalemine hakim mizah yazarları toplumdaki çürümeyi en erken gören ve çığlığı basan insanlar.

Fakat siyasi ve toplumsal eleştiri yaşayan kalıcı bir mizahtan tamamen uzaklaşmış olduğumuz içler acısı şu dönemde, uzun yıllardır ölü halde yaşayan “Zombilirkişi”ler olarak geldiğimiz ve içine düşürüldüğümüz derin çukurun acaba farkında mıyız?