Yaşar Holding’in Dejavu’su

Siyasette yanlış ata oynamanın bedelini 1983 yılında oldukça ağır ödeyen Yaşar Holding, o dönemde iktidarın, şimdi de tüketicinin gazabına uğradı.

Miyase İlknur

Türkiye’de özel sektörle siyaset arasındaki dengeleri iyi oturtamayan kurumların çıkışı da çöküşü de hızlı oluyor. Öteden beri İstanbul sermayesi aşırı temkinli ve dengeli görünürken İzmir sermayesi siyasette bu dengeleri iyi gözetmediği yaygın bir kanıdır. İzmir kökenli Yaşar Holding’in kurucusu Selçuk Yaşar da 1984 yılındaki bir TÜSİAD toplantısının ardından “İstanbul’un tarihi geleneklerine uyarak tedbiri elden bırakmayan arkadaşlarımız var; bir de bizler varız. Biz tabii İzmir’de daha açık oynadığımız için zararını çekiyoruz” diyerek bu durumu özetlemişti. Gerçekten de o yıllarda Selçuk Yaşar’ın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Yaşar Holding, siyasette açık oynamanın cezasını fazlasıyla çekmişti. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 6 Kasım 1983 yılında yapılan ilk genel seçimlerde askeri cuntanın da desteğini alan MDP’ye destek veren biri İzmir diğeri İstanbul kökenli iki holding vardı. İstanbul’da Okumuş Holding, İzmir’de ise Yaşar Holding MDP’ye desteğini biraz fazla belli etmişti. Devlet bankalarından aldığı yüklü kredilerle bir anda büyüyen Okumuş Holding’in patronu Mehmet Okumuş, MDP’nin Genel Başkanı Turgut Sunalp’in altına kendi aracını tahsis edecek kadar gözünü karartmıştı. Yaşar Holding’in ise o kadar açıktan olmasa da MDP’yi desteklediğini İzmir’de bilmeyen yoktu. Şirket bünyesinde çalışan eski Buca Belediye Başkanı Işılay Saygın, MDP’den milletvekili adayı olmuştu.

Saygın’ın MDP’den milletvekili adaylığında ve seçilmesinde Yaşar Holding payı olduğu söyleniyordu. Seçimin sonucunda askerlerin desteklediği MDP ancak üçüncü parti olabilmişti. Askerlerin istemediği Turgut Özal liderliğindeki ANAP ise tek başına iktidara gelmişti. Tonton bir görünümü olmasına karşın Turgut Özal hayli kindar bir kişiliğe sahipti. MDP’yi destekleyen özel sektörün de intikamını öyle çok da beklemeden alıverdi. Okumuş Holding’e kredi veren Vakıflar Bankası başta olmak üzere diğer devlet bankaları kredilerini geri çağırınca Okumuş, ödeme sıkıntısına düştü ve birkaç ayda koca holding dağılıverdi. Tabelası bile kalmadı. Köklü bir kurum olan Yaşar Holding, öyle tuzla buz olacak kadar çürük temeller üzerine inşa edilmemişti ama yine de büyük sarsıntılar geçirdi. Özal önce Yaşar Holding’in dinamosu olan Tuborg Bira şirketini vuracak bir karar aldı. Vehbi Dinçerler’in Devlet Bakanlığı döneminde çıkarılan 3023 sayılı yasayla bira alkollü içki kapsamına alınarak reklamları yasaklanırken, satış yerleri de sınırlandırıldı. Artık kahvehane ve çay bahçelerinde, pastanelerde bira satışı yasaklanmıştı. 1984 yılında çıkarılan bu yasa ile Yaşar Holding büyük bir darbe aldı. Zira Tuborg, holdingin en kârlı şirketi olarak biliniyordu. Bira şirketleri bu kararın tahribatını, alternatif ürünler çıkararak telafi etmeye çalıştı. Alkolsüz bira ve meşrubat ürün çeşitliliğine gitmek de çözüm olmadı. Piyasa alkolsüz birayı tutmadı. Bu arada Yaşar Holding’in Venüs alkolsüz bira ile piyasaya girmesi ortağı olan Danimarkalı Tuborg firmasıyla arasının açılmasına neden oldu. Danimarkalı şirket, ortağı olan Yaşar Holding’in ortaklık sözleşmesine aykırı olarak yeni bira üretmesini gerekçe göstererek hisselerinin devredilmesini istiyordu. Yaşar Holding bu hisseleri Tuborg şirketine devretmedi ama önce George Soros şirketten yüzde 20 hisse aldı sonra da 2001 krizinden sonra şirketi elden çıkartmak zorunda kaldı.

 

Açılıştan sonra darbe

Özal hükümeti Yaşar Holding’e ikinci darbeyi de et ithalatını serbest bırakarak vurdu. Hem de Pınar Et’in üretim kapasitesini genişleten fabrikasının açılışını yaptıktan bir hafta sonra. Pınar Et’in Tevsi yatırımlarının temelini dönemin Başbakanı Bülünt Ulusu yapmış açılışı da Turgut Özal’a nasip olmuştu. O gün açılışı yapan Başbakan Turgut Özal, bu yatırım nedeniyle Yaşar Holding’e övgü dolu sözler söyledikten bir hafta sonra bir gecede çıkardığı et ithalatını serbest bırakma kararıyla Pınar Et’in yıllarca bocalamasına neden olmuştu. Tuborg’un tevsi yatırımıyla ilgili teşvik belgesinin de altında Özal’ın imzası vardı. Üretimi üçe katlayan bu dev tesis, Citibank’ın o dönemde verdiği en büyük krediyle yapılmıştı. 1985 yılında tamamlanan tesisin bittiği gün düzenlenen törenler için Danimarkalı ortaklar özel bir uçakla Türkiye’ye geldikleri gün hükümet bira yasağına ilişkin kararı alıyordu. Yaşar Holding, sonradan siyasette dümeni kırdı ama iş işten geçmişti. Holdingin basın danışmanını Bakan Ekrem Pakdemirli’nin seçim çalışmasında görevlendirmesi ve herkesin DYP’ye geçecek diye beklediği Işılay Saygın’ın ANAP’a geçmesi de arayı düzeltmeye yetmemişti. Aynı günlerde İzmir’li bir başka şirket ise hızla büyüyordu. İZDAŞ Holding, seçimlerde ANAP’ı desteklemiş, patronu Atilla Yurtçu da partinin İzmir İl Başkanı olmuştu. Devlet Bankaları ile Korkut Özal’ın danışanlığını yaptığı İslam Kalkınma Bankası’ndan yüklü krediler alan İZDAŞ Holding, sırtını hükümete dayadığı için hormonlu bir şekilde büşümüş ve aynı hızla çökmüştü. Krediler ödenmeyince holding de bankaların eline geçmişti. İzmir sermayesi bu iki şirketin hikayesinden belli ki yeterli dersi alamamış. Son FETÖ operasyonunda İzmir kökenli dev şirketlerin akıbeti de İZDAŞ Holding gibi oldu. Yaşar Holding’in gerekli dersi aldığı sanılıyordu ama onun da almadığı görüldü. Selim Yaşar’ın holdingde yönetim kurulu başkanı olmasından sonra AKP’den Karşıyaka Belediye Meclis Üyesi olması ve son referandumda Karşıyaka’da “Hayır” oylarının patlama yapması üzerine Yaşar’ın sosyal medya hesabından “Karşıyaka Spor Kulübü ile olan sponsorluk anlaşmasını gözden geçireceğini” açıklaması bu kez de seçmenleri kızdırdı. Üstelik sadece Karşıyaka’da oturanları değil Türkiye genelinde “Hayır” oyu veren seçmenleri. Günlerden beri Yaşar Holding ürünlerine karşı boykot çağrısı yapılıyor. Holdingin bir açıklama yaparak özür dilemesi de boykotçuları yatıştıramadı.