Yaşamdan yanayız
Fazıl Say’ın, Kaz Dağları’nda siyanürle altın aranmasına gösterilen tepkiye destek olmak amacıyla ormanda vereceği konsere gitmek için İstanbul’dan sabaha karşı yola çıktık. Gün ağardığında Çanakkale’de bizi karşılayan manzara, yemyeşil ormanlara inen beyaz bulutların güzelliğiydi.
Yazgülü AldoğanKaz Dağları’nın yemyeşil ormanları o kadar güzeldi ki buraların parçalanacak olması yüreğimizi de paramparça ediyordu. Çan’ı geçtikten hemen sonra jandarma kontrolü ve yol kenarına dizilen araçların çokluğu hem şaşırtıcı hem sevindiriciydi. Neredeyse bütün Ege, hatta İstanbul, hatta Ankara’dan doğaseverler, çevreciler, vicdanlı insanlar 24 gündür bu dağların eteğinde Su ve Vicdan Nöbeti tutan gençleri desteklemek ve Fazıl Say’ı yalnız bırakmamak için yollara dökülmüştü.
Kesin rakamı yetkililer söyleyecektir, ama dağ taş insandı diyeyim. WWF’den arkadaşlarımızla aracımızı park ettikten sonra konser alanına en az 2 km yürüdüğümüze göre, park etmiş otobüs, minibüs ve binek araçlarının sayısını siz hesap edin. Bunda CHP’li belediyelerin ve çeşitli STK’lerin araç desteği sağlamasının da payı var tabii.
12 yıllık mücadele
Ormanın içine doğru tırmanınca hazırlanan sahnede Fazıl Say’ın kuyruklu piyanosu mücevher gibi parlıyordu. Yanındaki karavanda sanatçı konsere hazırlanırken saat 11.00’de konuşmalar başladı. Kaz Dağları ve çevresinin ekolojik önemi ve siyanürle altın aranmasının çevrenin suyunu ve toprağını mahvedeceği, doğal hayatı ve ormanda yaşayan canlıları öldüreceği, yersiz yurtsuz bırakacağı gerekçesinin anlatıldığı konuşmalarda, Çanakkale Belediye Başkanı CHP’li Ülgür Gökhan’ın içinin acıdığını hissetmemek imkânsızdı. “Şehrimizin altını oyacaklar, yaşayacak yer bırakmayacaklar” diye feryat eden Başkan Gökhan, tarih ve mitolojiden örnekler verdiği konuşmasında kentin simgesi olan Truva Atı’na da gönderme yaparak altın arayan şirketleri Truva Atı’na saklanmış hainlere benzetirken ne kadar haklıydı! Ve bu talana karşı mücadele, söylediğine göre 24 gündür değil, 12 yıldır sürüyordu!
Fazıl Say’ın konseri başlayınca öfkeli ve kararlı kalabalık, derin bir sessizliğe büründü, sanatçının kendi besteleri ve sevdiği popüler parçalardan oluşan bir saati aşkın konseri nefessiz izledi; konser olmazsa olmaz biçimde İzmir Marşı’nın hep bir ağızdan söylenmesiyle son buldu. Bu konserinde Fazıl Say, Kaz Dağları için bestelediği marşı da ilk kez çaldı, “Ben şair değilim, bu marşın sözleri henüz yok, olduğu zaman birlikte söyleyeceğiz” dedi. Konser sonunda binlerce kişinin kaybettiği arkadaşlarını ve araçlarını bulma telaşı başlamıştı. Evli evine köylü köyüne dönecek, gençler çadırlarda tuttukları nöbetlerine devam edecek, karacalar, ceylanlar, tilkiler, sincaplar ve kuşlar ise yuvalarının yıkılabileceği korkusuyla bekleyeceklerdi. Kaz Dağları’na dokunmayın! Doğa bize emanet, çocuklarımız altın takmasa da olur, ama nefes almadan yaşayamazlar!