''Yasağın her türlüsüne karşıyız,ancak..."
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yasağın her türlüsüne karşı olduklarını ancak çocukların uyanık olduğu bir saatte, insanları olumsuz bir şekilde etkileyecek türden yayınlar yapılmasını eleştirmenin topluma karşı borçları olduğunu vurguladı.
cumhuriyet.com.trDevlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT'nin Ulus'taki Boğaziçi Stüdyosu'nda düzenlenen TRT 1'in yeni yayın dönemi tanıtım gecesine katıldı.
Burada bir konuşma yapan Arınç, TRT 1'in yeni yayın dönemi açılışı nedeniyle düzenlenen bu toplantıya katıldığı için çok mutlu olduğunu belirterek, TRT'den sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görevlendirildiği 1 Mayıs'tan bu yana TRT'nin geçmişten bu yana sürekli atılımlarına şahit olduğunu anlattı.
Geçmişe dönerek, bugün ile TRT'nin ve televizyon yayıncılığının geldiği noktayı anlatmak istediğini dile getiren Arınç, ''Ankara Hukuk Fakültesi'nde okurken 1968 yılında, Türkiye'de ilk televizyon yayıncılığı başlamıştı. Hukuk fakültesinin arkasında, hukuk yurdunun kantinine gençler olarak doluşmuştuk ve siyah-beyazlı bir televizyon yayını neredeyse 41 yıl oldu Türkiye'de TRT ile başlamıştı. O günden bu yana çok değişim oldu, çok güzellikler gördük. Bunu TRT'nin büyük bir başarıyla bugün sürdürdüğünü hepimiz görüyoruz. Hepimizin, bu ülkede yaşayan herkesin hayat yolculuğunda TRT ile yaşamış olduğu kayda değer bir hikayesi mutlaka vardır. En azından hayatının bir döneminde yolu mutlaka TRT ile kesişmiştir'' diye konuştu.
Arınç, yasağın her türlüsüne karşı olduklarını, özellikle de basına ve medyaya karşı yasak düşüncesinin kendilerini fevkalade üzeceğini dile getirerek, ancak çocukların uyanık olduğu bir saatte, insanları olumsuz bir şekilde etkileyecek türden yayınlar yapılmasını eleştirmenin topluma karşı borçları olduğunu vurguladı.
Televizyon kanalları yeni yayın dönemlerine başladıkları için buradan başta televizyon kanalı yöneticilerine ve yapımcılarına seslenmek istediğini ifade eden Arınç, şöyle dedi:
''Sizlerin de birer anne-baba olarak yaşamış olduğunuz bu topluma ve bu toplumun değerlerine karşı hassas olmanız gerekiyor. Kolay olanı değil, nitelikli olanı tercih edin. Bir hatırlatmada bulunmak istiyorum; geçtiğimiz hafta hakkın rahmetine kavuşan Halit Refiğ, yıllar önce, şu an özel bir televizyon kanalında yayınlanan iki dizisini TRT ekranlarına taşımıştı. Hepimiz büyük bir beğeniyle izlemiştik. Bugün bile birçok sanat eleştirmeni, Halit Refiğ'in bu başarılı çalışmasını, edebi eserlerimizin televizyona taşınmasında bir başlangıç noktası olarak kabul eder. Bu noktada edebi eserlerimizi televizyona aktarmak isteyen yapımcı ve yönetmek arkadaşları, bir kez daha bu büyük ustanın eserlerine yönelmeye davet ediyorum. Aynı sanatsal hassasiyet ve toplumsal sorumluluğu kendilerinden bu ülkenin bir vatandaşı olarak rica ediyorum. Yönetmeninden senaristine, kameramanından oyuncusuna hemen herkesi duyarlı olmaya çağırıyorum. Ticari kaygılarınız, sanat ve estetik kaygılarınızın önüne geçmesin. Aksi takdirde toplumsal cinnete doğru dolu dizgin giden bir topluma dönüşeceğiz.''
"Ayrılık" dizisi
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT 1'de yayımlanan ''Ayrılık'' dizisine ilişkin, ''Bizim İsrail'e yönelik devlet olarak hiçbir tavrımız söz konusu olamaz. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler her zaman güçlü olmuştur. Tepki göstermişlerse, kendileriyle konuşulur. Bunun bir televizyon dizisi olduğu noktasından hareket edilir. Yoksa siyasi hiçbir amacı yok'' dedi.
Bir gazetecinin, ''Ayrılık, İsrail ile aramızda biraz krize yol açmış durumda. Büyükelçimiz, İsrail Dışişleri Bakanlığına çağrıldı. Buna karşı Hükümet'in bir tavrı olacak mı?'' sorusu üzerine Arınç, söz konusu olanın televizyon yayıncılığı olduğunu, hem TRT hem de diğer televizyonlarda birçok dizinin yayınlandığını söyledi.
Bu dizilerin içeriklerini halkın bildiğini dile getiren Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz TRT olarak, böyle bir diziyi yayımladığımız için, bunun bir diplomatik sıkıntıya yol açmasını hiçbir zaman arzu etmeyiz. Bu diziler kontrolden geçiyor, yayımlanması konusunda kararlar alınıyor. Bizim İsrail'e yönelik devlet olarak hiçbir tavrımız söz konusu olamaz. Aksi takdirde, bütün yayımlanan diziler hakkında herkes bir şey söyleyebilir. Biz bu dizileri bir senaryo olarak kabul ediyoruz. Bunların gerçeklik payı mutlaka vardır. Biraz abartılmış da olabilir, ama nihayetinde bu bir televizyon dizisidir.
Nasıl filmler ile diziler hayatın gerçekleriyle bire bir örtüşmüyorsa, bu dizilerde verilmek istenen mesajlar da sadece televizyonlarda ilgiyle izlenen bir dizi yapabilmek. Yani bizim başka bir kaygımız yok. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler her zaman güçlü olmuştur. Bu ilişkilerin sürekli güçlü olacağına da inancımız tamdır. Tepki göstermişlerse, kendileriyle konuşulur. Yani bunun bir televizyon dizisi olduğu noktasından hareket edilir. Yoksa siyasi hiçbir amacı yok. Bizim dizilerimizin hiçbirinde siyasi amaç yok. Bunu herkesin böyle bilmesini istiyorum.''
Arınç, bir başka gazetecinin, ''İsrail'in bu dizi nedeniyle Türkiye'ye nota verdiğini'' ifade etmesi üzerine de ''Bu gelişmelerden haberimiz yok, ancak İsrail tarafının böyle bir diziyle sıkıntı duyduğunu ben de işittim. Konuyu etraflıca nedir, ne değildir, itirazlar hangi konudadır, bunlar bize iletilirse, biz de bunun üzerinde elbette düşünürüz'' dedi.
''Dizinin yayından kaldırılması ya da senaryo değişikliği mümkün müdür?'' sorusuna da Arınç, şu yanıtı verdi:
''Öyle bir şey düşünmüyoruz. Bir yanlışımız veya bir eksiğimiz olursa, Türkiye'nin ulusal çıkarları noktasında zarar görecek bir noktanın varlığı tespit edilebilirse, bu konuda TRT olarak da Hükümet olarak da bir düşüncemiz olabilir, ama bizim Hükümet olarak, ne TRT'de yayımlanan dizilere ne de diğer televizyon dizilerine bir müdahalemiz var. Kaldı ki RTÜK denen bir kuruluş var. RTÜK, televizyonlardaki yayımların denetlemesini yapıyor. Eğer bir itiraz olur da bu denetleme sonucunda bir karar çıkarsa, biz onu uygularız, ama TRT olarak bizim bu diziye yönelik itirazları peşinen haksız bulduğumuzu ifade etmeliyiz, ama bize gelirler de 'şu şu konularda bir eksik var' derlerse, onları ayrıca değerlendiririz.''
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin de TRT'nin özerk bir kuruluş olduğunun unutulmaması gerektiğini dile getirdi.
Dizilerle ilgili gelen senaryoların birçok denetimden geçtiğini ifade eden Şahin, ''Çok da abartılacak bir şey yok. Ayrıca bize resmen iletilen bir şey yok. Aslını bir öğrenip ondan sonra konuşmakta yarar var'' dedi.
Türkiye'de televizyon yayıncılığı
Arınç, TRT'yle başlayan televizyon yayıncılığının tam 41 yılına girdiğini, 1989'dan itibaren de özel televizyon ve radyoların kurulmaya başlandığını belirterek, 20 yıldır özel televizyonların yayın hayatını serbestçe sürdürdüğünü anımsattı.
Türkiye'nin, başka ülkelerle kıyaslandığında özel televizyon sayısı bakımından epeyce ilerde olduğunu, yayıncılık teknolojisindeki gelişmelerin dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle paralel olarak ilerlediğini aktaran Arınç, artık hemen hemen tüm televizyonların en son teknolojiyle yayınlarını yaptıklarını anlattı.
Arınç, bunun oldukça sevindirici bir durum olduğunu, fakat yayıncılığın teknolojinin ötesinde bir disiplin, içerik ve estetiğin ön planda olduğu sanatsal bir uğraş olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Maalesef ülkemizdeki televizyon yayıncılığı, haberlerden dizilere kadar sanatsal hassasiyetten uzak bir görüntü sergilemektedir. Yayıncılık her ne kadar bir boyutuyla ticari bir uğraş bile olsa, kitleleri etkileme gücünden dolayı kamu yararını da gözetmek zorundadır. Bazı güzel işlere rağmen üzülerek belirtmek zorundayım ki televizyon ekranlarımızda zaman zaman içerik olarak zayıf, kamu yararına hizmet etmeyen, televizyonculuk diliyle 'ucuz' diye tanımlanan prodüksiyonlarla karşı karşıyayız. Televizyon haberlerinde kullanılan dil ve görüntüler, başta şiddetin yanı sıra birçok olumsuzluğu da içermektedir. Reyting kaygısı, ne toplumsal değerler ne gençler ve çocukların kişisel ve ruhsal gelişimi ne de milli ve manevi değerleri dikkate almaktadır. Haberler de dahil, hemen her prodüksiyonda şiddet, baskın bir unsur olarak göze çarpmaktadır. Son 2 yılda ekranlarda üzülerek gördüğümüz bir başka konu ise tarihi ve edebi eserlerimizin maniple edilerek dizileştirilmesidir. Romanlarımız acımasız bir içerik saptırmasına tabi tutulmakta, Türk toplumunun aile değerleri, insanımız tarafından büyük kabul görmüş bu edebi eserlerin arkasına saklanılarak adeta bombardımana tutulmaktadır. Cumhuriyet döneminde bilinçsiz batılılaşma hayranlığının, sosyal değerleri hiçe sayarak yaşama arzusunun nelere mal olacağını eleştirel bir dille anlatan, birer ahlak dersi niteliğindeki romanlar, büyük saptırmalara tabi tutularak müstehcenlik ve aile içi sapkın ilişkileri telkin eden televizyon dizilerine dönüştürülmüştür. Ancak ve ancak dünyanın en marjinal topluluklarında görülecek davranış biçimleri, sanki bu toplumda yaşanan günlük ve sıradan hadiselermiş gibi hem de özendirici bir dille sunulmaktadır.''
''Kamu yararına yayın yapma yalnızca TRT'nin görevi olmamalı"
Arınç, kamu yararına yayın yapmanın yalnızca TRT'nin görevi olmaması gerektiğini, bunun yalnız başına bir kurumun ya da bir televizyon şirketinin altından kalkabileceği bir mesele olmadığını vurgulayarak, bu toplumda yaşayan ve bu ülkede kazanan herkesin kamu yararını gözetmek zorunda olduğunu kaydetti.
''Çünkü bu bizim topluma olan büyük bir borcumuzdur'' diyen Arınç, TRT'nin bu noktada çok farklı bir yerde durduğunu, sosyal sorumluluk bilinciyle hareket eden TRT'nin, büyük bir gayretin içinde olduğunu, her gün yeni çalışmalar yapıldığını anlattı.