'Yarın suç başvurusunda bulunacağız'

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, "Adına açılım denilen ve tahrip olduğu söylenen süreç, Kürtleri bu çalışmanın içine katmadan, onları kandırarak ve Kürtlere rağmen yürütülecekti. Yanlış hesap bu kez Bağdat'tan değil, Silopi'den dönmüştür" dedi.

cumhuriyet.com.tr

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, İrticayla mücadele eylem planından önce 2007 yılında "Toplumu Biçimlendirme Planı" adıyla DTP'yi, Kürtleri hedef alan bir planın ortaya çıktığını belirterek, "AKP kendisini hedef alan eylem planıyla ilgili olarak kıyameti koparıyor, ama DTP'yi bitirme planı karşısında ise, sesini çıkarmıyor" dedi. Türk, yarın DTP'yi hedef alan eylem planıyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na 100'ü aşkın avukatla suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi.

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk partisinin Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasına Siirt, Mardin ve Yalova'da yaşanan sel felaketlerini değerlendirerek başlayan Türk, Siirt'in afet bölgesi kapsamına alınmasını istedi. Türkiye'nin demokratik bir dönüşüm sürecinin önünü açması için siyasi iradesini aradığını, bu nedenle başından beri AKP hükümetine karşı yapıcı bir muhalefet izlediklerini söyleyen Ahmet Türk, hükümetinse İçişleri Bakanlığı öncülüğünde başlattığı sürece, asayiş, güvenlik mantığıyla yaklaştığını savundu. Türk hükümete "Toplumun psikolojik durumu ile her gün bu kadar oynayamazsınız. Otuz yıldır, acılar içinde yaşayan bir halkı ve onun taleplerini bu denli basite alamazsınız. Buradan Hükümeti uyarıyor ve ciddiyete davet ediyorum" diye seslendi.

'AKP Kürt sorununu doğru okuyamadı'

Başından bu yana "Kürt sorunu dar siyasi hesaplara sığmayacak kadar büyük ve derinliklidir" dediklerini ancak AKP'nin bu anlayamadığını kaydeden Türk, AKP'nin Kürt sorununu doğru anlayamadığı ve okuyamadığını öne sürdü. AKP'nin bugün Kürt halkında oluşan beklentileri karşılayamadığını da kaydeden Türk "Şimdi başarısızlığını DTP'ye fatura etmeye çalışmaktadır. Aslında hükümet, kendi iradesizliğini DTP'yi hedef göstererek kamufle etmeye çalışmaktadır" dedi.

'Yanlış hesap Silopi'den döndü'

"Barış grubu"nun gelişiyle sürecin hızlanması, somutlaşmasından hükümetin rahatsız olduğunu kaydeden Türk şöyle konuştu: "Açığa çıkıyor ki, Kürtlerin açılım sürecinin içini doldurmak amacıyla inisiyatif alması, hükümetin dar siyasi hesaplarını gözler önüne sermiştir. Barış grubunun gelişi ve sonrasında halkın göstermiş olduğu duruş hükümete gerçek bir çözüm çizgisini dayatmıştır. Halk, 'Benim irademi görmezlikten gelerek sorunu çözemezsin' mesajını vermiştir. Hükümetin kalkıp DTP'yi suçlamasının nedeni, halkın açığa çıkan bu iradesini, örgütlü duruşunu ve çözüm konusunda verdiği mesajı gizleme çabasından başka bir şey değildir. Kürtlerin bütün aktörleriyle birlikte bu sürecin içinde yer alma, rol oynama istem ve talebi, 'Her şeyi kendi istediğim gibi yaparım' inadıyla hareket eden hükümetin planını bozmuştur. Demek ki adına açılım denilen ve tahrip olduğu söylenen süreç, Kürtleri bu çalışmanın içine katmadan, onları kandırarak ve Kürtlere rağmen yürütülecekti. Yanlış hesap bu kez Bağdat'tan değil, Silopi'den dönmüştür. AKP'nin bu hesabı bozulduğu için, DTP hedef tahtasına oturtuluyor."
 

'Köpekler' ve 'şerefsizler' sözüne tepki

Ahmet Türk, hükümetin adeta 'foyası meydana çıkmış gibi' büyük bir panik halinde DTP'ye saldırdığını söyledi. Başbakan'ın DTP'yi etkisizleştirmeye, yapıcı muhalefetini durdurmaya çalıştığını kaydeden Türk "Resmen bizi tasfiye etmeye çalışıyor. Yavuz hırsız misali, göz göre göre bizlere, halkımıza hakaret edip; sonra da hassasiyetlere dikkat etmeye davet ediyor. Bu mudur sizin hassasiyetlere yaklaşımınız?Bir yandan şerefsizler diye küfürler edilecek, 20 milyon insanın hiçbir hassasiyetine dikkat edilmeyecek; diğer yandan da insanların Silopi'deki barış sevincine hassasiyetlere uymuyorlar diye hakaret edilecek. 72 milyonun içerisinde Kürtler de yok mudur? Peki Kürtlerin hassasiyetleri ne olacak? Bu ayrımcılık değil midir?" diye konuştu. Siyasal muhatabıyla buluşmayan bir açılım sürecinin başarılı olma şansı olmadığını da ifade eden Türk, önümüzdeki hafta Salı günü TBMM'de ele alınması beklenen açılımın hükümetin bilgilendirmesi şeklinde olmaması, parlamentonun tartışabilmesine imkan sağlanması gerektiğini kaydetti.
 

'Sorun askeri vesayetin sürüyor olmasında'

Türk, grup konuşmasında İrticayla Mücadele Eylem Planı ve darbe tartışmalarını da değerlendirdi. Belge ortaya çıktığında "Sorun belgenin sahte olup olmaması değil, bu ülkedeki askeri vesayetin halen sürüyor olmasıdır" dediklerini hatırlatan Türk, demokratik-özgür toplum olmanın yolunun aynı zamanda darbeler süreciyle hesaplaşmaktan geçtiğini söyledi. Türkiye'de Silahlı Kuvvetler'in cumhuriyet tarihi boyunca her zaman siyasetin etkin bir aktörü olduğunu, siyasete yön verdiğini belirten Türk "Türkiye'nin yakın siyasi tarihi; askeri darbeler, muhtıralar, gece yarısı e-muhtıralar, eylem planlarıyla doludur. Peki askerler kadar bunda; ortak olan basiretsiz, iradesiz sivillerin rolü ve sorumluluğu da yok mudur? Elbette vardır" dedi.
 

'AKP, DTP'ye yönelik plana karşı sessiz kaldı'

Son dönemlerde ortaya iki plan çıktığını, bunlardan birincisinin DTP'yi, Kürtleri ve muhalif kesimleri hedef aldığını, ikinci planın hedefinin ise AKP ve 'Fethullah Gülen cemaati" olduğunu ifade eden Türk şunları söyledi: "Bilindiği üzere; kamuoyuna yansıyan Eylül 2007 tarihli 'Toplumu biçimlendirme planı' gündemde tartışılıyor. Bu plan, sivil toplumun TSK çizgisine çekilmesi, muhalif sanatçı ve yazarların yıpratılması, yeni anayasa paketine karşıtlığın örgütlenmesini hedefliyor. Plan, Kürt bölgesinde halkı 'rahatsız' edecek faaliyetlerin icrası, DTP'nin 'terörist' olarak ilanı gibi bir dizi 'eylem kararı'nı içeriyor. Dikkat edilirse bu plan, 'İrtica eylem planı'ndan iki yıl önce ortaya çıktı. Ancak Hükümet; demokrasiye ve halk iradesine karşı yönelen bu girişim karşısında sessiz kalmıştır."
 

'CHP'nin sivilleşmesi imkansız'

İrticayla Mücadele Eylem Planı'yla ilgili CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın sözlerini de eleştiren Türk "Bu konuda en umutsuz vakayı CHP oluşturmaktadır. Baykal, 'AKP'yi bitirme planı' ilk ortaya çıktığında 'Belge gerçek çıkarsa Genelkurmay Başkanı istifa etmelidir' demişti. Baykal, herhalde bu belgenin kaybolduğundan kesin emin olduğu için bu iddialı çıkışı yapmıştı. Belge gerçek çıkınca ne diyor Baykal? Birden ağız değiştiriyor. O istifa sözlerini unutuyor. Darbelere karşı olduğunu ifade ederek kendisini savunuyor. Ama diğer taraftan CHP ve Genelkurmay'a karşı bir saldırı olduğundan söz ederek, demokrasi dışı alanlarla ilişkisini korumaya devam ediyor. Böylesi bir mantıktan demokrasi anlayışı çıkabilir mi? Öyle görünüyor ki; üzerindeki üniformayı çıkarmayan, siyaset dışı alanlarla arasına sınır çizmeyen bir CHP'nin sivilleşmesi imkansız. Bu çizgisini sürdürmesi halinde CHP'den sivil siyaset beklenmesi hayalcilik olur" diye konuştu.

'AKP'nin demokrasi mücadelesi veriyoruz sözü inandırıcı değil'

Anamuhalefet partisinin yanı sıra AKP'nin tavrını da eleştiren Türk, AKP'nin bu konudaki zihniyetini ele verenin ise DTP'yle ilgili planla ilgili tutumu olduğunu kaydetti. AKP'nin kendisini hedef alan planla ilgili kıyameti kopardığını ancak DTP'yi bitirme planı karşısında sesini çıkarmadığını ifade eden Türk, 14 Nisan'dan bu yana 52'si merkez yöneticisi olmak üzere 500'e yakın parti yöneticisi ve üyelerinin tutuklandığını bildirdi. Türk şöyle konuştu:
"Şimdi, demokrasi mücadelesi verdiğini savunan Sayın Başbakan'a sormak istiyorum: Kürtleri hedef alan bu eylem planlarına karşı bugüne kadar hiç sesiniz çıktı mı? 'DTP'ye ve Kürtlere yapılanlar demokrasi dışıdır, hukuk dışıdır' diyebildiniz mi? Hayır. Peki bu sessizliğin altında ne yatıyor? Şu tespiti burada yapmamız gerekiyor. AKP, kendisini sağlama alabilmek için DTP ve Kürtleri hizaya sokma planına ortak olmuştur. Öyle anlaşılıyor ki, toplumu biçimlendirme planı aslında AKP'yi biçimlendirmiş, hizaya sokmuştur. Öyle olmasaydı, ötekine karşı da aynı duyarlılıkla yaklaşma erdemliliğini gösterirdi. Ama bunu yapmadı ve aslında sıranın kendisine geleceğini de hesaplayamadı. DTP'yi işlevsizleştirme, Kürtleri de kontrol altına alma planı tutmayınca bu kez, hedef AKP'nin kendisi olmuştur. DTP'ye karşı yapılanları meşru gören AKP, kendisi hedef alındığında veryansın etmiştir. Bu tutarsızlığından ve kendine demokrat tutumundan dolayı AKP'nin 'demokrasi mücadelesi veriyoruz' sözünü inandırıcı bulmuyoruz."

'DTP'yi bitirme planıyla ilgili suç duyurusunda bulunacağız'

Türk, DTP'ye yönelik planla ilgili yarın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 100'ü aşkın avukatla suç duyurusunda bulunacaklarını da bildirdi. DTP olarak andıçlar, 12 Eylül darbesi ve toplumu biçimlendirme planıyla ilgili üç ayrı araştırma önergesi verdiklerini de hatırlatan Ahmet Türk hükümete "Eğer, vesayet rejimine karşıysanız-parlamentoda çoğunluğunuz da var- önergelerimizi genel kurula getirelim ve demokrasinin önünü açalım. Samimiyseniz, bir araştırma komisyonu kuralım, hakikatleri araştıralım. Vesayete kim karşı çıkıyor, kim destekliyor böylece açığa çıkaralım. AKP'nin de varsa bir duruşu-samimiyeti bu sayede görelim" diye seslendi. Türk Susurluk Kazasının üzerinden 13 yıl geçtiğini hatırlatarak Ergenekon yapılanmasının Fırat'ın doğusundaki kolunun Susurluk olduğunu, bu nedenle Susurluk ve Ergenekon davasının birleştirilmesi gerektiğini söyledi.

'PKK kıyafetli' çocuk ilgi odağı oldu

DTP Grubu'nda PKK'lıların da giydiği Şal-ü Şepik giydirilmiş bir çocuk basının ilgi odağı oldu. Türk, konuşması sırasında, isminin Ali Fırat olduğu öğrenilen çocuğun ağlaması üzerine gülerek "İlk defa grubumuzda bir çocuk sesi geliyor" dedi.

'Domuz gribi olmuş olabilirim'

Bu arada grup toplantısının ardından gazetecilerin "Başbakan domuz gribi aşısı olmayacak, Sağlık Bakanı'nı da azarladı" şeklindeki sorularına Ahmet Türk "Kendi sağlık bakanına güvenmiyor" karşılığını verdi. Türk, aşı yaptırıp yaptırmayacağı sorusuna ise "Korkarım ki ben domuz gribine yakalanmış olabilir. Biraz rahatsızım" yanıtını verdi.