'Yargıya müdahale edildi'

Galatasaray Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Necmi Yüzbaşıoğlu, 17 Aralık operasyonu sonrası yargı ile yürütme arasında yaşanan gerginliği değerlendirdi.

Alican Uludağ/Cumhuriyet

Galatasaray Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu, bakan çocuklarının gözaltına alındığı 17 Aralık operasyonunda yürütmenin “açık şekilde yargıya müdahale ettiğini” söyledi. Yargının bağımsız olmasının herkes için güvence olduğunu belirten Prof. Yüzbaşıoğlu, “Burada Türkiye’nin bir arınmaya ihtiyacı var... Bağımlı yargı döner dolaşır sizin başınıza iş açar. Bağımsız yargı iktidara da lazım. 17 Aralık’tan bu yana yaşanan süreçte iktidarın bunu kavraması gerekir. Hiç kimse iktidarda baki kalacak değil, yargı ne kadar bağımsız olursa herkes o kadar güvenceli olur” dedi. Eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer, Silivri davalarında iktidarla anlaşan yargının şimdi hükümet aleyhinde operasyon yapmasını, “2010 referandumu ile oluşan koalisyon dağıldı. Yargıçlar artık maşa olmak istemiyor” sözleriyle değerlendirdi.

Galatasaray Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini yürüten Necmi Yüzbaşıoğlu, 17 Aralık operasyonu sonrası yaşananları değerlendirdi. 17 Aralık günü yapılan operasyonun Halk Bankası, TOKİ ve Fatih Belediyesi ayaklı üç ayrı dosya olduğunu anımsatan Yüzbaşıoğlu, bunların aynı güne gelip birleştirilmesinin soru işareti yarattığını söyledi, bu durumun yolsuzluğu ortadan kaldırmadığını vurguladı. Bu operasyonda Muammer Güler’in tapelere yapılan eklemelerden şikâyetçi olduğuna dikkat çeken Prof. Yüzbaşıoğlu, şunları kaydetti: “Türkiye bu tür hukuksuzlukları yıllardır yaşıyor. Ergenekon, Balyoz, Şike davalarında bunu gördük. Emniyet’in gizli tutulması gereken bilgileri gazetelerden duyar olduk. Bu yıllardır yaşanan hukuksuzluk yaşanıyor. Yıllardır bu tür hukuksuzlukla elde edilen bilgilerle savcılarımız dava açtı, mahkemelerimiz insanları tutukladı, hatta hükümler verildi. Bunların üretilmiş deliller olduğuna yönelik yoğun itirazlar duyduk. Ama bunlar kale alınmadı. Ama bu hükümetin başına gelince hükümet de bunları söyledi. İçişleri Bakanı, oğlunun görüşmesiyle ilgili araya başka şeylerin katıldığını söyledi. Delillerde değişiklik yapıldığını söylemeye çalıştı. Güzel de kaç yıldır bu söyleniyor. Biz de bunu söyledik. Hukuka aykırı deliller meselesi önemlidir. Bunlar çok dikkate alınmadı. Hukuka uygun deliller ile uygun olmayan deliller birbirine karıştı. Mahkûmiyetler konusunda şüpheler oluştu, adaletin gerçekleştirilmediğine yönelik. Milli orduya kumpas kuruldu denmesi, Mehmet Ali Şahin’in Yargıtay ile ilgili açıklamaları... Bu tereddütleri artırdı, insanların kafasında çok ciddi kuşku oluştu haklı olarak. Bu adil yargılama ilkelerinin büyük ölçüde ihlal edildiğini görüyorsunuz.”

 

‘Yürütme yargıya müdahale etti’

Hukuka aykırı delil meselesinin Türkiye’nin köklü sorunlarından biri olduğunu dile getiren Yüzbaşıoğlu, “Burada Türkiye’nin bir arınmaya ihtiyacı var. Umarım iktidar partisi üzerindeki soruşturma buna bir zemin hazırlar. Hukuk hepimiz için bir güvencedir” dedi. Yargı bağımsızlığına yürütmenin müdahalesinin kabul edilmez olduğunu ifade eden Yüzbaşıoğlu, “Burada (17 Aralık operasyonu) açık şekilde yürütmenin yargıya müdahalesi vardır” diye konuştu.

 

‘Yargının açıklama yapma hakkı vardır’

HSYK, Yargıtay ve dosyadan alınan soruşturma savcısı Muammer Akkaş’ın açıklamalarını bu müdahaleye karşı “refleks” olarak nitelendiren Yüzbaşıoğlu, “Bunları siyaset yapmak olarak görmemek gerekir. Eğer siyaset yapmak deniyorsa bu kadar siyaset yapmak her kurumun görevi ve hakkıdır. Bir refleks, kendi alanına müdahale, müdahalenin ötesinde Başbakan’ın HSYK, savcılar üzerinde çok ciddi ithamı vardır. İtham ettiği zaman HSYK’nin, yargının, Yargıtay’ın da buna bir refleks gösterme hakları vardır. Sonuçta bunlar da yargı yetkisini millet adına kullanıyor. Görevi engellenince bunu kamu ile paylaşması görevinin doğal uzantısı değil mi?” değerlendirmesini yaptı.

 

‘Bağımsız yargı iktidara da lazım’

Yüzbaşıoğlu, Türkiye’de iktidarların hiçbir zaman yargıdan hoşlanmadığını, çünkü yargının iktidarı denetleyen bir kurum olduğunu vurguladı. Tüm iktidarların yargıyı ele geçirmek istediğini söyleyen Yüzbaşıoğlu, şöyle konuştu: “2010 referandumunun da amacı buydu ama paylaşma konusunda sorun çıktığı görülüyor. Bunlar yanlış şeyler. Yargının bağımsız olması herkes için güvencedir. Bağımlı yargı sizin başınıza iş açar, döner dolaşır... Ama bakın bu sivil toplumun direncine bağlı. Bütün iktidarlar yargıyı kendine bağımlı kılmak ister. Hangi iktidar denetlenmekten hoşlanır. Onu kısmayı ister. Ama bağımsız yargı birey özgürlüğü için önemlidir. Burada kamunun refleksi önemlidir. İyi ki yargı (2010 referandumu sonrası) iktidarın eline geçmedi. Yargı ile ilgili sorunlar hep oluşmuştur, klikleşme... Bunlar hoş değil. Ama yargı açısından hiç kabul edilmez olanı iktidara bağlı yargıdır. En kötüsü, en felaket olanı iktidara bağlı yargıdır. Çünkü yargının işi iktidarı denetlemektir. O zaman yargı iflas etmiş olur. İktidara bağlı yargı iktidarı nasıl denetleyecek? Yargının tek görevi sokakta suç işleyen vatandaşı cezalandırmak değil ki! Yargının asıl önemli yetkisi siyasal iktidarı, parlamentoyu denetlemektir. Anayasal düzenin ihlal edilmemesi, hak ve özgürlüklerin korunması için çalışıyor yargı. Kime karşı, iktidara karşı? Bireylerin hakları için bu önemli. Bağımsız yargı iktidara da lazım. 17 Aralık’tan bu yana yaşanan süreçte iktidarın bunu kavraması gerekir. Hiç kimse iktidarda baki kalacak değil. Yargı ne kadar bağımsız olursa herkes o kadar güvenceli olur. Yargıyı bağımlı yaparsanız bir gün başkasının eline geçtiği zaman siz zarar görürsünüz. Yargı bağımsızlığı herkesin geleceğinin güvencesidir.”

 

‘HSYK açıklaması yapay’

Eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer, iktidarın 17 Aralık operasyonu sonrası yargıya yönelik müdahalesini, “Hükümet, baştan beri yargıyla ilgili kurgu yapmak istiyor” dedi. HSYK’nin iktidara karşı yaptığı açıklamayı “yapay” bulan Dinçer, “Çünkü Silivri davalarında mahkemelerin kurgulanmasında, bu tertibe karşı duran yargıçların değiştirilmesinde bu kurul büyük rol oynadı. Onun için benim artık yargıyla ilgili olayların hukuk yoluyla düzeltilmesi konusunda hiçbir ümidim kalmadı. Bunların hepsi siyasal yoldan düzeltilebilir” dedi. Silivri davalarında iktidarla anlaşan yargının şimdi neden hükümet aleyhinde operasyon yaptığına yönelik soruyu yanıtlayan Dinçer, “Son anayasa değişikliği, atamalar tamamen AKP’nin içindeki şimdi dağılan koalisyonun etkileriyle seçildi. Karşılıklı bir uzlaşmaya dayanıyordu. İnsanlar (yargı) kendilerini maşa halinden kurtarmak istiyor” diye konuştu.

 

‘Bu dehşet bir olay’

CNNTürk’te Tarafsız Bölge programına katılan Prof. Dr. Sibel İnceoğlu, operasyon sırasında savcının emrinin adli kolluk tarafından yerine getirilmemesini değerlendirdi. İnceoğlu, “Bu dehşet bir olay. Dehşet olayla karşı karşıya kalan savcı, normal mekanizmayı çalıştıramamış, bireysel açıklama yapmak zorunda kalmış. ‘Benim bağımsızlığına müdahale ediliyor’ diye. Savcıların ve hâkimlerin de ifade özgürlüğü vardır. Savcı bireysel olarak bağımsızlığını korumak için çaba sarf eder. Mekanizmayı çalıştıramıyorsa dernekler var, sendikalar var, onlar açıklama yapabilir. HSYK açıklama yapmıştır, çok da doğru yapmıştır. Yargı kendi bağımsızlığını savunmazsa hukuk diye bir şey kalmaz. Savcı ve hâkimlerin disiplin soruşturmasında ise HSYK yetkilidir” diye konuştu. Başbakan Erdoğan’ın savcı Akkaş hakkındaki sözlerini de eleştiren İnceoğlu, “Başbakan çok güçlü bir pozisyonda. Direk savcıyı hedef alması çok doğru bir davranış değil. Yargıya müdahale izlenimi veriyor. İspanya’da 2000’li yıllardı bir olay yaşandı. Adalet Bakanı savcıya yönelik ‘Bu disiplin cezası bu savcıya yetmez’ dedi. Ertesi gün bütün savcı ve hâkimler, ‘bağımsızlığımıza saldırı var’ diye sokağa çıkıp yürüyüş yaptı” ifadelerini kullandı.

Eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç de, yolsuzluk soruşturmasında sürecin kilitlenmesine imkân olmadığını vurguladı. Teziç, “Bu dosya mecraanda yürümek zorunda. Deliller ne vaziyette? İlgililer ne durumda? Birtakım isimler belirlendi, nerede kaldı soruşturma? Savcının, soruşturmanın önünün kesileceğini anladığı için bunu basınla paylaşması normaldir” dedi.