Yargıda 'İbrahim Okur' kararsızlığı

8 gün ifade verdi, kritik anlatımlarda bulundu; fakat Erdoğan’ın ‘doğruyu söylemiyor’ çıkışının ardından dosya Ankara Başsavcılığı’ndan yetkisizlikle İstanbul’a havale edildi.

Alican Uludağ

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 8 gün boyunca ifade veren ancak tahliye talebi 38 gündür karara bağlanmayan eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un dosyasını yetkisizlik kararı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Bu işlemin, son kanun hükmünde kararnamedeki düzenleme kapsamında yapıldığı öğrenildi. Ancak kararın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “doğruyu söylemiyorlar” çıkışı ve sonrasında Ankara Başsavcısı Harun Kodalak’ın görevden alınmasının ardından gelmesi dikkat çekti. Bu arada Okur’un avukatı Çağrı Çetin, Ankara Savcılığından 38 gündür ses çıkmaması üzerine yazılı dilekçe ile tahliye talebinde bulundu.

8 günlük ifade

20 Temmuz 2016’da FETÖ kapsamında tutuklanan İbrahim Okur, bu süreçte üç eski HSYK üyesinin “itirafçı” olmasının ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe vererek, “örgütün çözülmesine katkı sağlayacak beyanlarda” bulunacağını bildirdi. Bu kapsamda Ankara Adliyesi’ne getirilen Okur, 14 Aralık 2016 tarihinden itibaren 8 gün boyunca ifade verdi. Aralıklarla süren ifade işlemi 26 Aralık’ta son buldu. İbrahim Okur ve avukatı Çağrı Çetin, ifadenin son gününde savcılığa sözlü olarak tahliye talebinde bulundu.

Ancak İbrahim Okur’un ifadelerinin, yargı ile Saray arasında krize neden olduğu öğrenildi. İddiaya göre Okur’un tahliye edilmesine yönelik adımlar “yukarıdan” devreye girilmesi sonucu durdu. Bu sürecin sonunda konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Okur’u anlattıklarını kast ederek “doğruyu söylemiyor” diyerek çıkıştı.

Dosya İstanbul’a

Bu arada ilginç bir gelişme yaşandı. Ankara Başsavcılığı, sürpriz bir kararla Okur’un dosyasını yetkisizlik kararı ile İstanbul Başsavcılığı’na gönderdi. Kararın gerekçesinde son çıkan KHK’de hâkim ve savcıların işlediği suçlarda soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisinin, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine verilmesi gösterildi. Okur’un son görev yeri İstanbul’du. Ancak Okur’a yönelik suçlamaların neredeyse tamamı HSYK üyeliği dönemine ilişkin oldu. Bu da Okur’un Yargıtay’da yargılanması gerektiriyordu. Bu karşılık Ankara Başsavcılığı’nın topu İstanbul’a atmasında, Erdoğan’ın son çıkışının etkili olduğu dile getirildi.

Öte yandan Okur’un avukatı Çağrı Çetin, bu işlemden önce Ankara Başsavcılığı’na yazılı dilekçe vererek, müvekkilinin tahliyesini istedi. Dilekçede, Okur’u FETÖ-PDY yapılanmasıyla herhangi bir ilgisi olmadığı gibi, bu ve benzeri oluşumlarla mücadele ettiğinin somut bilgi ve belgeleriyle ortada olduğu savunuldu.