Yaratıcı dünyaların buluşma noktası

Melisa Tapan’ın hayata geçirdiği Gate 27, dünyanın her yerinden sanatçılara sadece atölye ortamı değil, konaklama ve araştırma imkânı da sağlıyor.

Orhun Atmış

Yeni sanat üretimlerine alan açmak üzere geçen sene Melisa Tapan tarafından hayata geçirilen Gate 27, uluslararası konuk sanatçı programı kapsamında Kasım 2019 - Mart 2020 tarihleri arasında ilk sanatçılarını ağırladı. Gate 27, İstanbul’da, mimari onarımı dünyaca ünlü mimar David Chipperfield tarafından yapılan bir yerleşkede faaliyet gösteriyor. Burada sanatçılar konaklayıp atölye ortamında projelerini gerçekleştirebiliyorlar. Gate 27’nin kurucusu Melisa Tapan ile konuştuk.

Gate 27 nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?

Türkiye’de sanatçıların atölye imkânlarının kısıtlı olması ve kültür sanat üreticileri arasında etkileşimin gelişebileceği platformların var olan ihtiyacı karşılayamaması beni Gate 27’yi kurmaya yönlendirdi. Kariyerlerinin farklı dönemlerindeki sanatçılara çalışabilecekleri bir alan yaratan, onların araştırma ve üretim ihtiyaçlarının karşılanmasında kolaylaştırıcı rol üstlenen, hiyerarşik sınırlamaların olmadığı, gelişimin odak noktası olduğu bir ekosistem oluşturmak istedim. Böyle bir oluşumun hem sanatçıların kendilerini ifade edebilecekleri alanları genişleterek hem de uluslararası bağlantılarını artırmalarına yardımcı olarak gelişimlerine katkıda bulunacağına inanıyorum.

SANATÇILARIN ATÖLYE SORUNU

Türkiye’de sanatçılar üretimlerini yapabilmeleri için atölye ya da üretimlerini destekleyen inisiyatifler bulmakta sorunlar mı yaşıyor?

Türkiye’de sanatçıların büyük kısmı maalesef atölye tutmakta maddi olarak zorlanıyor. Bu ihtiyacı bütünüyle karşılamak tabii ki mümkün değil, fakat bu yönde küçük de olsa bir katkımız olabileceğine inanıyorum. Konuk sanatçı programı kapsamında, sanatçılara atölye sağlamanın yanı sıra, üretim süreçlerindeki farklı ihtiyaçlarına yönelik doğru yönlendirmeleri yaparak onları destekleyebileceğimizi ve uzun vadede sürdürebilecekleri ilişkiler kurmalarına yardımcı olabileceğimizi düşünüyorum. Sanatçıları doğru insanlarla bir araya getirebilmek, araştırma konularını geliştirmelerini sağlamak ve farklı birliktelikler yoluyla yeni iş ağları yaratmak pratiklerini geliştirebilmeleri için son derece önemli adımlar.

Türkiye’de sanatçılara destek olan çok önemli oluşumlar tabii ki var. SAHA Derneği, sanatçılara verdiği karşılıksız destek ve kurduğu uluslararası ilişkiler ağı ile bizim için örnek kurumlardan biridir. ARTER’in genç sanatçılara üretim ve sergileme olanağı sağlamasının çok kıymetli olduğuna inanıyorum. Sabancı Üniversitesi’ne bağlı olarak faaliyet gösteren ve küratöryel programını Derya Yücel’in şekillendirdiği Kasa Galeri de genç sanatçılara önemli bir görünürlük sağlıyor. SALT’ın sanatçı ve araştırmacılara sağladığı araştırma fonları var. “Omuz” isimli, çok yeni bir gönüllü oluşum var; bir grup kültür sanat emekçisinin başlattığı ancak herkesin desteğine açık bir dayanışma ve paylaşım ağı. Özetle, çok değerli oluşum ve destek yapıları var, fakat bunlar Türkiye’deki ihtiyacı karşılamak için yeterli değil. Gate 27 ile bu ekosisteme katkı sağlamak niyetindeyiz.

Gate 27’yi herhangi bir atölyeden/sanat programından farklı kılan özellikler neler?

Gate 27’de görsel sanat üretenlerle performans sanatları, tasarım gibi farklı disiplinlerden gelen kültür üreticilerine birlikte yer vermek istiyoruz. Disiplinler arası etkileşimin yanı sıra farklı jenerasyonlardan yerli ve uluslararası üreticileri bir araya getirerek hiyerarşinin olmadığı bir iletişim, etkileşim ve işbirliğini teşvik ediyoruz. Gate 27’nin konuk sanatçı programı kapsamında sunulan atölye ve konaklama imkânlarının yanı sıra, sanatçılar Sabancı Üniversitesi’nin desteğiyle, çok farklı üretim alanları ve araçlarına da erişebilecek. Bu vesileyle sanatçıların çalışma, araştırma süreçlerinde kolaylaştırıcı rol üstlenmeyi ve öğrenim alanlarını geliştirmeyi hedefliyoruz. 

Sanatçıların ağırlandığı ilk süreç nasıl bir deneyim oldu?

10’a yakın sanatçıyı ağırladığımız ilk dönemi, bir tür pilot çalışma süreci olarak değerlendirdik. En büyük avantajımız, bu dönemdeki sanatçıların farklı ülkelerden gelen, farklı yaşlarda ve kariyerlerinin farklı konumlarında sanatçılar olmalarıydı. Bize sağladıkları geri bildirimler sayesinde programın kapsamını geliştirme şansımız oldu.

‘KARBON AYAK İZİMİZ AZ’

Gelecek dönemde giderilecek eksiklikler var mı? Koronavirüs salgınının etkileri nasıl oldu?

Her zaman daha iyi yapabileceğimiz ve geliştirebileceğimiz konular olacaktır. Sürdürülebilir olabilen her şey gibi Gate 27’nin sunduğu program da zamanla yeni koşullara adapte olacak. Özellikle Covid-19 ile birlikte pek çok konuda yeni düzenlemeler yaptık. Alınan sağlık önlemlerini yakından takip ediyoruz. Bu çerçevede, bir süreliğine kapasitemizin alabileceğinden daha az sayıda sanatçıyı misafir edeceğiz; buna karşılık sanatçılar burada daha uzun süre kalabilecekler. Gelecekte yaşanabilir bir dünyanın var olabilmesi için Gate 27’nin karbon ayak izinin de mümkün olduğunca az olmasını çok önemsiyorum. Özellikle yurtdışından gelen sanatçıların daha uzun süre misafir edilmeleri programımızın bu anlamda önemsediğimiz bir parçası oldu. 

Sanatçıların atölyeyi kullanmaları için bir süre kısıtı var mı?

Sanatçıların ağırlanma ve atölyeleri kullanma süreleri hem başvuru yaptıkları projelere hem de Gate 27’nin imkanlarına göre değişkenlik gösteriyor. 

Üretimlerini bitiren sanatçılara sonraki süreçte de destek devam ediyor mu?

Gate 27’deki zamanlarını tamamlayan sanatçılar Gate 27 ailesinin bir parçası olarak kalmaya devam ediyor. Sanatçılar için kolaylaştırıcı rolümüzü sürdürebildiğimiz, dahil olduğumuz farklı ağları genişletebildiğimiz ve düzenli olarak etkinliklerde buluşan geniş bir aile olmayı hedefliyoruz.

HEM GENÇ HEM TECRÜBELİ EKİP

“Gate 27” ismi nereden geliyor? Ekipten ve danışma kurulundan da biraz bahsedebilir misiniz?

Gate 27 yaratıcı dünyaların kesiştiği, geliştiği bir geçişi kapısını temsil ediyor. Buradaki kapı, yeni fikirlerin yeşerdiği, düşüncelerin paylaşıldığı, işbirliklerinin geliştiği bir alana açılıyor. 27 ise bu programın gerçekleştiği yerleşkenin kapı numarası.

Gate 27'nin stratejilerini; sektörün duayeni Beral Madra’nın bilgi ve tecrübeleri ile Merve Çağlar'ın strateji danışmanlığı ve önderliğindeki genç ve dinamik ekibin enerjisini harmanlayarak geliştiriyoruz.

Sanatçı seçimi ve programların oluşturulmasında belirleyici rolü olan Danışma Kurulumuzun üyeleri ise alanının önde gelen uzmanlarından Beral Madra, Dr. Nazan Ölçer, Prof. Dr. Ahu Antmen ve Doç. Dr. Selçuk Artut'dan oluşmaktadır.

Böyle bir projede destekçi bulmak ne derece önemli?

Bu tür girişimler ancak maddi ve manevi desteklerle ayakta kalabiliyor. Desteği yalnızca maddi kaynak sağlamakla sınırlı görmemek gerekli, örneğin sanatçıların kullandıkları malzemeleri tedarik etmeye çalışıyoruz ve bu doğrultuda malzeme desteğine çok ihtiyaç var. Ya da manevi anlamda, kimi sanatçıların projeleri kapsamında belirli kişilere ulaşabilmeleri için gayret ediyoruz, dolayısıyla burada da farklı ağlarla bağlantı kurabilmek çok kıymetli. Gate 27’yi kurduktan sonra bir arada durmanın ne büyük bir ihtiyaç ve motivasyon olduğunu; bu tür işbirlikleri ve desteklerin ne kadar değerli olduğunu çok daha iyi anladım. Tam da bu sebeple Gate 27’nin uzun vadede benim öncülüğümden bağımsız olarak kurumsallaşması ve kendini devam ettirebilmesi en büyük hedefim.