"Yapı denetimi neden tüm ülkede uygulanmıyor?"

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), "Yine deprem, yine vahim tablo. Siyasi iktidarın yanıt vermesi gerekiyor. Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde ve 2. derece deprem bölgesinde bulunan bir il olan Elazığ neden yapı denetimi sistemi dışında tutulmuştur" dedi.

cumhuriyet.com.tr

İnşaat Mühendisleri Odası'ndan (İMO), yapılan açıklamada, Türkiye'nin topraklarının yüzde 66'sı 1. ve 2. derece deprem bölgeleri içinde yer aldığı, 3. ve 4. derece deprem bölgelerinin de dikkate alındığında bu oran yüzde 92'ye çıktığı vurgulandı. Bu oranın, Türkiye'nin tamamının deprem tehlikesi altında olduğunu göstergesi olduğu belirtilen açıklamada, "Oluşan hasarın derinliği ve özellikleri ne olursa olsun, can ve mal kaybına yol açmakta, telafisi mümkün olmayan sonuçlara neden olmaktadır" denildi.

Marmara Bölgesi'nde 1999'da meydana gelen depremlerden ders alınmadığı kaydedilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:
"Ders alınsaydı, Yapı Denetimi Yasası'ndaki eksiklik ve aksaklıklar giderilir, sistem 19 ille sınırlı tutulmaz, ülke genelinde uygulanırdı. Mühendislik Mimarlık Kanunu'ndan, İmar Kanunu'na kadar ilgili mevzuatta gerekli değişiklikler yapılır, tüm toplumsal yaşam deprem tehlikesini göre düzenlenirdi."

İMO, depremden sonra hükümetin bazı sorulara cevap vermesi gerektiğini de bilerterek, "Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde ve 2. derece deprem bölgesinde bulunan bir il olan Elazığ neden yapı denetimi sistemi dışında tutulmuştur? Kapsam dışında bırakılan böyle kaç il vardır? 1 ve 2. deprem bölgesinde bulunan illerle ilgili yapı stoku çalışması yapılmış mıdır? Bu yapılar güvenli midir" dedi.

İnşaat mühendisleri Odası, hiçbir şey için geç kalınmadığına dikkat çekerek, alınması gereken önlemleri de şöyle sıraladı:
"Tüm toplumsal yaşam deprem tehlikesine göre yeniden düzenlenmelidir. Yapı denetim sistemi eksiklerinden arındırılarak tüm ülkede uygulanmalıdır. Genel bütçeden deprem riskinin azaltılması için gerekli pay ayrılmalı, yapı denetimi ile gelecek kurtarılırken, yenileme ve güçlendirme çalışmaları kent ölçeğinde planlanarak bir an önce tamamlanmalıdır.

Yasal düzenlemeler bir bütün içinde ele alınmalı ve bu kapsamda, İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, Yapı Kanunu, Kentsel Dönüşüm Kanunu, Mühendislik Mimarlık Hakkında Kanun ve mesleki sorumluluk sigortası ile ilgili kanunlar bir bütün olarak düşünülmeli, parçacıl bir anlayıştan vazgeçilmelidir. Mevcut mevzuat, depreme hazırlanmayı ve riskleri azaltmayı öngören 'tehlike' ve 'risk' kavramlarını da içerecek bir anlayışla, bütüncül olarak yeniden ele alınmalıdır. İmar yasasında; mikro bölgeleme, kentsel risk sektörleri, sakınım planı ve yeni imar araçları yer almalıdır.

Toplum afet tehlikesi ve riski konusunda bilinçlendirilmeli ve bu konularda kamu kurum ve kuruluşları ile çeşitli meslek gruplarının etkin işbirliği sağlanmalıdır. Modern bir afet yönetimi sistemi kapsamında, ulusal ölçekten, yapı ölçeğine kadar planlama yapılmalıdır. Kaçak ve mühendislik hizmeti almadan üretilen yapıların önüne geçilmeli, güvenli bir yapı ve sağlıklı bir çevrenin oluşması için imar planları bilimsel ölçütler dikkate alınarak düzenlenmelidir. Deprem güvenliği olmayan okullar, hastaneler, diğer kamu binaları, insanların toplu olarak çalıştığı işyerleri, endüstri tesisleri, konutlar ve benzeri yapılar güçlendirilmeli veya yıkılıp yeniden yapılmalıdır.

Yerel yönetimlerin, yenileme ve dönüşümle ilgili kaynak yaratmalı, projeler üzerinden yürütülen çalışmalardan vazgeçilerek bütünlüklü planlama yapılmalıdır. İlgili meslek odalarının deprem öncesi ve sonrasında yapılacak çalışmalara kurumsal düzeyde katılımı ve yönetim mekanizmalarında yer alması sağlanmalıdır. Deprem sonrası yürütülecek hasar tespit çalışmalarında yararlanılacak mühendislerin ilgili meslek odaları tarafından sertifikalandırılmaları ve yetkilendirilmeleri sağlanmalıdır."