Yalnız değilsin!
Bugün gösterime giren, aşinası olduğumuz gerçek bir hikâyeye dayanan “Gül Suyu”, doğrusu festival filmleriyle rekabet edecek düzeyde, etkileyici ve görülesi bir politik seyirlik.
Sungu Çapan/CumhuriyetVaktiyle Şah rejiminin solcu, bilge babasını (Haluk Bilginer harika) hapse tıkarak öldürdüğü, Humeyni bağnazlığının da ilerici, hümanist ablasını (Golshifteh Farahani) yıllarca hapsettiği, İran kökenli, batı medyasında çalışan gazeteci Maziar’ı, seçimin Ahmedinejad lehine sonuçlanmasıyla sokaklara dökülen Musavi yanlılarının sistem karşıtı eylemlerine destek verdiği gerekçesiyle yatağından kaldırıp tutuklayan, Gül Suyu lakaplı, Javadi adlı (Kim Bodnia) işkenceci polisin, aslında zaten hiç de yabancısı olmadığımız, ümmetçi zihniyetiyle seyirciyi karşı karşıya getiren film, annesinin (Shohreh Aghdashloo) ve Londra’daki hamile karısının çabaları sayesinde, uluslararası basının ve Hillary Clinton’ın ilgisini çekince, bütün Batı’yı kâfir sayan İranlı polis Gül Suyu’yla amirlerinin mecburen (zorla imzalatılan bir itirafın ardından) Maziar’ı serbest bırakmalarıyla bitiyor.
Maziar’ın güneş ışığına hasret, hapisteyken duvara yazdığı ‘Yalnız değilsin!’ mesajıyla aklımıza kazınan, Maziar’ın babasına, ablasına ve annesine adanmış bu film, dünyada halen yüzlerce gazetecinin, binlerce blogger-aktivistin sırf ‘suça tanıklık etmek suçu’yla tutuklu bulunduğuna dikkati çekiyor. Yönetmen Jon Stewart’ın birinci asistanının da Atilla Salih Yücer adlı bir Türk olduğu bu “Gül Suyu” kaçmaz!