"Yalan söylüyorlar"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefetin AKP'ye çamur atmak için son günlerde olur olmadık kavramlar ürettiklerini öne sürerek, "Şimdi farklı kavramlar üretiyorlar, nasıl Menderes'e aynı oyuna oynadılarsa, nasıl Özal'ı suçladılarsa şimdi AKP'ye tek parti yaftası otoriter bir anlayışa sahipmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Bunu yapanlar da tek parti zihniyetiyle yoğrulmuş siyasetçilerdir" dedi.
cumhuriyet.com.trBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'la, olağan görüşmesini Genelkurmay Karargahı'nda gerçekleştirmesini eleştiren CHP Lideri Deniz Baykal'a sert sözlerle yanıt verdi. Erdoğan, "Bir Başbakanın Genelkurmay Başkanı ile ya da TSK ile 10 günde 3 kez 5 kez görüşmesi ana muhalefeti rahatsız ediyor, 3 de 5 de 10 da görüşür, sana ne ya. Böyle saçmalık olur mu? 'demokrasilerde böyle şey olmaz' diyor, sen demokrasiyi tanımadın ki, asıl demokrasilerde bu olur. Ama alışacaklar. Onlar çetelerle mafyayla avukatları aracılığıyla görüşüyorlar biz de TSK ile Genelkurmayımızla görüşüyoruz farkımız bu" dedi.
Başbakan Erdoğan, Meclis'te AKP Grup toplantısında yaptığı konuşmada muhalefet partilerine yüklendi. Erdoğan, AKP'ye karşı yine aynı senaryo içinde oldukları suçlamasını getirerek, "Yapay gündemler oluşturulmak isteniyor. Ülkeye millete hiçbir fayda sağlamaz tartışmaların içine çekilmek isteniyor" dedi.
Erdoğan, CHP'nin ve Baykal'ın Ergenekon'un avukatlığını yaptığını ima ederek, "Milletvekilleriyle devamlı oradalar, milletvekillerinin hukuk bürosundaki avukatlıklarını üstlenmişler, bunları milletten gizleyemezsiniz" diye konuştu.
Böyle konularda Deniz Baykal'ın da çok iyi bir avukat olduğunu kaydeden Erdoğan, Ergenekon davasını izleyen CHP'li milletvekillerine seslenerek, "Ondan sonra da yargı sürecine müdahale etme noktasında genel başkanınız da başarılı bir avukattır, o da bu işi iyi götürüyor sonra yargının tarafsızlığından bağımsızlığından bahsedeceksiniz" dedi.
"Bunların kirli örgütleri ortaya çıktı"
Erdoğan, birilerinin demokrasiden rahatsız olduklarını ileri sürerek şöyle konuştu:
"Türkiye demokratikleşiyor prangalarından kurtuluyor, ayak bağı olan zincirlerinden tortularından kurtuluyor. Bundan kim neden nasıl rahatsız olabilir. Demokrasinin güçlenmesi kimi neden rahatsız edebilir. Çeşitli kavramları tedavüle sokarak Türkiye'yi korku tüneline hapsetmeye çalıştılar. AKP'ye 'takiyye yapıyor' dediler, bizimle uzaktan yakından ilgisi olmayan şeyleri bize mal etmeye çalıştılar. Bunda başarılı olamadıkları zaman kendi karanlık senaryoları uygulamaya çalıştılar. Kitleleri korkuttular, kendilerine iktidar devşirmeye, millet iradesine gasp etmeye çalıştılar. Türkiye demokraside ilerleme kaydettikçe bunların kirli örgütleri ilişkileri kaos planları açığa çıktı. Türkiye'yi karanlığa mahkum edenler, geleceğini de karatmak isteyenler şimdi demokrasiden ürküyor korkuyorlar."
Tek adam diktası
Erdoğan, AKP'yi ve kendisini diktatörlükle suçlayan muhalefeti, korku tüccarlığı yapmakla suçlayarak, "Tek adam diktasından bahsetmeye başladılar. Bunlar sizin işinizdi. Bizim bütün bu işlerimiz partimiz bünyesinde olması gereken istişare mekanizmalarımızda yapılır. Partimizin başarısı için adımlar atılması gereken adımları biz istişare ile yaparız" diye konuştu.
Muhalefetin, AKP'nin 7 yıllık iktidarı süresince çeşitli iftiralar attığını dile getiren Erdoğan şöyle devam etti:
"Kimi zaman, 'mahalle baskısı dediler', kimi maalesef bu noktada bazı ülkeleri telaffuz ederek, 'Türkiye o ülkelere benzeyecek' dediler, bölünme ihanet hıyanet dediler. Şimdi daha farklı kavramları ülkeye sokup oradan korku tüccarlığına soyundular peki ben soruyorum, bu ülke 7 yıl öncesine göre bugün daha demokratik bir yapıya sahip midir değil midir, vatandaşıma soruyorum, önemli olan bu. Tarihi öneme haiz olan demokratik reformları kim yaptı, bu iktidar yaptı, hiç birisi buna cesaret edemedi. Türkiye'nin AB birliği ile katılım müzakerelerini biz başlattık. Alevi açılımı, roman açılımı. Ben Kürt kardeşimin sorunu varsa roman kardeşimin sorunu varsa...Biz onlara çözüm üretmek zorundayız."
"Yalan söylüyorlar, yalan söylüyorlar"
Erdoğan, demokratik açılım sürecinde "Kürtlere maaş veriliyor" şeklindeki iddiaları yalanlayarak, şöyle dedi:
"Muhalefet diyor ki; 'Kürtlere şu kadar maaş verecek' Nereden duydun bunu ya. Bunlar yalan, yok böyle bir şey. Dertleri AKP iktidarını zora sokmak, öyle bir şey yok, yalan söylüyorlar. Öbür tarafta resmi dil Kürtçe olacakmış, yok böyle bir şey. Kim söyledi, Tayyip Erdoğan mı söyledi hangi sözcümüz söyledi? yalan söylüyorsunuz yalan, yok böyle birşey. kalkıp da halkımızı aldatmayın. Bu noktalarda böyle bir şey sözkonusu değil. Anadillerini öğrenme noktasında Kürt kökenli vatandaşımıza kurslarınızı kurabilirsiniz dedik"
"Her türlü tehditlere karşı çetelerle biz mücadele etmedik mi?"
Erdoğan, AKP iktidarının tüm tehditlere karşı çetelerle mafyayla mücadele ettiğini kaydederek, AKP dönemlerinde yaptıklarını şöyle sıraladı:
"TRT Şeş, işte orada duruyor. Bu kadar ürktüler korktular ne oldu, gayet başarılı şekilde yayın devam ediyor. Farklı dil ve lehçelerde kurs hakkını biz sağladık. 7 yıl boyunca milli iradeye yönelik vesayet girişimleri karşısında kim dik bir duruş sergiledi? Soruyorum her türlü tehdidi göze alarak çetelerle mafyalarla hukuk dışı örgütlenmelerle kıyasıya mücadele eden kim, dün "Mahalle baskısı" diyenler gizli gündem, 'takiyye yapıyor' diyenler 'laiklik elden gidiyor' diyenler, Bugün çıkmışlar tek partiden sivil faşizmden otoriter yönetimden bahsediyorlar. Biz Türkiye'yi daha ileri demokrasiye taşırken sivilleştirirken değişim ve dönüşümlü hak ve özgürlük standartları geliştirirken, bize bu iftiraları atanlar kimler, değişimden rahatsız olan statükoculardır, demokrasiye tahammül edemeyen jakobenler, hak ve özgürlükleri içine sindiremeyen totaliterlik özlemcileridir. Kısacası tek parti özlemcileri, dayatmacı otoriter devlet özlemcileriydi. Tek seslilikten menfaat devşiren seçkincilerdi bunlar."
"Menderes'e aynı oyunu oynayanlar, şimdi AKP'ye aynı çamuru atıyorlar"
Erdoğan, muhalefetin AKP'ye çamur atmak için son günlerde olur olmadık kavramlar ürettiklerini öne sürerek, "Şimdi farklı kavramlar üretiyorlar, nasıl Menderes'e aynı oyuna oynadılarsa, nasıl Özal'ı suçladılarsa şimdi AKP'ye tek parti yaftası otoriter bir anlayışa sahipmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. olay budur. Bunu yapanlar da tek parti zihniyetiyle yoğrulmuş siyasetçilerdir" diye konuştu. Erdoğan, şöyle dedi:
"Biz onları iyi biliriz"
"Biz onların cemali evvelini çok iyi biliriz, çok iyi tanırız. Bu beyhude bir çabadır. AKP'nin kitabında totaliterlik otoriterlik vesayetçilik tahammülsüzlük, tek seslilik yoktur. Bundan sonra da olmayacaktır. Bugün Türkiye'de demokratikleşmenin de sivilleşmenin özgürlüklerin de bir numaralı siyasal aktörü AKP'dir, öyle de kalacaktır. 7 yıl önce bu ülkede köşe yazarları aydınlar düşünürler bazı kavramları dile getiremiyordu. Şimdi onlara sesleniyorum. Şimdi 7 yıl öncesine gidelim. Bazı konular bu ülkede tartışılamıyordu bile. Ama sağolsun bunu bugün de söyleyenler var 7 yıl önce bunları yazamıyordunuz diyen köşe yazarları da var, onlara da teşekkür ediyorum. Bugün konuşulanlara bakın, yazılanlara tartışılanlara bakın 7 yıl öncesine kadar bırakın iktidarı bırakın siyasetçiyi bazı kurumları eleştirmek hayal bile edilemiyordu. Manşetlerin nerede pişirilip nerede servis edildiğini bu millet gördü. Köşe yazarlarının ana fikirlerinin nerede oluşturulduğunu bu millet gördü. Ama bugün konuşan bir Türkiye, eleştiren bir Türkiye var. Açık söylüyorum demokrasi standartlarının yükseldiği bir dönemi tek parti diktatörlüğü suçlama girişiminde bulunanlar çetelerin darbelerin karanlık günlerin hüküm sürdüğü zamanlarda demokrasi için hiçbir bedel dememiş olanlardır. Demokrasinin standartları yükseldikçe bazıları istismar zeminlerini kaybedecektir. Bazı alışkanları değişmek zorunda kalacak. Onların da teminatı yine biziz, onların yaşam tarzlarının güvencesi yine biz olacağız."
"Piyasalara verdiğimiz güven teyid edildi"
Erdoğan, TBMM'deki grup toplantısında, hükümet olarak tüm bu gündem maddelerini çok yakından takip ettiklerini kaydetti. Erdoğan, aynı şekilde sorun alanlarının üzerine tek tek gittiklerini, cesaretle, kararlıkla tüm sorun alanlarını çözümle buluşturmanın kararlı mücadelesi içinde olduklarını söyledi. Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:
"Geçtiğimiz hafta uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moodys, Türkiye'nin kredi notunu artırdı ve BA3'den BA2'ye yükseltti. Onun öncesinde de Fitch adlı kuruluş notumuzu 2 kademe birden artırarak BB negatifden BB pozitife çıkarmıştır. Krizin miladı diyebileceğimiz Eylül 2008'den bugüne kadar aralarında Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda, Rusya ve Meksika'nın da bulunduğu yaklaşık 40 ülkenin kredi notu toplamda yüz kez düşürüldü. Aynı dönem içerisinde yalnızca 14 ülke için 20 adet kredi notu artışı yapıldı. Türkiye, küresel kriz sürecinde notu artabilen 14 ülke arasında yer alma başarısını gösterdi.
Dikkatinizi çekiyorum; kredi notu artışları, ülkemizin krize karşı gösterdiği dayanıklılığın ve Hükümetimizin piyasalara verdiği güvenin uluslararası camia tarafından teyit edildiğinin bir göstergesidir. Muhalefetin kriz tellallığı yaptığı böyle bir dönemde uluslararası kuruluşlar, Türkiye'nin doğru bir yolda olduğunu, başarılı bir kriz yönetimi yaptığını, her geçen gün güven katsayısını daha da artırdığını teyit etmiş oldular. Geçen hafta da ifade ettim; Türkiye 2010 ve sonrasında dünyada en hızlı büyüme kaydedecek ülkeler arasında gösteriliyor."
"İlk sinyallerle önlem almaya başladık"
Gayet samimi bir şekilde olumlu ya da olumsuz her gelişmeyi milletle paylaştıklarının altını çizen Erdoğan, şunları söyledi:
"Başarılı olduğumuz noktaları dile getirdiğimiz kadar, sorun alanlarını da dile getiriyor, bu şekilde milletimizle son derece sağlık bir iletişim tesis ediyoruz. 2008 yılında ABD'de krizin ilk sinyalleri alınmaya başlandığı andan itibaren biz de tedbirleri almaya başladık. İktidarımız döneminde gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlara ek olarak krizin etkilerini de asgari seviye tutmak için ciddi önlemleri uygulamaya koyduk. Bakınız, ben hiç bir zaman 'bu kriz bizi etkilemeyecek' demedim. Dünya ile entegre olmuş bir Türkiye'nin krizden etkilenmesi gayet tabii olarak kaçınılmazdır. Ama ben dikkat ederseniz, 'teğet geçecek' dedim. Ama bunlar, ne yazık ki şöyle bir lütfedip de acaba teğet ne demektir buna da bakmadılar."
"Hangi yüzle eleştiriyorsunuz?"
Başbakan Erdoğan, muhalefetin ülke genelinde kimi lokal örnekleri, kimi istisnai örnekleri zorlama bir şekilde gündeme taşıyarak, Türkiye'nin bu başarısını gölgeleme gayreti içinde olduğunu söyledi. Erdoğan şunları kaydetti:
"Buna kimsenin hakkı yoktur. Her zaman söylüyorum; ekonomide beklentiler son derece önemlidir. Ekonomide morallerin yüksek olması son derece önemlidir ama bakıyorsunuz muhalefet küresel kiriz ipine sımsıkı tutunmuş, eline geçirdiği 3-5 örnek üzerinden tüm ülkeleye bir karamsarlık, bir kötümserlik pompalamanın peşinde. Bu ülkede kendi kendilerine kriz çıkardılar. Kendi çıkardıkları krizi yönetemediler ve krizin altında kaldılar. Bugün kalkmışlar bizim küresel kriz yönetimimizi eleştirme cüretini gösteriyorlar. Biz, Hükümet olarak, Türkiye'nin değil, dünyanın krizini ülkemizin imkanlarıyla atlatmayı kendi imkan ve becerilerimizle aşmayı nasıl başarabileceğimizi herkese gösterdik, gösteriyoruz.
MHP'nin tabanını tenzih ederim. Sayın Bahçeli çıkmış emeklilere yapılan zamları yanındaki malum efradıyla, güya protesto ediyorlar. Meclisi markete çevirmiş. Önlerine unu bulguru doldurmuş güya bizim yaptığımız zamları eleştiriyorlar. Allah aşkına bir siyasi parti kendisine bu kadar zarar verebilir mi? Kendisini kendi eliyle bu kadar tuzağa düşürebilir mi? Kendi kazdığı kuyuya kendisi düşer mi? 3,5 yıl iktidarda kaldınız.
Şimdi bunu soruyorum: Sayın Bahçeli, siz emekli vatandaşlarım için ne yaptınız? Hangi yüzle hangi vicdanla benim emekli vatandaşlarıma yaptığımız ücret artışlarını eleştiriyorsunuz? Hangi yüzle siz bu artışları yetersiz buluyorsunuz?"
"Halk sağlığı ideolojiye kurban edilemez"
Başbakan Erdoğan, eczanelerin bir günlük kapatma eylemini hatırlatarak, "Kendinde böyle bir güç bulduğun zaman, biz, atılması gereken adımı atarız. Şu dernekmiş bu dernekmiş dinlemeyiz" diye konuştu. Halkın sağlığını ideolojilere kurban etmeyeceklerinin altını çizen Erdoğan, "Şu anda sorumlu olan birlik, ilgili bakanımla -davetini yapmıştır- ya oturur anlaşır, oturmadığı takdirde de biz müracaat eden bütün eczanelerle anlaşmalarımızı yapar, yolumuza devam ederiz" dedi.
Tam Gün Yasa Tasarısı'nı TBMM Genel Kurulunda görüşmeye başlayacaklarını da anlatan Erdoğan, bu tasarının amacının halka yüksek standartlı, kaliteli ve kolay erişebilir bir sağlık hizmeti vermek, sağlık çalışanlarına yeni imkanlar sunmak olduğunu kaydetti. Erdoğan şöyle devam etti:
"Cumhuriyet tarihinde sağlıkta en büyük devrimi gerçekleştirdik, buna 'inkılap' da diyebilirsiniz. Bütün alanlarda, bu adımları gün be gün artırarak devam ediyoruz. Dertli olan vatandaşımın derdine derman olmak. Bunu yaparken önce ne dedik? Söylemek zorundayım. 'Bütün hastaneleri birleştireceğiz' dedik, bununla da kalmayacağız. Devlette reformist bir anlayış getiriyoruz. Koordinatör devlet anlayışını getiriyoruz. Devletin bu kurumlarının yanında özel sektörün, vakıfların hastaneleri var. Bütün bunları da koordine etmek suretiyle, bunlarla da anlaşmaya gideceğiz ve benim vatandaşım, bütün bu hastanelerden istifade edecek."
Eskiden hastalara hastanede ameliyat için gün verilmediğini, onun yerine kart verilerek muayenehaneye davet edildiğini söyleyen Erdoğan, "Gidersin muayeneye, orada bedeli ödersin. Bedeli ödedikten sonra da gene o beyefendinin görev yaptığı hastaneye çağrılırsın, orada yatırılır, ameliyat yapılır.
Bundan uzak olanları tenzih ederim. Bu hizmeti, bir yerde de milletin hayır dualarını almak için yapma anlayışıyla sürdürmek lazım. Tam gün yasasının altında yatan gerçek bu. Bu tasarının amacı, halkımıza yüksek standartta, kaliteli sağlık hizmeti vermek ve sağlık çalışanlarına yeni imkanlar sunmak. Bu konudaki itirazlar son derece yersiz ve hakkaniyetten uzaktır. Bu uygulamayla sayıca yetersiz olan sağlık personelinin üzerindeki iş yükü daha dengeli hale geliyor, vatandaşımızla hekimlerimiz arasındaki güven ilişkisi güçleniyor, hastaların sağlık hizmetine erişimi kolaylaşıyor."
Erdoğan, uluslararası ilişkiler konusunda ise, 2010 yılına çok hızlı bir giriş yaptıklarına dikkat çekerek, yılın ilk haftalarında Türkiye'yi ve bölgeyi yakından ilgilendiren önemli temaslar yapıldığını söyledi. Lübnan Başbakanı ile dün verimli bir görüşme yaptığını, 6 anlaşma imzalandığını hatırlatan Erdoğan, bunlardan en önemlisinin iki ülke arasında vizelerin kaldırılması olduğunu vurguladı. Suriye ve Ürdün'ün ardından, Lübnan ile de vizelerin kaldırılmasıyla 4 ülke arasında artık vizenin söz konusu olmadığını belirterek, "Artık halklarımız bu 4 ülkede mekik dokuyabilecek" dedi.
"Eski alışkanlıklara son"
Türkiye'nin dış politikasına bakanların, eski alışkanlıklarından yola çıkarak sadece tek bir boyutu görme yanılgısına düştüğünü ifade eden Başbakan Erdoğan, "Bakınız son bir haftada Lübnan Başbakanı Hariri, Almanya Şansölye Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Westelwelle, KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Çin Dış Ticaret Bakanı, ikinci büyükelçiler konferansına katılmak üzere ülkemize gelen Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile görüştüm. Bugün de grup toplantısının ardından Rusya'ya hareket ediyoruz, orada da ikili ve bölgesel meselelere ilişkin olarak Devlet Başkanı Medvedev ve Başbakan Putin ile görüşmelerde bulunacağız" dedi.
Erdoğan şöyle devam etti:
"Yani, her tarafta bu görüşmeler devam ediyor, her tarafla temas kuruyoruz. Dünyanın her köşesiyle işbirliğimizi arttırmanın gayreti içindeyiz. Bu bir aşk işidir, bu bir sevda işidir. Biz Türkiye'ye sevdalıyız. Ve bizi 81 vilayetin ve dünyanın farklı ülkelerinin yollarına düşüren işte bu Türkiye sevdasıdır. Yıllar yılı, adeta masal dinler gibi dinledik. 'Türkiye'nin jeostratejik önemi vardır, Türkiye köprü ülke, Türkiye'nin zenginliği, potansiyeli, tarihi, kültürü, medeniyet tasavvuru var, üç yanı denizlerle kaplı' denildi. Ama iş, bu klişelerin altını doldurmaya gelince, işte ona hiç kimse yanaşmadı."
"Etnik milliyetçilik yok"
Erdoğan, yola çıkarken etnik milliyetçilik yapmayacaklarını söylediklerini hatırlatarak, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan tüm vatandaşlarımın sorunu bizim sorunumuzdur. Aralarında ayrım yapamayız. Hepsine aynı mesafede olacağız" dedi.
Aynı şekilde, bölgeler arasında ayrım yapamayacaklarını söylediklerini de kaydeden Erdoğan, "Batının sorunu neyse Doğunun sorunu da o. Kuzeyin sorunu neyse Güneyin de odur. '780 bin kilometre karelik vatan topraklarını aynı yaşam standartlarına kavuşturacağız' dedik. Mesele bu. Bunu başaracağız" diye konuştu.
"Azınlıkların meseleleriyle bugüne kadar hangisi ilgilendi? Biz ilgilendik" diyen Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:
"Gayrimenkullerine el konuldu. Biz iade etmeye başladık. Aynı şeyi, yurt dışındaki vatandaşlarımızın, azınlık durumunda olan soydaşlarımızın, kardeşlerimizin durumunu düşünün. Onların varlıklarına el konulduğu zaman nasıl feryat ediyorsak, aynı şey onlar için de geçerli. Kaldı ki biz adil bir devletsek, ki bunu iddia ediyoruz, o zaman gereğini yapacağız.
Orada neticelenenleri de anında kendilerine iade etmek suretiyle demokratik açılım sürecini, milli birlik ve kardeşlik sürecini daha da zengin kılacağız."