Yalan hakkında gerçekler

2015'in başından beri kaçınız hiç yalan söylemediniz? Peki kaçınız dürüst bir birey olduğunu düşünüyor? Bu yazıyı okurken iki soruyu da evet diye cevaplayanların sayısı diğerlerine oranla çok daha fazla olacak. Sahtekârlık: Yalan Hakkında Gerçekler belgeseli, Duke Üniversitesi'nden Dan Ariely'nin araştırmaları öncülüğünde yalanla ilgili aklımıza gelen soruları cevaplandırıyor

Ece Başay

  Dan Ariely'nin araştırmalarına göre yalan söylememizdeki en büyük etkenlerden biri yarattığımız bahaneler. Bu bahaneler sayesinde yalanımızı ya da sahtekârlığımızı daha kolay bir şekilde meşrulaştırabiliyoruz. Kopya çekerken yakalandığımızda "ama herkes kopya çekiyor" diyerek yanlışımızı haklı çıkarmaya çalışmak bu durumun en basit örneklerinden bir tanesi. Öte yandan bu yalanları sadece başkalarına değil kendimize de söylüyoruz. Fırsatı yakaladığımız anda kendimizi olduğumuzdan daha iyi bir şoför, çok daha güzel, yakışıklı ya da akıllı bir insan olarak tanımlayabiliyoruz. 

Pek çoğumuz yalan söylüyoruz ancak bunu çok azımız uç noktalara taşıyor. Yani dünyada büyük yalan söyleyenlerin sayısı "pembe" yalanlar söyleyenlere oranla oldukça az. Ayrıca yalanı her zaman için kötü emellerimize alet etmiyoruz. Birinin hayatını kurtarmak için, korkusunu yenmesine yardım etmek için ya da o kişiyi daha mutlu etmek için söylediğimiz yalanlar, bize çoğu zaman yanlış gelmiyor. Hatta araştırmalara göre bu tür yalanlarımızı yalan makinesi bile tespit edemiyor. 

 

Biraz yalan çocuklar için de iyi

 Aslında ebeveynler için en önemli şeylerden biri çocuklarının dürüst birer birey olarak yetişmeleridir. Ancak araştırmalar gösteriyor ki çocukların gelişimlerinde yalan söyleme yeteneği kazanmak önemli bir rol oynuyor. Bunun başlıca sebeplerinden biri yalan söylemenin hayal gücünü kullanabilme ve geliştirebilme yeteneği kazandırıyor olması. Diğer bir önemli etken ise yalan söylemenin "zihnin teorisi" (theory of mind) olgusunu geliştirebilmedeki rolü. Zihnin teorisine göre beynimiz geliştikçe diğer insanların ne düşündüklerini anlama yeteneğine kavuşuyoruz. Bunun için de çocukların yalan söyleme ve hayal etme yeteneklerini kazanabilmeleri gerekiyor. 

 

Sahtekarlık gittikçe kolaylaşıyor

Çocukken yalan söyleyebilmek önemli ama bunu bir yaşam tarzı olarak benimsememek gerekiyor. Araştırmacılara göre dürüst olarak tanımlanan bir insan için ilk yalanını söylemek, müziğin çok kısık olan sesini bir anda açmaya benziyor. İlk yalan beynin belirli bölgelerinde büyük tepkilere yol açıyor. Ancak ondan sonra gelen ve büyük ihtimalle daha büyük olan yalanlar, aynı heyecana ve tepkiye yol açamıyor. Tıpkı belirli bir desibelden sonra müziğin sesinin daha da açılmasının sizin açınızdan pek bir şey değiştirmeyeceği gibi. Yani yalanlar arttıkça ve büyüdükçe beyindeki tepki küçülüyor. Bu durum ise yalanın hayatımızın bir parçası haline gelmesine ve normalleşmesine yol açıyor. 

 

Olaydan uzaklaşmak yalanı tetikliyor

Araştırmanın Ariely'ye göre en talihsiz bulgularından biri kişinin gerçek unsurdan ya da olaydan uzaklaştıkça yalan söyleme eğiliminin artması. Diğer bir deyişle, insanların sizin yüzünüze karşı yalan söylemesi, Facebook üzerinden yalan söylemesinden çok daha zor. Ancak içinde yaşadığımız dünya bizi elle tutulur gerçeklerimizden her gün biraz daha uzaklaştırıyor. Para yerini kredi kartlarına ya da internet hesaplarımızda gördüğümüz sayılara bırakıyor. İnsanlar ise sanal alemde gördüğümüz birer resimden ibaret hale gelmeye başlıyorlar. Airley aradaki mesafe arttıkça yalanların artıyor olmasına rağmen insanların kendilerini dürüst varlıklar olarak tanımlamaya devam etmelerinin, günümüz dünyasında problemlere yol açabileceğini belirtiyor. 

 

Ahlaki değerleri hatırlatmak 

Yolsuzluk ya da yozlaşma dediğimiz olgu, bir sistemin kötü olduğunun farkında olmamıza rağmen kendi değerlerimizi arkamızda bırakarak sistemi kabul etmemizle oluşuyor. Peki eğer hepimizin içinde yozlaşmaya meyilli, yalan söylemeyi seven bir taraf varsa ve günümüz dünyasında yalan söylemek giderek kolaylaşıyorsa bu yozlaşmayı nasıl engelleyebiliriz? Ariely ve diğer araştırmacılara göre bunun cevabı insanlara ahlaki değerleri hatırlatmaktan geçiyor. Bu hatırlatmanız ister dini içerikli, isterse kabul edilmiş sosyal normlar üzerinden olsun, insanlara yalan söylemenin ve başkalarını kandırmanın yanlış olduğunu hatırlattığınız sürece sahtekârlık oranları ciddi şekilde düşüyor.