'Yalan da olsa mutluyuz!'
Yeşilçam filmleri kim bilir kaç kuşak anlamına geliyor! Siz ne dersiniz bilmem ama sanırım o filmler aile mirası. Kuşaktan kuşağa geçen; bir izi, anısı olan…
Ayşen GüvenDiyelim
bir ahşap sandık o miras; Hakan Güngör o tozlu sandığın kapağını hayal
kırıklığına da uğrama, bir kaybı da hatırlama pahasına açıyor işte.
Biz
Güzel Bir Aileyiz sekiz Ertem Eğilmez filmine bakıyor. Kitabın önsözünü yazan
Şenay Aydemir’in dediği gibi “başroldeki aile” üzerinden bu filmleri inceliyor.
Yapım
süreçlerine ilişkin minik notlar, her bir filme dair simgesel okumalar, kamera
arkasında kalan magazin hikâyeleri ve usta yönetmen Ertem Eğilmez’in yolculuğu,
Adile Naşit, Münir Özkul, Tarık Akan, Kemal Sunal, Ayşen Gruda, Zeki Alasya,
Metin Akpınar, Şener Şen gibi oyuncular… Duymadığımız, rastlamadığımız ya da
pek az bildiğimiz anılar, geçmiş zamanlar…
Hakan
Güngör’ün Bülent Ulus’la beraber araştırıp yazdığı ilk kitabı Parola 555K’dan
sonra çıkan bu çalışma yazarın tarihin izini sürme istek ve becerisini bize bir
daha gösteriyor.
LANGIRT
MAKİNESI VE ERTEM EĞİLMEZ!
Peki
Hakan Güngör; Sev Kardeşim, Yalancı Yârim, Oh Olsun, Mavi Boncuk, Bizim Aile,
Aile Şerefi, Gülen Gözler ve Neşeli Günler’i seyrederken bizim farkına
varmadığımız neleri görmüş olmalı?
Tam
bu noktada yazar, langırt makinesı satarak köşeyi dönmeyi hayal eden Ertem
Eğilmez’in parasızlıktan sinemaya girişi ve “aile” filmlerinin sattığını
keşfiyle başlayan serüvenin “peki aile neydi” sorusuyla ilgileniyor.
Bana
kalırsa aile o zamanlar ne idiyse bugün de üç aşağı beş yukarı aynı; düzenin
çekirdeği yani. Hiyerarşiyi, kolun kırılıp yenin içinde kalacağını, kadının
erkeğin “güdümüne” bir şekilde muhtaç olduğunu, annenin bir rolü babanın başka
bir rolü olduğunu sonuçta her ikisinin de rol olduğunu, birilerinin ezip
birilerinin ezileceğini ve bunların hepsinin “olağan” olduğunu önce ailede öğreniriz.
YOKSULLUK
KAPIDAN GİRİNCE!
Sonra
çalışma hayatında patron seni sömürürken “aynı gemideyiz” der, devletler
boğazından lokma geçmeyen halkına “biz bir aileyiz” diyerek o zor günleri atlatma
fikrine ikna eder ve bu devran bir ayraç gelene kadar böyle gider. Çünkü biat
etmek, karşısında yaşken eğildiğimiz ilk derslerdendir.
Elbette
mutlu çocukluklar, aşklar, paylaşmayı sevdiren kardeşlikler de vardır ama güzel
aileler ve mutlu sonlar da biraz abartılıdır. Çünkü yoksulluk kapıdan girince
mutlu olunmaz.
Hakan
Güngör bütün bu yanlarıyla irdelediği filmlere asla haksızlık etmiyor,
değerinden de yemiyor. Sadece bir göz daha ekliyor bakılacak, ki kadınları
Yeşilçam nasıl görmüş sorusunun cevabını verirken en kıymetli okumasını da
sunuyor bize.
FİLMLER
VE CİNSİYEÇİLİK…
Cinsiyetçilik
ne yazık ki bu filmlerin hiç dışına çıkamadığı bir merkez. Tersinden küçük
notlar olsa da sonuçta kadın “aileye” yakışır biçimde mutfakta, evde, erkeğin
gölgesinde… Eşcinseller ise sadece güldürü öğesi olabiliyor bu filmlerde.
Hakan
Güngör bu tespitlerini dayandırdığı müthiş ayrıntılar yakalıyor her filmde.
Velhasıl bu filmlerdeki fakir, hasta, acılı, kimsesiz ama “mutlu sonlar”
düzenin bizim için tasarladığı illüzyonlu aynalar biraz da.
Şaşırtıcı
anekdotları anlatmadan kitaptan bahsetmek eksik kalır. Kitabın akışı içinde o
anekdotların karşınıza parça parça çıkması tatlı bir heyecan.
Ertem
Eğilmez’in filmleri o gün ne kadar iyi geliyorsa bugün de o kadar iyi geliyor.
Aile de o zamandan bu zamana aynı biçimde kurulup kutsanıyor. Kadınlar için yer
yer değişen pratikler olsa da bu hâlâ böyle…
“Aile
bir güzelliği her zaman yaratmaz ama güzellikler bir aile yaratabilir. Yalnızca
film icabı değil, gerçekte de…”
Biz Güzel Bir Aileyiz / Hakan Güngör / h2o kitap