William Shakespeare'den 'Aşk ve Anlatı Şiirleri'
Londra’daki tiyatrolar veba salgını dolayısıyla kapatılınca, oyuncular şehir dışına turnelere gitmiş, oyun yazarlarına da iş kalmamıştı; Shakespeare’in “Venüs ile Adonis”i bu dönemde yazıldığı sanılır.
Asuman Kafaoğlu BükeWilliam Shakespeare’in hemen her eseri defalarca dilimize aktarıldığı halde, uzun lirik şiirleri az bilinir. Bunlar dilimize 19. Yüzyıl sonlarında Mehmet Nadir tarafından kısmi olarak çevrilmişti fakat bu şiirlerin tamamını tanıma fırsatı bulmamız için aradan bir yüzyıldan fazla zaman geçmesi gerekti. Shakespeare uzmanı değerli eğitimci ve çevirmen Talat Sait Halman Aralık 2014’te ölümünden kısa süre önce bunları özgün yapılarına ve kafiye düzenine sadık kalarak tamamladı ve Aşk ve Anlatı Şiirleri (William Shakespeare, Çev.: Talat Sait Halman, Türkiye İş Bankası Kültür Yay. 195 s.) adıyla yayına hazırladı. Bu derleme içinde yer alan Venüs ile Adonis özellikle Halman’ın çeviri ustalığını gösteren bir uzun şiir.
Londra’daki tiyatrolar veba salgını dolayısıyla kapatılınca, oyuncular şehir dışına turnelere gitmiş, oyun yazarlarına da iş kalmamıştı; Shakespeare’in Venüs ile Adonis’i bu dönemde yazıldığı sanılır. 1593’te, kendisi gibi Stratford’lu olan yayımcı dostu Richard Field şiiri yayımlandığında, hemen büyük ilgi gördü. O yıllarda Shakespeare Londra’da tiyatro yazarı ve oyuncu olarak ün kazanmaya başlamıştı ama henüz hiçbir eseri yayımlanmamıştı. Venüs ile Adonis hem ilk yayımlanmış kitabı olarak hem de aynı dönemde yazdığı oyunlarıyla benzerliğinden dolayı önem taşır.
DÖNÜŞÜMLER
Azra Erhat, Adonis efsanesinin, Sümer ve Hitit kaynaklarından geldiğini, toprak ve bereket öyküsü olan bir Anadolu efsanesine dayandığını söyler. Kışın toprak altında saklanan, baharla birlikte fışkıran doğanın simgelendiği, genç ölümün toprağın bereketine karışıp yeniden doğduğu düşüncesini anlatan bir efsanedir. Mitolojide çok kereler işlenen Adonis’in trajik ölümünü en detaylı şekilde Romalı şair Ovidius, Dönüşümler adlı destanının onuncu kitabında anlatır. Tanrılardan bile güzel olan genç Adonis’in annesi, tanrılar tarafından, bir lanet yüzünden mersin ağacına dönüştürülmüştür. Oğlunu ağacın gövdesindeki kabuğun yarılması sonucunda doğurur. Onu büyütmesi için Venüs’e verir fakat aşk tanrıçası bu genç çocuğunun güzelliğine kapılıp aşık olur. Onun yanından ayrılmasını istemez.
Aslında asıl trajedi, tüm antik çağ trajedilerinde olduğu gibi, acı sonu bilmekten kaynaklanır. Tanrıça Venüs de Adonis üzerindeki kehaneti bilir. Mitolojide tanrılar aynı insanlar gibi kadere karşı koyamaz, Venüs de bir gün geleceğini bildiği mutlak trajik sonu ancak erteleyebilir. Bu efsane aynı zamanda 16. Yüzyılda ressamların da ilgisini çekmiştir; Paolo Veronese, Peter Paul Rubens, Titian gibi çok sayıda ressamın tablosuna konu olmuştur. Bu resimlerde konu ve kişiler hep aynıdır: elinde okuyla ava gitmeye hazırlanan genç Adonis, ona gitmemesi için yalvararak baştan çıkarmaya çalışan Venüs, Adonis’in bacaklarına sarılan Venüs’ün oğlu ve elçisi Küpid ve etraflarında dolanan, avlanmaya hazır köpekler. Uzaktaki bulutlar fırtınanın yakında çıkacağını haber verir gibidir. Aldırmaz ifadesiyle Adonis yakın ölümünü çağrıştıran kırmızı peleriniyle genelde giyimli, endişeli Venüs ise en baştan çıkarıcı haliyle çıplaktır. Hemen her tabloda Adonis’in doğumunu hatırlatan ağaç gövdesi görünür.
Rubens ve Titian’ın konuya ilgi duydukları yıllarda Shakespeare de muhtemelen Ovidius’un Dönüşümler’ini 1565’te Arthur Golding’in manzum çevirisinden okumuştu ve olgun kadın ile genç erkeğin aşkı ilgisini çekmişti. Venüs ile Adonis Shakespeare’in gençlik dönemine ait eserlerinden biridir, yine de onun benzetmelerini, erotizmini, dil oyunlarını buluruz bu şiirde. Hikayede Adonis daha edilgin olandır, konuşmaların ve eylemin büyük bir kısmı Venüs’e aittir. Adonis’e bir öpücük vermesi için dil döker: “Meşale yanmak içindir, mücevher takılsın diye / Lezzetli şey yemek için, taze güzellik sevilir, / Şifalı otlar hoş kokar, bitki can verir bitkiye, / Sırf kendi için büyümek, kötü kullanım demektir. / Tohumlar tohumdan doğar, güzellikse güzellikten; / Madem yaratılmışsın, yaratmakla görevlisin sen.” Aynı mantıkla “Kıvama erdiğinde toplanmayan güzel çiçekler / Çok geçmeden çürüyerek kendilerini yok eder” diye açıklar.
Venüs için güzellik yaşanmalıdır, Adonis ise ilk başlarda anlamadığımız nedenlerden dolayı suskundur. Sonunda fikirlerini açıklamaya başladığında onun Venüs’ten farklı bir aşk tanımı yaptığını görürüz. Shakespeare burada iki aşk tanımını karşılaştırır: Venüs şehvetli tensel bir aşk arzularken, Adonis akılcı bir aşktan yanadır. “Aşk diye ad koyma ona, çünkü Aşk kaçtı cennete, / Dünyadaki terli şehvet o adı zorla almıştı” onun tanımında aşk doğruluktur, şehvet ise yalan doludur. Venüs’ün neden ondan nefret ettiğini sorduğunda yanıtı açıktır: “Nefret ettiğim aşk değil, sende onca aşk hilesi: / Öyle kucak açıyorsun her gördüğün yabancıya” ve ardından sorar: “Akıl, şehveti kötüye kullanan çaça olur mu?”
VENÜS’ÜN TEMSİL ETTİĞİ AŞK
Yüzyıllardan beri okunagelmiş eserleri yeniden okurken elinde olmadan etki altında kalabilir insan; neden onca okur bu şiiri fazla pornografik bulmuş, neden basit ve komik olduğunu söylemişler, bugün okuyan bizler belki farklı düşünüp, Shakespeare’in – konu erotik de olsa – aşk konusunu, her zaman yaptığı gibi, ciddiyetle ele aldığını görebiliriz. Sonelerinde de Shakespeare anlık şehvet duygusu ile ölümsüz aşkın farkını anlatmıştır. Bu şiirde Venüs’ün 800 satır süren sözlerinin karşısında Adonis sadece 50 satır konuşuyor fakat bir denge oluşuyor yine de. Adonis’in ilk başta cilve yaptığını, Venüs’ün arzusunu arttırmak için kendini geri çektiğini düşünsek de, sonradan Adonis daha derinlikli bir karakter olarak anlaşılıyor. Tiksintisi Venüs’e karşı değil, Venüs’ün temsil ettiği aşka karşı.
Venüs ile Adonis’te Shakespeare’in yüceliğinin en hissedildiği bölüm, 1135’ten sonraki satırlar. Burada sevdiğinin ölümü ardından Venüs’ün, “Sen ölüp gittin ya, işte bu kehanet gelsin benden…” sözleriyle başlayan aşk betimlemesi yer alıyor. Bu bölüm, Eski Ahit’teki “Yaratılış” dizelerini, Tanrı’nın cennetten kovduğu Adam ile Havva’ya cezalarını sıraladığı satırları anımsatıyor. Venüs de – aşk tanrıçası kimliğiyle – kendi çektiği acıyı insanlardan çıkartıyor. Bundan böyle aşk, insanlara tanrıçanın verdiği bir ceza: kıskançlık, tatlı başlangıçlar ama eşitliğe ermeyen tatsız sonlar, vefasızlık, düzenbazlık. Ve tabii ceza mı, ödül mü belli olmayan diğer kehanetler: “Genç olanlar yaşlanacak, yaşlılar çocuklaşacak” ve “En cılıza çevirecek sapasağlam gövdeyi, Akil bön olup, ahmak öğrenecek söylev vermeyi.”