Walter Benjamin'den 'Yalnızlık Anlatıları'
Yoldaki Walter Benjamin, rüyalarını anlatır ve oyunları keşfederken bilinenden gizemli olanlara geçiş yapıp kendisine tanıdık gelenleri sınar ve yeniden öğrenerek sözcüklerle ete kemiğe bürünen bir pedagoji kurar. Böylece Paul Klee’nin resimlerinin de yer aldığı, yazarın sürgünlüğünün önemli yer kapladığı “Yalnızlık Anlatıları”ndaki hikâyeler ortaya çıkar.
Ali Bulunmaz / Cumhuriyet Kitap Eki
Sanat eleştirileri ve teorileriyle 1920’lerden itibaren Avrupa’da tanınmaya başlayan fakat eser ve fikirleri ölümünden sonra geniş kitlelere yayılan Walter Benjamin’in kurmacaya dair öne sürdüğü düşüncelerin yanında, kaleme aldığı hikâyeler de epey sonra keşfedildi. Daha doğrusu bunlar üzerine konuşulması hayli vakit aldı.
Benjamin, yolculuklarına benzer şekilde farklı edebi türler arasında gezinip durmuştu. Roman yazmayı düşündüyse de bunu başaramadı. Taslak hâlinde bıraktığı, üzerinde çalışıp tamamlayamadığı metinleri de vardı.
Bitirdiği hikâyeler ise gerek kişisel deneyimlerinden gerek gönüllü ve zorunlu gezginliğinden parçalar yansıtıyordu. Rüyalar, yolculuklar ve oyun-pedagoji gibi üç ana izlekte seyreden hikâyeler, Cemal Topcu’nun Türkçeye çevirdiği Yalnızlık Anlatıları ismiyle kitaplaştı.
“TEK BİR SESSİZ SORU”
Gördüğü rüyalar, okuduğu haberler ve tanık olduğu çocukluk hâllerinden hareketle hikâyeler kaleme alan Benjamin, deneysel metinler kotarırken edebiyatın sınırlarını ve sınırsızlığını keşfetmekle kalmadı, deneyimlerini sanatsal biçimde aktardı.
Benjamin’in rüya hikâyelerinde dikkat çeken ilk şey, günlük hayatında önemli yer kaplayan nesnelerin ve okumaktan keyif aldığı kişilerin (Antik Yunan ve Roma düşünürleri ile teorisyenler) karakter olarak karşımıza çıkması. Labirentvari bir mekânda geziyor hissi uyandıran yazar, koyu karanlıkta gözleriyle işittiklerini masal gibi anlatıyor.
Karşılaştığı veya tasavvur ettiği kimi mekânlar (örneğin bir psikyatri kliniği, bir hastane, bir kütüphane) da var satırlarında. 1900’lerin başındaki Avrupa’nın kültür-sanat ortamlarında, bir imparatoriçenin sarayında ve şiirler arasında yürüyen Benjamin’e fanteziler, altbenlik ve hayaller eşlik ediyor. Uyanmadan önce yeniden dünyaya düşüp düşmeme arafında kalan ve gözlerini açınca şaşıran yazar, o ânı “Gece karanlıkta uyandığımda, dünya tek bir sessiz sorudan ibaretti” diye tasvir ediyor. Anlattığı (belki de çarpıttığı veya “en kötü ihtimalle” uydurduğu) her rüya, âdeta ayrıntılı tarihsel bir tablo gibi.
Yazarın edebî gezginliğinin bir sonraki durağı yolculuklarda; şehirler, taşınma, aile, sokaklar, polisiye vakalar, nesneler, kırlar vb. öğeler öne çıkıyor. Ortalığa saçılan sırlar ve mezara kadar süren ketumluk arasında bir yerlerde konumlanan yolculuk temalı hikâyelerinde Benjamin; bazen tek başına bir şehri turlayıp bazen kalabalığa karışırken talihsizliklerin peşine düşerek kimi anlarda tekinsizliğin yarattığı heyecana kapılıyor. Ibiza’da, Sevilla’da ya da adını koyamadığı bir kentte insanları gözleyen anlatıcının kalemine dönüşüyor Benjamin: Gidilenlerin (İtalya, İspanya, Fransa vd.) yanında İzlanda ve Semerkant gibi yolunun hiç düşmediği yerlerden sonra sokağına geri döndüğünde bu kez benliğine doğru seyahate çıkan bir anlatıcıya rastlıyoruz.
DOLAMBAÇLI VE YALIN DÜNYA
Avare bir gezgin değil Benjamin; gözleyip not alarak yorumlarken olaylara dair tarihsel bağlantılar kurup bunları hikâyeleştirerek kent-insan-geçmiş arasındaki ilişkiyi kâğıda döküyor. Yeni mekâna ve yaşama taşınan mobilyalar, evin önüne sandalye atıp sokağa bakanlar, ışıklar, martılar, meydanlar, heykeller, dağ ve kanallar bu tarihî gezintilerde göze çarpanlardan birkaçı.
Çocukların dünyaya kültürel etkisinin tarihte çok fazla incelenen bir alan olmadığını söyleyen Benjamin, buna dair hikâyelerini oyun-pedagoji teması etrafında şekillendiriyor. Renkli, bulmacalı ve dolambaçlı olduğu kadar yalın bir dünya bu.
Çocukların yaratıcılığını ciddiye alan Benjamin; ilk hikâyelerin, sanat eserleri ve şiirlerin benzer bir dehaya dayandığını düşündüğünden yeniden çıktığı tarihsel yolculukta kendisini, çevresini ve hayatı anlamak için başa dönerek yaşananları çocuksu hikâyelerle açıklıyor. Başka bir deyişle yüzünü, masallardan ve mitlerden esinlenen öykülere dönüyor.
Benjamin’e göre oyunların ve çocuksu hikâyelerin pedagojik bir yanı var; birbirini tetikleyen oyun ve masal, kimi anlarda çocuğun kendisini kahramanlaştırmasına yol açarken bunlar içindeki öğelerin atıllığı da ortaya çıkabiliyor. Yazarın buna verdiği örnek olan peri masalı, faydasızlığı ve ürkütücü dünyasıyla bir tür öğrenme sağlıyor.
Oyunun ciddiyeti ve pedagojinin hayattaki belirleyiciliğini, metin ve geleneklere dayanarak yorumlayan Benjamin; konuşkanlığın, suskunluğun ya da sefalet-kanunsuzluk-güvensizlik üçlüsünün kaynağını buralarda arıyor.
SÜRGÜN ETKİSİ
Çoğu ölümünden sonra yayımlanan metinlerinde Benjamin, “bir deneyim aktarma yolu” dediği hikâyelerin, hem kültürel zenginleşmeye katkıda bulunduğunu hem de işlevsel olduğunu düşünürken kendisininkilerle beraber başkalarının tecrübeleri arasında gezinip çocuksu kelime oyunlarını göz ardı etmiyor.
Oyunların, hayatı düzenleyen ve rüyaların savaşları tetikleyen yönü, enikonu tarihi etkiliyor. Rüyalar ve oyun, Benjamin’e göre seyahate aralanan bir kapı: 1920’lerden itibaren Avrupa’nın çeşitli kentlerinde bulunan yazar için 1930’larla birlikte yolculuk, bir kaçış ve var oluşa dönüşüyor. Uzlaşmazlıkları ya da uzlaşılabilecekleri fark ettiği, daha doğrusu deneyimlediği bir dönem bu.
Yolu ve yolculuğu, sokağın heyecan dolu şiirine benzeten Benjamin, geçmişi ve duyguları, gezginliği sırasında daha net kavrar; buralardan hikâyeler devşirir: Gerçeklikle kurmacayı yolda birleştirirken rastlantılar ve tahakkümler, büyülü anlar ve Tanrısal olanın yıkıcılığına eşlik eder.
Yoldaki Benjamin, rüyalarını anlatır ve oyunları keşfederken bilindik olandan gizeme geçiş yapıp kendisine tanıdık gelenleri sınar ve yeniden öğrenerek sözcüklerle ete kemiğe bürünen bir pedagoji kurar.
Yalnızlık Anlatıları’nın oluşumunda, yazarın sürgünlüğünün etkisi büyük. Hatta zaman zaman hangisi hangisinden çıkıyor kestirmesi güç: Rüyanın, yolculuğun ve oyunun kendisi mi hikâye, yoksa Benjamin bunlara mı hikâye katıyor? Bu soru, kitap boyunca okurun tepesinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanıyor.
Yalnızlık Anlatıları / Walter Benjamin / Çeviren: Cemal Topcu / SUB Yayın / 236 s.