Vizenin 5 anahtarı

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Başbakan Ahmet Davutoğlu ile yollarının ayrılmasının nedenlerinden biri olan AB ile vize mutabakatının uygulamaya konup konmayacağı belirsizliğini korurken, eksik kalan 5 kriter Türkiye'nin demokratikleşme trendine geri dönmesi için de büyük önem taşıyor.

Duygu Güvenç

Erdoğan’ın “Sen yoluna, ben yoluma” diyerek AB’ye rest çektiği vize mutabakatında Türkiye’yi bekleyen yasal düzenlemelerden ‘terör tanımı’ öne çıksa da, AB'nin beklentisi 5 basit düzenlemeden ibaret değil. Türkiye, 17-25 Aralık sürecinden bu yana başta 'yolsuzluk' konusunda adım atmazken, Erdoğan'ın sadece 'terör' konusunu gündeme getirmesi ise dikkat çekti. Erdoğan'ın çıkışına AB'nin vereceği yanıt Ankara-Brüksel arasında bundan sonra 'yeni bir pazarlık süreci mi' başlayacağını yoksa 'vize serbestisine veda mı' edileceğini de ortaya çıkartacak. 

 
5 başlıkta özetlense de AB'nin Türkiye'den beklediği yasal düzenlemeleri İktisadi Kalkınma Vakfı Uzmanı Ahmet Ceran listeledi: 
 
Yolsuzlukla mücadelede 'AB standardı' : AB, Türkiye'nin 2010-2014 için sunduğu Ulusal Strateji Planı'nın hazırlık çalışmalarından ibaret kaldığı, somut adım atılmadığı ve uygulanmasına sivil toplumun dahil edilmediği görüşünde. Ayrıca Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu'nun (GRECO) tavsiyelerinin uygulanmadığı görüşünde. GRECO'nun Türkiye'den beklentisi ise Milletekilleri ile hakim ve savcılara yönelik  "etik prensipleri ve davranış kuralları oluşturulması; bir takım hukuk dışı faaliyetlerin önlenmesi veya engellenmesi; mal, gelir ve borç beyanlarında bulunulması, kuralların uygulanmasına yönelik ileri adımlar atılması ve farkındalığın artırılması". Türkiye,  GRECO'nun değerlendirme raporlarındaki 33 tavsiyesini de henüz gerçekleştirmedi. Bunun için yolsuzlukla mücadelede gözetim süreçlerine sivil toplum kuruluşlarını da dahil edilmesi, siyasi partilerin finansmanı, dokunulmazlıklar, rüşvet ve yargı bağımsızlığı alanlarında reformların yapılması gerekiyor. Siyasi Etik Kanun Tasarısı’nın da AB standartlarında güncellenmesi gerekiyor. 
 
Suçluların iadesinde işbirliği şart: Komisyon, Türkiye'nin suçluların iadesindeki işbirliğini yeterli bulmuyor. Bunda Rum Kesimi'nin tanınmaması da tüm üyelerle işbirliğinin gerçekleşmesinde engel olarak görülüyor. Türkiye'nin son iki yıl içerisinde  49 suçlu iadesi talebinden 6'sını karşılaması da AB'nin paylaştığı veriler arasında. Soruşturma ve kovuşturma aşamasında da AB etkin paylaşım bekliyor. AB, bunun için veri güvenliği mevzuatını yeterli bulmazken hızla iade taleplerine yanıt verilmesini; Türk vatandaşları için de Avrupa Konseyi Sözleşmeleri ışığında Türk Ceza Hukukuna göre, şeffaf ve kurallara göre  işlem yapılmasını bekliyor. Rum Kesimi konusunda Türkiye'den çözüm önerileri bekleniyor. 
 
EUROPOL için veri bekleniyor: Türkiye ile EUROPOL arasında stratejik işbirliğinin temelleri atılmasına karşın, AB bunun 'operasyonel' düzeye ulaşmasını bekliyor. Karşılıklı verilerin paylaşılmasına dayanan bu sürecin başlaması için önce Türkiye'nin  kişisel verilerin korunması mevzuatını AB standartlarına getirmesi gerekiyor. 
 
Kişisel veriler yeniden: AB, kendi vatandaşlarının bilgilerini paylaşmak için Türkiye'den AB standartlarında bir denetim mekanizması kurmasını bekliyor. Meclis'ten Nisan sonunda geçirilen kanunla oluşturulan Kişisel Verileri Koruma Kurulu'nun yapısı ise AB tarafından 'tam bağımsız' bulunmuyor. Kurulun beş üyesinin Meclis, 2 üyesinin Cumhurbaşkanı ve iki üyesinin de Bakanlar Kurulu tarafından seçilecek olmasını AB 'bağımsızlığa' aykırı buluyor. AB ayrıca, kişisel verilere ulaşacak yetkili kamu kurumlarının yetkilerini belirleyen 'istisnai hallerin net, açık ve temel değerlerle uyumlu' olarak tanımlanmasını istiyor.  
 
Terör tanımı sil baştan: AB, yıllardır Türkiye'nin oldukça 'geniş ve yoruma açık bıraktığı' terör tanımının değişmesi gerektiğini müzakere sürecinde dile getiriyor. AB bunun, temel hak ve özgürlükleri ihlal etmesinden endişe duyuyor.  Organize suçla ve terörle mücadele için AB, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla ve AB müktesebatıyla uyumlu şekilde yasal düzenleme yapmasını istiyor. Ayrıca kolluk birimlerinin, güvenlik güçleri ve mahkemelerin de bu standartları etkin şekilde uygulaması talep ediliyor. AB'nin beklentisi Terörle Mücadele Kanunu'nun yanı sıra İç Güvenlik Paketi olarak bilinen Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun ve ilgili düzenlemelerin de değiştirilmesi. Bu düzenlemeler arasında toplanma ve ifade özgürlüğü önündeki engeller de yer alıyor. Yapılacak düzenlemelerin Konsey'in Çerçeve Kararı ile uyumlu olması isteniyor.