Vivaldi'nin Bayezit Operası Süreyya'daydı

İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Vivaldi'nin 'Bayezid Operası'nı Süreyya Operası'nda sahneledi.

cumhuriyet.com.tr

Üniversite öğrenciliği yıllarımda, döne döne dinlediğimiz iki çoksesli müzik yapıtı vardı: Biri Rodrigo’nun Gitar Konçertosu, öteki de Vivaldi’nin Dört Mevsim’iydi. Zaman içinde Vivaldi’nin birçok yapıtını daha dinledik. Ama onu hiçbir zaman bir opera bestecisi olarak tanımadık. Bu konuda yalnız olmadığımızı da daha sonra öğrendik. Onun operalarını dünya da tanımıyordu, unutmuştu. Ta ki, birçok başka unutulmuş operayı ortaya çıkaran Leyla Gencer Bayezit operasını bir kitaplığın tozlu raflarından gün ışığına çıkarıncaya kadar…

Antonio Vivaldi’nin (1678 – 1741) 1735’de bestelediği ve ilk kez aynı yıl Verona’da Teatro Filarmonico’da sahnelenen bu operanın, uzun bir unutuluş döneminin ardından dünya ilkgösterimi nerede yapılmıştı dersiniz? Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun 700. yılına denk getirmek için bir yıl da ertelenerek 1999 yılında, İstanbul’da. 11 ve 13 Haziran 1999 günleri Aya İrini’de, Leyla Gencer’in danışmanlığında, Fabio Biondi’nin yönettiği Europa Galante Topluluğu’nca sahnelenen operanın tek kaydını da aynı topluluk yapmış 2005’te, Brüksel’de.

1683 İkinci Viyana kuşatmasından sonra Avrupalı bestecilerde başlayan ve sanırım Mozart’la ve onun “Saraydan Kız Kaçırma”sıyla doruğuna ulaşan Türk müziğine ve Türklerle ilgili konulara ilginin en güzel örneklerinden biri olan “Bayezit”i sahneye getirdiği için İstanbul Devlet Operası’nı kutlamak gerek. Umarım, Barok dönemin bu güzel operası önümüzdeki gösterim mevsimi sürdürülür de tüm müzikseverler izleme olanağını bulur.

1999’da göremediğim bu operayı Süreyya Operası’nda 18 Temmuz akşamı ikinci gösteriminde izledim ve güzel bir müzik akşamı yaşadım. Mehmet Ergüven’in sahneye koyuşu da, Nihat Kahraman’ın dekorları da yalın ama etkiliydi. Vivaldi’nin dönemin ünlü kastratosu Farinelli için yazdığı Timurlenk rolünde kontrtenor Kaan Buldular, Bayezit’te bariton Bahadır Noyan Coşkun, Andronicus’ta mezzo Elif Tuğba Tekışık, Asteria’da mezzo Ferda Yetişer, İrene’de mezzo Esen Demirci, İdaspe’de soprano Sevim Zerenaoğlu… Bana göre hepsi başarılıydı. Ama, yine bana göre, akşama damgasını vuran, Paolo Villa yönetimindeki Opera Orkestrası’nın seslendirdiği, Vivaldi’nin müziğiydi. Bu güzel müziğin ikinci perdenin başlarında Andronicus’un aryasına eşlik eden ve kulağımda bir keman taksimi tınısı bırakan kesimiyse dönem müziğindeki Türk etkisinin somut bir kanıtıydı adeta.