Uzmanlar uyardı: 'Virüsten kaçarken kansere yakalanmayın'

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) Sekreteri Doç. Dr. Özlem Sönmez, Covid-19 salgını nedeniyle insanların virüs belirtileri yaşamadıkça hastanelere gitmediklerini ve ertelediklerini, hastanelerin normal polikliniklerinde başvurularda düşüş gözlemlediklerini ancak bu nedenle kanserde erken tanı şansının da azaldığını söyledi. Sönmez “Hastanelerde bütün önlemler alınmış durumdadır, vatandaşlarımızı tereddüt etmeden şikayetleri olduğunda başvurmaları konusunda bir kez daha uyarıyoruz” uyarısında bulundu.

Sibel Bahçetepe

Dünyada ve ülkemizde kanser konusunda yaşanan gelişmeler, bu gelişmelerin uygulama alanındaki etkileri gibi başlıklar TTOD tarafından 12-15 Kasım 2020 tarihleri arasında online platformda ‘Pandemi gölgesinde geçen 2020 yılında onkolojide neler değişti?” başlığıyla gerçekleştirilecek Türk Tıbbı Onkoloji Derneği Sanal Kongresi’nde ele alınacak.

‘PANDEMİ DÖNEMİ KANSER TEDAVİLERİNE ENGEL DEĞİL’

Kongre öncesi düzenlenen toplantıda konuşan Doç. Sönmez, koronavirüs pandemisinin kanser tedavilerine engel olmadığını söyledi. Sönmez “Covid-19 hastalığına ait semptomlar olmadığı sürece, en yüksek risk gruplarından olan kanser hastalarının, doktorlarının tavsiyelerine uymalarını ve tedavilerine mutlaka devam etmelerini öneriyoruz. Kemoterapi hastaları kesinlikle salgın sürecinde tedavilerini aksatmamalıdır. Evlerde de izolasyonlarına devam etmeliler ve sağlıklı beslenerek egzersizle bunu desteklemeliler” dedi. Kanser hastalarının Covid-19'a yakalanması durumunda seyirleri daha ağır olabildiğini anımsatan Sönmez “Hastanelerde bütün önlemler alınmış durumdadır, vatandaşlarımızı tereddüt etmeden şikayetleri olduğunda başvurmaları konusunda bir kez daha uyarıyoruz” diye konuştu.

AKCİĞER KANSERİNDE YENİLİKLER

TTOD ve Kongre Başkanı Prof. Dr. N. Serdar Turhal ise akciğer kanseri tedavisindeki yeniliklere dikkat çekti. Turhal “Akciğer kanseri sık rastlanan bir kanser olduğu için de son 30 yılda kanserde görülen yaklaşık yüzde 30 oranında ölüm oranındaki azalmada, bu akciğer kanserindeki tedavilerdeki etkinliğin de önemli bir katkısı oldu. Yalnız 2020 yılında akciğer kanserinde 9 yeni endikasyonda tedavi onaylandı. Bunların 4 tanesi tamamen yeni ilaçlardan oluşmaktaydı. Bu tedavilere olan cevap oranları yüzde 50 ile 85 arasında değişiyor ve ortalama hastalıksız sağ kalım 10 ila 25 aylar arasına çıktı” dedi.

'KÖTÜ ALIŞKANLIKLARIMIZ ÖLDÜRÜYOR'

TTOD Yönetim Kurulu Üyesi, Sayman Doç. Dr. Tarık Salman da kanserin her gün büyüyen sosyoekonomik bir sorun olduğunu, dünyada her yıl yaklaşık 20 milyon kişi kanser tanısı almakta olup, her yıl 10 milyon insan kansere bağlı nedenlerden öldüğünü anımsattı. “Ülkemizde son istatistiklere göre bir yıl içinde 148 bin hasta kanser tanısı almış ve 92 bin hasta kansere bağlı nedenlerden kaybedilmiştir” diyen Salman “Dünyada kansere bağlı yapılan toplam harcama 1.2 trilyon dolardır. Fakat önleyici tedbirler ve erken tanı için harcanılacak 10 milyar doların bu alanda 100 milyar dolarlık tasarruf sağlayacağı görüşü kabul edilmektedir.  Dünya Sağlık Örgütü’ne göre kansere bağlı 3 ölümden biri beş temel davranış ve beslenme alışkanlığıyla ilgilidir:  Sigara –tütün ürünleri, obezite/şişmanlık, yYetersiz fiziksel aktivite, yetersiz meyve-sebze tüketimi, aşırı alkol tüketimi Bu beş maddeye ek olarak güneşe maruziyetin kontrolü, mesleki risklerin azaltılması, HBV (hepatit B virüs) ve HPV (insan papillom virüs)  ilgili kontrol ve önlemler ile tüm kanser vakalarınınz yüzde 30-40’ı engellenebilir. Yani ‘kanser önlenebilen bir hastalıktır” değerlendirmesini yaptı.

‘KANSER BENİM ECELİM DEĞİL’

KUTU: Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) tarafından hayata geçen “Adım Adım Umuda” belgeseli de gösterime girdi. “Hayat için bilimin izinde” sloganı ile hayata geçen belgeselde meme, prostat ve akciğer kanseri teşhisi alan üç farklı hastanın iç dünyaları, duyguları, tanıklıkları, adanmışlıklarıyla adım adım umuda olan yolculukları birebir hasta ve hekimlerin ağzından anlatılıyor. Belgeselde prostat kanseriyle mücadelesini kendi ağzından anlatan ve prostat sorunlarını ilk 50’li yaşlarında fark eden Trabzonlu Mehmet Çoban, biyopsi ve ameliyat korkusu nedeniyle hem teşhisini zorlaştırdı hem de tedavinin 10 yıla yakın bir süre geç başlamasına neden oldu. Çoban, belgeselde “Kanser benim ecelim değil. Tıp ilerledi, tedavi var” diyor. 1996 İzmir doğumlu Eda İnce, Muğla Üniversitesi Turizm Bölümü’nden mezun olması hayallerini gerçekleştirmek için attığı önemli adımlardan biriyken okulun son senesinde memesindeki yumruyu fark etmesi ve sonrasında annesinin ısrarcı takibiyle doktora gitti ve 22 yaşında meme kanseri teşhisi konuldu, kanserin koltuk altı lenfine ve karaciğerine metastaz yaptığı ortaya çıktı. Kemoterapiye iyi yanıt veren Eda, tedavisi sırasında kendisine moral olarak iyi gelecek adımlar attı. Önce ertelediği hayalini gerçekleştirdi ve fotoğraf çekmeye başladı. Eda, “Her şey olması gerektiği zamanda oluyor” diyor. Yoga eğitmeni olan Eda, hayallerini bir bir gerçeğe dönüştürmek üzere kanserle mücadelesine devam ediyor.

‘DİK DURACAĞIM, SAĞLAM DURACAĞIM’

1960 doğumlu, İzmirli Hakkı Engin Erenel de 2015 yılında ağır bir soğuk algınlığı geçirdi ve geçmeyen sırt ağrısı nedeniyle doktora gitmeye karar verdi. Yapılan tetkikler sonucu Hakkı Engin Erenel’e akciğer kanseri teşhisi konuldu. Laparoskopi yöntemiyle akciğerinin bir lobu alınan ardından hem kemoterapi hem de ışın tedavisi gören ve iş hayatına devam eden Erenel, gelen teklif üzerine Bozcaada’ya taşındı ve bir restoranın hem şefi hem de DJ’yi oldu. Ameliyatından 8-9 ay sonra yapılan kontrol taramalarında yumuşak dokuda kitleye rastlandı. Yapılan operasyon sonucu tedbir amaçlı iki kaburgası alınan Erenel’in yumuşak dokusunda iki buçuk santim tümör çıktı. Tedavi kaldığı yerden devam etti. Ancak DJ’lik yaptığı bir gece sesi kısıldı ve çıkmaz oldu. Yapılan tetkiklerde ses tellerinin arkasında tümöre rastlandı. Ancak yeri zor olduğu için ameliyat seçeneği uygulanamadı. Ama bu sefer de hedefe yönelik tedaviler yardımına yetişti. Şimdi Erenel üç ayda bir hedefe yönelik tedavi alıyor ve sürekli kontrol edilerek gerektiğinde MR ya da PET tarama yapılarak Erenel’in hastalığı gözlemleniyor. Erenel. belgeselde şunları söylüyor: “Ben bu kafayı bozmayacağım. Dik duracağım. Sağlam duracağım. Bozcaada’da inanılmaz bir oksijen var. Gürültü yok, insan kargaşası yok. Stresten uzaksınız. Uyku düzenim çok yerinde. Güneşle besleniyorsunuz. Moralinizi bozacak olaylar olmuyor, burada her şey çok kıvamlı.”