‘Vesayet, son elli yılın ortak noktası’

Gazetemiz yazarı, ustamız, duayen gazeteci, meslekteki 55’inci yılını tamamlayan Ali Sirmen, bunu bir kitapla taçlandırıyor. Önceki kitaplarından ve 2004’ten günümüze Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazılarından seçtikleriyle oluşturduğu yeni kitabı Cüppeli Vesayet’te, Türkiye’nin yarım yüzyıllık hikâyesini özetliyor ve adeta hodri meydan diyor Sirmen: “Bu kitapta yer alan köşe yazılarının kapsadığı sürenin en belirgin özelliği ise düşün yaşamı ile siyasal hayatın sürekli olarak vesayet altında olmuş olmasıdır. (…) Özellikle son yirmi yılın Türkiye’sinde toplum, özgürlük karşıtı, adalet düşmanı güçlerin, şu anda vesayet tekeli savaşını veren iktidarın, askeri vesayeti katlayan sivil vesayet sultası altında inlemektedir.” Ali Sirmen ile Cüppeli Vesayet’i konuştuk.

Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki

Gazetemiz yazarı, ustamız, duayen gazeteci, meslekteki 55’inci yılını tamamlayan Ali Sirmen, bunu bir kitapla taçlandırıyor. Önceki kitaplarından ve 2004’ten günümüze Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazılarından seçtikleriyle oluşturduğu yeni kitabı Cüppeli Vesayet’te, Türkiye’nin yarım yüzyıllık hikâyesini özetliyor Sirmen:

“Bu kitapta yer alan köşe yazılarının kapsadığı sürenin en belirgin özelliği ise düşün yaşamı ile siyasal hayatın sürekli olarak vesayet altında olmuş olmasıdır. (…) Özellikle son yirmi yılın Türkiye’sinde toplum, özgürlük karşıtı, adalet düşmanı güçlerin, şu anda vesayet tekeli savaşını veren iktidarın, askeri vesayeti katlayan sivil vesayet sultası altında inlemektedir.”

Değişenleri değişmeyenleriyle ülke gerçeklerinin nelere doğru yol aldığını, düşün ve siyasi hayatı kuşatarak kökleşen cüppeli vesayet olgusunu merkeze alarak ilk elden tanıklıklarıyla çözümlüyor. Siyasi ve sosyal arka planıyla özellikle hukuk ve ahlak yörüngesinde vesayetin faturasını başat gerçekler ışığında ortaya koyduğu gibi öngörülerini de paylaşıyor.

Cüppeli Vesayet’te, bir 12 Eylül darbesinin yaratmak istediği “insan tipi”ne de yakın plan yapan paylaşan Ali Sirmen, eğitim cephesinde mediokrasiye dönüştüğünü imlediği üniversite yönetimlerini irdeliyor.

Adalet kavramını “resmen” tarihe gömen, çok yakın tarihin yakıcı gerçekleri arasında yer alan, hukuka darbe olarak nitelediği Ergenekon soruşturmasına ilişkin değerlendirmelerini paylaşıyor.

Sürekli askeri vesayeti tasfiye ettiklerini ilan edip duranların neredeyse orduyu tasfiye etmeye vardırdığı ve durumu vesayet tekeli savaşına döndürerek sürdürdüklerini imlediği yapılanmaların memlekete faturasını gözler önüne seriyor. Ki bu bağlamda Tayyip Erdoğan iktidarında yaşama aşama aşama geçirilen vesayet ikamesi rejimine ilişkin değerlendirmeleri de çok önemli.

Ali Sirmen ile Cüppeli Vesayet’i konuştuk.

- Kitabınızın yol hikâyesini konuşarak başlayalım söyleşimize...

Bir gün Kırmızı Kedi Yayınevi’ni yöneten Enis Batur telefon etti ve sordu: “Cumhuriyet Bilgeleri diye bir dizimiz var. Size örneklerini gönderiyorum. Bu dizide sizden de bir kitap yapalım. Ne dersiniz?” Dizi de Macit Gökberg, Doğan Kuban, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Tahsin Yücel, Seha Meray gibi isimler vardı. “Büyük onur duyarım, dedim”.

Gerçekten de yukarıda saydığım isimler ve de daha başkalarının yer aldığı, ciddi bir kaynağın değerlendirmesiyle oluşan “Cumhuriyet Bilgeleri” arasında yer almak beklemediğim bir onurdu.

Gazetede günlük köşe yazıları yazan, işi bazen gastronomi yazarlığına bazen de futbol kritiğine döken, basit bir köşe yazarının neden burada olduğunun anlaşılması için de, zaman içinde yazdıklarının panoramasını yansıtması gerekirdi.

Bu amaçla yapılan seçki sonunda elli yıllık zaman dilimini kapsayan yazıların bir araya getirilmesinden oluşan bir yapıt ortaya çıktı. Sokak adlarından, İhap Hulusi etiketli Kulüp rakısına kadar çok değişik temalardan oluşan kitabın, bu elli yılın değişenleri ve değişmeyenleri konusunda yeterince fikir verdiğini umarım.

- Vesayetin yolunu açan nedenler ne olageldi?

Aydınlanmacı laik Cumhuriyetin bir türlü sürdürülebilir bir kalkınma ile çoğulcu demokrasiye dönüştürülememiş olması. Aydınlanmacı laik Cumhuriyeti sürekli tehdit eden vesayet olgusu özellikle son elli yılın ortak noktasıdır.

- Bir askeri, bir cüppeli! Nöbetleşe vesayet misali yakın tarihte yaşanan/yaşanmakta olan..

Uzun süre Türkiye’de tek vesayet var gibi görüldü, daha doğrusu gösterildi. Ortada tek vesayet var gibi görünüyor. Ama öyle değil, gerçekte tehdit oluşturan vesayet, kendi varlık nedenini hep ötekini ilerini sürerek haklı kılmaya çalışan şimdi artık Türkiye’ye egemen olan cüppeli vesayet.

- Egemen olan cüppeli vesayet, cüppelinin öne sürdüğü ise askeri vesayet!

Tabii. Ama askeri vesayetin Türkiye için gerçek tehdit oluşturmadığı, dizginleri ele geçirdiği zaman da, tek başına kalıcı olmadığını yaşadığımız olaylar göstermiştir. Cumhuriyet’ten önce Osmanlı döneminde var olan cüppeli vesayet ise her zaman asıl tehlikeyi oluşturmuştur.

İKİNCİ CUMHURİYET’İ EGEMEN KILANLAR…

- Cüppeli vesayet ile darbeler arasındaki hattı nasıl ortaya koyuyorsunuz?

Tarihimizdeki ilk darbe İttihatçılar’ın değil, yobaz taifesinin desteğiyle Abdülhamit’in iki girişimidir. Darbeler dönemini açan cüppelilerin başarıya ulaşamamış darbe girişimidir.

Ama ne yazık ki, cüppeli darbe, başlangıçta “komünizm ile mücadele derneklerinde Cumhuriyet devrimine karşı yağma ve talan ekonomisini uygulayarak emperyalizm ile iç içe, el ele veren güçleri, (bugünkü rejiminin destekçisi AKP-MHP ortaklığı, komünizmle mücadele derneklerinde bir zamanlar atılan tohumun ürünüdür) Cumhuriyet’e karşı mücadelelerinde başarılı olmuşlardır.

Ve “yetmez ama evet” sloganıyla dümen suyuna girdikleri, emperyalizm ve cüppeli takımı hep birlikte, aydınlanmacı laik Cumhuriyeti hedef alan söylem ve eylemleriyle Cumhuriyeti tarihe gömerek, İkinci Cumhuriyet’i egemen kılmışlardır.

‘YENİ CUMHURİYET’İN GELİŞİ MÜMKÜN!’

- “Darbeler Dönemi Kapandı, Ama...”, “Hâlâ Darbe mi Bekliyorsun” ve 13 Nisan 2017 tarihli “3. Cumhuriyet Doğru” başlıklı yazılarınıza atfen sorarsam; çağdaş ve demokratik 3. Cumhuriyet silüetinin ufukta görünmeye başladığını yazıyorsunuz. Açar mısınız?

Bugünkü Türkiye’nin “eyvah bir darbe olursa başımıza neler gelir”, diye hâlâ olmuş darbeyi bekleyenlerin şaşkın ördek ortamında “İkinci Cumhuriyet gelirse ne olur?” diye telaşlananları acıyarak izliyorum. İkinci Cumhuriyet geldi yapacağını yaptı, yapıyor. Böyle bir ortamda olmuş darbeyi göremeyip, darbe gelirse diye titremenin alemi yok. Şimdi enkazın altından çıkıp, yeni bir Cumhuriyeti oluşturmaya girişmenin zamanıdır.

Başlangıçta aymazlarıyla bugünkü sonucun nedenleri olanların etkisinde kalanlar yavaş yavaş ayılıyorlar. Uluslararası konjonktür ve AKP’nin simgesi olduğu siyasal İslam’ın bütün dünyadaki genel çöküşü de, İkinci Cumhuriyet’i görece kısa sürede atlatılıp, yeni Cumhuriyet’in gelişini mümkün kılacak ortamın doğmasına elverişlidir.

CÜPPELİ ÜÇLÜ: MİLLİ EĞİTİM, DİYANET, İMAM HATİPLER!

- Cüppeli takımının İkinci Cumhuriyet’i kurabilme yolunda ivme kazandığı yeni insan projesi.. Vargılarınız ağırlıkla eğitim kanadına işaret ediyor.

Laik Cumhuriyet, Türkiye’nin tarihi koşulları dolayısıyla gelişmemiş sermaye birikimi ve sınıf bilincinin eksikliğini eğitim ile gidermeyi hedeflemiştir. Cüppeli takımı, ırkçı bölücü güruh ve emperyalizmin el ele vererek aydınlanmacı Cumhuriyet’in yerine İkinci Cumhuriyet’i kurabilmesinde, laik Cumhuriyetin eğitim alanındaki girişimlerinin - ekonomik modelin de etkisiyle - başarısız olmasının rolü büyük olmuştur.

İmamın yerine öğretmeni, caminin yerine okulu getirerek eksiklerini gidermek çabasında olan laik Cumhuriyet’in en önemli projesi olan yeni Cumhuriyetçi insan projesi nitelik bakımından çok başarılı sonuçlar vermiş, ama nicelik açısından yetersiz kalmıştır.

Cüppeli takımı, uzun yıllar kanatları altında barındırıp geliştiren ve farkına varmadan onun kendi yerini almasına fırsat veren kullanılmış, sonra da bir kenara atılmış, geleneksel sağın da yardımı ile aydınlanmacı Cumhuriyet’in en can alıcı noktasına, Milli Eğitim’e saldırmış ve Diyanet ile ortaklığı sonucunda Cumhuriyet’in insan projesini baltalayarak, önce mediokrasi sonra da idiotkrasiyi egemen kılacak ortamın kırılmasını sağlamıştır.

Bugün artık “eh işte, idare eder işte” demek olan yeteneksiz muhteris vasat adamın durağı olan mediokrasi durağını da geride bırakıp, idiotkrasi (geri zekalılar düzeni) düzeyine varılmış bulunmaktadır.

Bu bütün devletin ve işbirlikçi güçlerin el ele vermesiyle çok çalışarak başarılmış bir husustur. Başarının sürekli olmasında anahtar rolü oynayacak kurum İmam Hatiplilerdir.

Cüppeli vesayet takımının yeni insan projesinin kaynaktaki itici güçleri Milli Eğitim Diyanet ve İmam Hatiplerdir.

GÜÇ ODAĞI MİLİS GÜÇLERİ!

- “Cüppeli vesayet rejiminin” asıl güç odağını açarsanız neler söylersiniz?

Cüppeli vesayet rejimi, bireyi beşikten mezara, hatta onun da ötesine kadar takip eden otoriterden de öte totaliterdir. Dolayısıyla güç odağı yasama ve yürütmeyi de elinde tutan, tek adamın cenderesindeki güdümlü yargı ile çeşitli etiketler altında faaliyet gösteren paralı askerler kurullarından oluşan milis güçleridir.

Sistemin, siyasi gücü, halk ile ilişkilerde düzenin aktarma kayışları işlevini görecek olan mahalle bekçilerinden başlayan sivil örgütlenmesinin odağı valilerdir. Ve kolluk kuvvetlerince desteklenen bu düzen, mahalle bekçileriyle birlikte mahalle baskısının yürütücüsü mutekit (inançlı) halk olarak sahneye çıkan mahalle halkıyla da dörtgeni tamamlayacaktır.

Böylelikle totaliter, cüppeli vesayet mahalle muhtarı, mahalle imamı ve mahalle sakinlerinin oluşturacağı tabanın üzerine bina edilmiş olan mahalle baskısı düzeni, eğitimi A’dan Z’ye kendi düzeninin sultasına sokacaktır. Medrese kılıflı, sözüm ona laik ilkokullardan, rektörü AKP Genel Başkanı tarafından atanan üniversitelere kadar idiotkrasinin eğitim zinciri tamamlanmış olmaktadır.

Şimdi “bu düzen içinde, orduyu nereye oturtacağız sorusunu sorarsanız, bütün bunları gördükten sonra, 104 Amiral olayının Cüppeli vesayet rejiminin payandası ve aydınlık laik güçlerin iflah olmaz düşmanı, ordusunu oluşturma girişiminin bir parçası olduğunu görmemek mümkün mü?

‘SONRAKİ KİTABIM; HAPİSHANELER’

- Bir sonraki kitabınızın Hapishaneler ismini taşıyacağını konuşmuştuk. Onu anlatmanızı rica ederek bitirelim söyleşimizi.

Evet, sırada çalışmalarına başladığım, bir kısmı yazılmış, Hapishaneler kitabım var. Mayıs ayı içinde yayıncıya vereceğim bu kitapta, yeni bir kavram olan butik hapishaneler ve bir zamanlar Ortadoğu ve Balkanların en büyük, en modern hapishanesi ile şimdi artık tarih olan Sağmalcıları anlatmaya çalışıyorum.

Bu kitap hapishane konulu eserlerde genelde söz konusu olduğu biçimde epik üslupla kaleme alınmış değil, tebessümün gözyaşından, düşünmenin öfkeden çok olmasına özen gösteren bir dille kaleme alınıyor.

Ali Sirmen / Cüppeli Vesayet - Cumhuriyet Bilgeleri / Kırmızı Kedi Yayınevi / 336 s. / 2021.