Venedik ‘ÇIN’ladı...

Sanatçı Cevdet Erek’in ‘Çın’ başlıklı işiyle katıldığı 57. Venedik Bienali’nde bu yıl 86 ülkeden yüzlerce sanatçının son eserleri görücüye çıktı. Her ne kadar ana serginin teması ‘Yaşasın Sanat Yaşasın’ olsa da ülke pavyonlarında politik mesajlar dikkat çekiyordu.

Emrah Kolukısa

“Rampanın en sağından gidersen gitarı duyabilirsin” diyor Cevdet Erek. “Bizim Nekropsi’nin gitaristi Cem’den rica ettim, kısa bir bölüm kaydedip yolladı, duyduğun o ritim ondan geliyor.” Gerçekten de tüm espasa yayılan ve yer yer gerilerden yer yer de bir hayli baskın bir şekilde duyulan ritimler Erek’in inşa ettiği yapının yükselen bölümünü tırmanırken çok daha net duyuluyor. Ama durun... Burayı biraz olsun tarif etmeliyim sizlere. Venedik Bienali’nin Arsenale’ye yayılmış bölümünde ‘Sale d’Armi’ denilen kısımda yer alan Türkiye Pavyonu, içine girdiğiniz anda iki tarafa doğru uzanan ve aslında uzun kenarının tam ortasından giriş yaptığınız büyük bir dikdörtgen biçiminde. Kabaca bir hesaplamayla 10 metreye 50 metrelik bir alan burası. İsterseniz girdiğiniz gibi hiç durmadan dümdüz yürüyüp, pavyonun neredeyse tamamını kaplayan konstrüksiyonun altından geçerek diğer ülke pavyonuna (Singapur) ulaşabilirsiniz.

Erek’e göre bu geçiş kolaylığı hem uluslararası olmanın hem de biraz “komşuluk”un gereği... Hiçbir süs, işleme, kaplama yapılmayan ve bu haliyle bir yanı inşaat iskelesine bir yanı da tribüne benzeyen bu yapıyı bir stadyum, bir arena ya da bir tiyatro sahnesi gibi algılamanız mümkün. Sesler ise tüm bu yapıyı tamamlayan, hatta süs işlevi gören bir unsur. “Ses tek amacı değil bu işin” diyor Erek ve ekliyor: “Ses hatta bir süsleme burada, ki bizim süsle işimiz olmaz. Niye öyle diyorum, görsellikle ilişkiyi kurabilmek için. Mekan, cephe fikri, şaşaa... ‘Ya -Ya- Yaa’ diyor ama öbür tarafta da ‘Şa-Şa-Şa’ diyor.”

 

Cevdet Erek'in 'Çın' adlı çalışması

Cevdet Erek ses bu işin süslemesi diyor ama mekânda hareket hissini en çok uyandıran ve siz hareket ettikçe değişen sesler aslında ‘Çın’ın temel meselesini de en net ortaya koya unsur bir yandan da. Hoparlörlere tek tek yaklaşıp kulağınızı dayadığınızda sadece o kaynaktan gelen sesi duyabilirken biraz uzaklaşmaya başladığınızda diğer seslerin müdahalesiyle bambaşka bir kompozisyonun ortaya çıktığını fark ediyorsunuz. Bu seslerin kimileri insan sesi, kimileri gitar ya da farklı enstrümanların, cisimlerin sesleri. Hatta aralarında bir bıçağın kadehe vurulması sonucu çıkan çınlamalar da var. Seslerin en dikkat çekeni ise bir fısıltı halinde kulaklarımıza sızan şu sözleri sarf ediyor: “Bir ülkeyi temsil eden bir birey / bir bireyin sesi / hırıldıyor” 26 Kasım’a kadar açık...

Tribünlerin arka tarafındaki kısmın bir tel örgüyle çevrilmesi ve bu örgünün de asma kilitle sağlama alınması akla derbi maçlarda girilmesi yasaklanan misafir tribününü getiriyor elbette ama son yıllarda her türlü toplumsal olayda karşılaştığımız engellemelerin, yasaklamaların da bir uzantısı olarak görmek mümkün. Her ne kadar sürekli değişen, seslerin devingenliğinde izleyiciyle iş arasına bir mesafe koyan yanı olsa da burada ağır bir dramatik hava da seziliyor. Bunun bir sebebi yapının teatral şekli olduğu kadar bir sebebi de mekânın arka tarafındaki dev pencerelerin koyu filtrlerle kaplanmış olması. Geçen mimarlık bienalinden kalan bu filtreler Erek’in yapay ışık kullanmama isteğine denk düşecek şekilde mekâna ayrıca bir atmosfer de katmış oluyor. Türkiye’den gelen ziyaretçiler kadar yabancı ziyaretçilerin de bir hayli etkilendiği ‘Çın’ İstanbul Kültür Sanat Vakfı koordinasyonunda, Fiat sponsorluğunda, Türkiye pavyonunda 26 Kasım’a kadar ziyarete açık olacak. Sonrasında Cevdet Erek’in bir de plak ve kitap planı var ama işin o kısmı bambaşka bir haberin konusu olacak kanımca, şimdilik fazla kurcalamaya gerek yok.

ALTIN ASLAN’I ALMAN SANATÇI ANNE IMHOF ALDI

Venedik Bienali’nde geleneksel ülke pavyonlarının 100 yılı aşkın bir süredir durduğu Giardini (bahçe) bölümünde ilk günden itibaren en büyük ilgiyi çeken ve önünde uzun kuyruklar oluşan Almanya pavyonu etkinliğin büyük ödülü olan Altın Aslan ile ödüllendirildi. Günümüz sanatının yükselen yıldızları arasında parmakla gösterilen ve resim, heykel, yerleştirme ve performansın iç içe geçtiği “Faust” ile ödülü alan Imhof şüphesiz bu yılki bienalin de yıldızı.

Ulusal katılım kategorisinde bir de mansiyon verildi ve bu ödülü de Brezilya adına Cinthia Marcelle aldı. Küratörlüğünü Christine Macel’in yaptığı ‘Viva Arte Viva’ (Yaşasın Sanat Yaşasın) başlıklı ana sergide ise Altın Aslan yine Almanya’dan Franz Erhardt Walter’e giderken, umut veren genç sanatçılara verilen Gümüş Aslan ödülünü Londra doğumlu ama şu sıralar Mısır’da yaşayan Hassan Khan aldı. Charles Atlas ve Kosovalı sanatçı Petrit Halilaj bu kategoride özel mansiyon alan isimler oldular.

Resim, heykel, yerleştirme ve performansın iç içe geçtiği “Faust” ile ödülü alan Anne Imhof , bu yılki bienalin de yıldızı.

Tenger ve Aladağ da bienalde

57. Venedik Bienali’nde yer alan tek Türk sanatçı Cevdet Erek değil. Ana serginin Renkler Pavyonu bölümüne “Balonlar” adlı video enstelasyonuyla katılan Hale Tenger bienale davet edilen bir diğer isim. Boğazda havalı tüfekle patlatılan balonlardan hareketle tasarladığı işinde Tenger günümüz Türkiye’sinin psikolojik ve politik gerilimlerine ilginç bir metaforla yaklaşıyor. Dionysus Pavyonu’a video enstelasyonuyla katıllan Nevin Aladağ ise Stuttgart sokaklarına yerleştirdiği ve her biri şehrin ritmiyle hareket eden müzik enstrümanlarıyla (bir atlıkarıncaya bağladığı keman ile her dönüşünde ona dokunan arşe gibi örneğin) tesadüfi bir müziğin izini sürerken kulaklarındaki kulaklıklarla dans eden performans sanatçıları da Aladağ’ın işinin bir diğer kısmını oluşturuyor.

AÇILIŞ NOTLARI

Türkiye Pavyonu’nun resmi açılışına, İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ve Türkiye Pavyonu sponsoru Fiat adına Tofaş CEO’su Cengiz Eroldu da katıldı. Açılışta ayrıca, Venedik Bienali Başkanı Paolo Baratta, TC Roma Büyükelçisi Murat Salim Esenli, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürü Dinçer Ateş, Venedik Bienali 57. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu Danışma Kurulu üyeleri, Türkiye Pavyonu’nun 21 destekçisiyle uluslararası sanat profesyonelleri ve küratörler de bulundu.

Aynı akşam yapılan ve kalabalık bir davetli grubunun katıldığı açılış resepsiyonuna İKSV Genel Müdürü Görgün Taner’in davet başlamadan biraz önce gelip giden Ai Weiwei ile çektirip sosyal medyadan paylaştığı selfie damga vurdu. Açılış ve resepsiyonda birçok ünlü sima göze çarptı elbette ama en çok dönen espri (ya da umut) sanata olan merakı ve koleksiyonerliği herkesçe bilinen Cem Yılmaz’ın da gelip gelmeyeceği üzerineydi. Biz görmedik.