Velilerin TEOG tepkisi: Yüzde 90’a hakaret
Kartal’daki bir okulda görev yapan öğretmen Mehmet Aytekin, aynı zamanda bir veli. Beşinci sınıftan beri TEOG için hazırlanan oğlu, 2 Haziran’daki Liseye Geçiş Sınavına girecek.
Dilek ŞenKadıköy’deki Eğitim Sen 2 Nolu Şube’de buluşup geçen bir yıllık süreci konuştuğumuz Aytekin, öğrencilerinin de, çocuğunun da geleceğinden kaygılanıyor. Çünkü sınav sisteminin sene başında birden değişmesinin bir kaos yarattığını düşünüyor: “TEOG’a göre hazırlanan bir müfredat, soru sistemi ve hazırlık süreci vardı. TEOG’da çocukların aşağı yukarı hangi okullara gideceği belliydi. Yeni sınavda belli değil. Zaman zaman başka bir mahalleye mi taşınsak diye düşünüyoruz. Bu, eğitim göçü gibi de algılanabilir. Okmeydanı’nda, Bağcılar’da yoksul mahallede yaşayan bir aile; nasıl daha merkezi bir okulun olduğu bölgeye gidecek de orada kira verecek? Çocuğunuz kendi adresine göre birinci çember olan okula giremezse ne olacak? İkinci çembere bakacak, diyorlar. O okul bana göre ikinci çemberdir; ama başkasına birinci çember. Büyük bir ihtimalle sınavdan sonra Milli Eğitim Bakanlığı da bu işin içinden çıkamayacak.”
‘Bu bir itiraftır’
Aytekin, “Bizde de, çocukta da kaygı var. Memleketin geleceği bu çocuklar, bu yüzden biraz da memleketin geleceği açısından kaygılanıyoruz. Çünkü bizim gibi emekçilerin çocuklarının okumaktan başka yapabileceği bir şey yok” diye sürdürüyor sözlerini. Okulların nitelikli ve niteliksiz olarak ayrılmasına tepkili olan Aytekin, “Bu bir itiraftır aslında. Bizim okullarımızın bazıları niteliksizdir, demektir. Bir de bunun Milli Eğitim Bakanı gibi birinin ağzından söylenmiş olması, memleket açısından ayrıca kaygı verici bir durumdur” diyor. Çocukların kendilerini ve hayatı keşfedeceği yaşlarda böyle bir yarışa mecbur bırakılmaması gerektiğine vurgu yapan Aytekin, Ozan’la yaşadığı bir anısını şöyle anlatıyor: “Bir gün dışarı çıkarken, ‘Oğlum seni seviyorum, soru çöz’ dedim. ‘Tamam’ dedi. Birkaç gün sonra çıkarken ‘Oğlum seni seviyorum’ dedim, ‘Biliyorum baba. ‘Soru çöz’ diyeceksin bana’ dedi. Yani bizim biraz daha çabalarsa başka bir okula girer mi kaygımız çocukta başka bir psikolojiye yol açmış. Neredeyse soru çözerse onu daha çok seveceğimizi sanıyor. Oysa ki biz çocuklarımızı hep seviyoruz, seveceğiz."
‘Bu sistem yürümez’
Kartal’da yaşayan emekli asker İdris Pekdoğan ve emekli hemşire Ayşegül Pekdoğan’ın 14 yaşındaki kızları, bir yıl boyunca LGS için hazırlanmış. Anne Ayşegül Pekdoğan, “Çok büyük bir belirsizlik yaşıyoruz. Ne çıkacak, neye göre değerlendirme yapılacak? Her gün değişik bir şey çıkıyor” diyor. İdris Pekdoğan, söze “Geçen yılın başında Cumhurbaşkanı çıktı televizyona, ‘Ben bu sınavı istemiyorum’ dedi. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz da, Cumhurbaşkanı’nın gönlünü hoş edecek bir sistemi yaratmaya çalıştı. Dertleri Türkiye’nin eğitim sorununu çözmek değil, eğitimi belirli bir ideolojiye bağlamak” diye başlıyor. Öğrencilerin imam hatiplere ya da özel okullara mecbur bırakıldığını söyleyerek, “Bu sistem yürümez. Bir kere okul kontenjanları çok düşük. Çocukları da nitelikli ve niteliksiz diye ayırıyor. Yüzde 10’a zeki, yüzde 90’a aptal muamelesi yapıyor. Çocukların özel okula yollanmasını da doğru bulmuyorum. Eğitim sisteminin kötüye gittiğinin göstergesi, her yıl mantar gibi özel okul açılması zaten” diyor. Hemen her veli gibi adrese dayalı yerleştirmenin kargaşa yaratacağı düşüncesiyle de soruyor: “Türkiye’nin her yeri ne Ankara, ne İstanbul ne de İzmir. Mesela memleketim Kırıkkale’de fen lisesi, Anadolu lisesi yok. Bu çocuklar hangi okulu tercih edecek?”