Vekile cezaevi yolu
2014’teki kararında ‘Milletvekillerinin asli görev alanı Meclis’tir diyen AYM, HDP’li Yıldırım hakkında zıt bir görüş açıkladı.
Alican UludağAnayasa Mahkemesi, tutuklu HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım’ın yaptığı hak ihlali başvurusunu reddetmesinin gerekçesini açıkladı. Yüksek mahkeme, “İlk olarak yasama dokunulmazlığına istisna getirildiği veya bu dokunulmazlığın kaldırıldığı durumlarda milletvekillerinin tutuklanamayacağına ilişkin anayasal bir kural bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin de milletvekillerinin tutuklanamayacağına dair bir kararı yoktur” dedi. Buna karşılık mahkeme, 2014’te tutuklu olan Gülser Yıldırım’ın hakkının ihlal edildiği kararı verirken bugünkü görüşünün aksine “Aslolan halkın siyasi iradesinin engellenmemesidir. Serbest seçimlerde halkın adına karar alma yetkisi verilen milletvekillerinin asli görev alanı parlamentodur” demişti. Anayasa Mahkemesi, perşembe günü yaptığı toplantıda tutuklu milletvekili Gülser Yıldırım’ın “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğine” ilişkin başvurusunu, “açıkça dayanaktan yoksun” bularak kabul edilemez bulmuştu. Yüksek mahkeme dün yayımladığı 43 sayfalık gerekçeli kararında, hakkında 9 fezleke bulunan Yıldırım’ın bu dosyalar yönünden dokunulmazlığının TBMM Genel Kurulu tarafından 20 Mayıs 2016 tarihinde kaldırıldığını anımsattı. HDP’nin Eş Genel Başkanı’nın “kesin bir tavırla hiçbir milletvekilinin ifade vermeye gitmeyeceğini” belirttiği ifade edilen kararda, Yıldırım’ın da Diyarbakır Savcılığı’nın çağrılarına uymadığını, 4 Kasım 2016’da gözaltına alındığı ve tutuklandığı anımsatıldı.
Başvurucunun tutuklanmasına karar veren sulh ceza hâkimliğinin, “6-7 Ekim olayları” ve “hendek olayları” kapsamındaki bazı olgulara ve başvurucunun bazı eylemlerine atıf yaparak PKK silahlı terör örgütünün üyesi olma ve halkı suç işlemeye alenen tahrik etme suçları yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu sonucuna vardığı anlatılan kararda, özetle şöyle denildi: “Kamuoyunda “6-7 Ekim olayları” olarak bilinen şiddet eylemlerinde çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesi ve yaralanması hususları dikkate alındığında HDP MYK’si adına yapılan çağrı ile söz konusu şiddet olayları arasında illiyet bağı kurulması mümkündür. Başvurucu söz konusu çağrının iradesi dışında yapıldığını iddia etmemiş, aksine çağrıyı sahiplenecek şekilde beyanda bulunmuştur.” Yıldırım’ın hendek olaylarıyla da suçlandığı anımsatılan kararda, şu değerlendirme yapıldı: “Diğer taraftan Mardin milletvekili olan başvurucunun, kamuoyunda ‘hendek olayları’ olarak bilinen olaylar sırasında Mardin ili Dargeçit ilçesinde güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada öldürülen ve kırsal alan sorumlusu olduğu belirtilen bir terörist ile çok sayıda telefon görüşmesi yapması ve mesajlaşması ile bu mesajların içeriği birlikte dikkate alındığında, söz konusu haberleşmenin terörle bağlantılı bir suça konu edilmesinin olgusal temellerinin bulunduğu da söylenebilir. Dolayısıyla başvurucu hakkındaki tutuklama kararında ‘suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğu’ yönünde yapılan değerlendirme keyfi değildir. Bu itibarla başvurucunun ‘tutuklamanın hukuki olmadığı’ yönündeki iddiası açıkça dayanaktan yoksun bulunmuştur.”
‘Anayasal kural yok’
Anayasa Mahkemesi’nin, bugüne kadar bir milletvekilinin milletvekili olarak görev yaparken tutuklanmasının hukuki olmadığı yönünde herhangi bir karar vermediği ileri sürülen kararda, şunlar kaydedildi: “Anayasa Mahkemesi, milletvekillerinin tutukluluğuyla ilgili daha önce verdiği kararlarda seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarıyla bağlantılı olarak sadece “tutukluluğun makul süreyi aştığı”na ilişkin şikâyetleri incelemiştir. Yasama dokunulmazlığına istisna getirildiği veya bu dokunulmazlığın kaldırıldığı durumlarda milletvekillerinin tutuklanamayacağına ilişkin anayasal bir kural bulunmamaktadır. Başvurucunun ileri sürdüğünün aksine Anayasa Mahkemesi, daha önce verilen kararlarında (Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, Kemal Aktaş, Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız, İbrahim Ayhan, Gülser Yıldırım) milletvekillerinin tutuklanamayacağına dair bir değerlendirme yapmamıştır. Dolayısıyla milletvekilliği, başlı başına tutuklamaya engel teşkil etmemektedir” ifadesi kullanıldı.
Demirtaş’ın çağrısı...
Gerekçeli kararda, milletvekili dokunulmazlıklarına ilişkin anayasa değişikliği teklifinin TBMM’ye verilmesi üzerine başvurucunun mensubu olduğu HDP’nin Eş Genel Başkanı’nın yaptığı bir konuşmada kesin bir tavırla hiçbir milletvekilinin ifade vermeye gitmeyeceğini belirttiğine dikkat çekildi. Kararda, “Dolayısıyla başvurucunun bu tutumunun kişisel bir yaklaşımın ötesinde soruşturma ve kovuşturma süreçlerini zorlaştırmaya yönelik siyasi bir tavır olduğu, bu nedenle devamlılık arz edebileceği söylenebilir. Sonuç olarak başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında açıklanan, kaçma şüphesine ilişkin tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin bulunduğu anlaşılmaktadır” denildi.