Varoluş yolculuğu (07.09.2018)

AfroAmerikalı yönetmen Albert Hughes tek başına yönettiği, 20 bin yıl önce prehistorik çağda geçen ilk filmi Alpha’da (Alfa Kurt/ 2018) bir ergenle bir kurdun dayanışarak nasıl hayatta kaldıklarını duygusal bir anlatımla, olağanüstü bir görsellikle betimliyor.

Aslı Selçuk

AfroAmerikalı Allen ve Albert Hughes kardeşler, Menace II Society (1993), Dead Presidents (1995), From Hell (2001),The Book of Eli (2010) filmlerini birlikte yönettikten sonra, senaryosunu Allen Hughes’un yazdığı, Albert Hughes’un yönettiği Alpha (Alfa Kurt/ 2018), 20 0000 yıl önce insanın avcılık ve toplayıcılıkla yaşamını sürdürdüğü prehistorik çağda geçiyor.

Hughes açılış sekansını çok etkileyici bir sahneyle başlatıyor. Kabilenin lideri Tau (Johannes Haukur Johannesson), avcıları ve kabilenin en deneyimsiz avcısı oğlu Keda (Kodi Smit-McPhee)ile birlikte bizon avı için otlakta pusuya yatmışlardır. Av çok zorlu geçer, bir bizon tarafından sürüklenen Keda uçurumdan aşağıya uçar. Babası şef Tau oğlunun öldüğünü sanıp ona taş bir mezar yaparak adamlarıyla birlikte evine döner. Oysa Keda yaşıyordur, bayılmıştır. Baygın Keda onu yemeye çalışan akbabanın üstüne konmasıyla ayılır, bacağının kırık olduğunu anlar. Vahşi doğanın içinde tek başınadır. Bir an önce gücünü toplaması gerekmektedir. Kendine saldıran kurt sürüsünden kurtulmak için kurtlardan birini yaralar. Kurtlar gidince yaraladığı kurtu iyileştirir, besler ve güvenini kazanır. Ona Alfa (Chuck) adını koyar. Kabilesinin terkettiği Keda ile sürüsünün bıraktığı Alfa birlikte varoluş yolculuğuna çıkarlar.

Bu yolculukta Keda geriye dönüşlerle annesiyle, babasıyla olan yaşantısını anımsar. Keda duyarlı bir delikanlıdır. Annesi Rho (Natassia Malthe) hep onun mızrağıyla değil kalbiyle düşündüğünü söyler. Kabilenin şefi olan babası Tau’ya göre lider olmak için önce güçlü bir erkek olunmalıdır. Hayatta ancak güçlüler kalabilirler, güç ise verilmez hak edilir. Tau, Keda’yı tehlikeli koşullara hazırlamaya çalışır. Doğanın yasasında köpeğin köpeği yemesi, insanın bizonu avlayıp karnını doyurması ya da insanın bizon tarafından öldürülmesi olağandır.


Filmini Technicolor tekniğini kullanarak çeken Albert Hughes, olağanüstü güzel, şiirsel görüntüler sunarak izleyiciyi öykünün içine sokmayı başarıyor. 1920’lerden itibaren Hollywood’un büyük stüdyoları tarafından kullanılan, 1940’ların sonundan 1950’lere dek uzanan Technicolor renk sistemi genellikle Oz Büyücüsü, Niagara, On Emir, Rüzgar Gibi Geçti gibi tarihi aksiyon, romantik filmlerde kullanıldı. Düş gibi görüntüler sarı, turuncu, kahverengi gibi sıcak renklerden oluşurdu. Alfa Kurt’ta Technicolor’la zamanın akışını, mevsimlerin değişimini, yazdan kışa geçişi alabildiğine duyumsarız.


Bizon avı, buz altında kalan Keda’yı Alfa’nın kurtarma sahnesi filmin kilit sahneleridir. Albert Hughes, geleneksel, bilindik bir öyküyü özgün ve yetkin görsel anlatımıyla doruğa çıkarır. Eski moda filmi yeni moda bir incelikle izleyiciye şölen gibi sunar. Süper kahraman filmlerine hayran olan ergenler umarım Alfa Kurt’u severler.

Alfa Kurt’ta insanla köpeğin (kurdun) ilk kez nasıl iletişim kurduğuna da tanık oluruz. Keda ile Alfa, korku, güvensizlik, şüphenin üstesinden gelip dayanışırlar, birlikte yaşamda kalmayı başarırlar. Başrolleri paylaşan Kodi Smit-McPhee (Keda) ile Alfa (Chuck) yetkin performanslar sunuyorlar.

 

Albert Hughes’un yönettiği, senaryosunu Allen Hughes’un yazdığı, Kodi Smit-McPhee, Johannes Haukur Johannesson, Natassia Malthe, Leonor Varela, Jens Hulten, Mercedes de la Zerda, Priya Rajaratnam, Spencer Bogaert ile Chuck’ın oynadığı, tinsel yolculuk, yazgı, güven, sadakat, dayanışma, direnç, yaşamda kalma temalarının işlendiği Alpha (Alfa Kurt/2018) bugün gösterime girdi.