Van bize sesleniyor: Donuyor kanım gör bizi öte yanım

Gündem yoğun, ama bu kargaşada bize seslenen Van depremzedeleri es geçmeyin. Üç yıl geçmesine rağmen onlar hala konteyner kentlerde hayat mücadelesi veriyorlar. Biraz durup onları dinleyin, size ihtiyaçları var.

Esra Açıkgöz / Cumhuriyet

Biliyorum gündem yoğun. İktidar baskılarını arttırdıkça artırıyor. Haziran'dan beri sokaklardan çekilmiyor ayaklarımız. Yasaklar çoğaldıkça, sesler yükseliyor. Ve bugün de gözler sandıktan çıkacak sonuçlara kitlenecek. Ama bu yoğun gündem arasında, sizden gözlerinizi ve vicdanınızı iki dakikalığına bu yazıya çevirmenizi isteyeceğim. Sizi Van'a davet edeceğim; 2011'de Van depreminde evini kaybeden ve üç yıl geçmesine rağmen hala barınma sorunları çözülmemiş, konteyner kentlerde, kirli sularla, eğitimden, sağlıktan yararlanamadan yaşayan, seslerini duyurmak için açlık grevine girdikleri halde, sorunlarını çözecek bir muhatap bulamayan Vanlı depremzeleri hatırlayalım ve hatırlatalım diye. Aslında bu davet benden değil, Sanat Meclisi'nden geliyor. Belki bu yoğun koşturmaca arasında, Sanat Meclisi'nin Van depreminde evini kaybedenlerin barınma sorununa dikkat çekmek için hazırladığı “Van Üşüyor” adlı şarkının klibi sizin de gözünüze takılmıştır.Takılmadıysabenanlatayım.Müjde Ar’dan Zuhal Olcay’a, Grup Yorum’dan Bülent Emrah Parlak’a, Arzum Onan’dan Fırat Tanış’a, Erkan Oğur'a, İsmail Hakkı Demircioğlu'na, Barış Güney'e, Ogün Sanlısoy'a 40 sanatçı Van için sesleniyor bize klipte, Vanlı depremzedelerin konteyner kentlerde verdiği yaşam mücadelesinin görüntüleri eşliğinde:

Susarak ölür yüreğin.

Susmalara, şaşıyorum.

Ekmeğim yok, suyum kesik.

Sen düşün, ben üşüyorum. Sen düşün, ben üşüyorum. Sen düşün, ben üşüyorum...

Klip youtube'da dönerken, Van Anadolu Konteyner Kent sözcüsü Ali Ahi de Sanat Meclisi'nin misafiri olarak İstanbul'daydı geçen hafta; soğuğun, işsizliğin, konteyner kentte yaşamanın ne demek olduğunu anlattı bize. Şarkının sözlerini, onun yaşam hikayesi tamamlıyordu adeta:

 Ali Ahi:Van Anadolu Konteyner Kent sözcüsüyüm, aynı zamanda konteyner kentte oturmaktayım. İki erkek, bir kız çocuğum, eşim ve ben yani beş kişi 21 metrekarelik alanda yaşamımızı sürdürüyoruz. 34 yaşındayım, 10 aydır işsizim ve kendimi tamamen bu davaya adadım...

23Ekim ve 9 Kasım 2011' de meydana gelen iki büyük depremde de Van'daydım. Şu kadarını söyleyeyim, deprem olduğunda 1999 Marmara depremi aklıma geldi. Oradaki insanların ne hissettiğini iyi anladım. Bunu ancak yaşayanbilir. Allah kimseye yaşatmasın. Psikolojim hat safhada bozulmuştu ve en önemlisi çocuklarım çok kötü durumdaydı. Halen bu sorunu yaşıyorlar.

Deprem hayatımızı altüst etti. Zaten 1989'da zorunlu göçle Van'a taşınmıştık. Ekonomik anlamda çok zor durumdaydık ve ilkokulu bitirdikten sonra çalışmam gerektiği için okuyamadım. Ortaokulu açıköğretimde okudum ve şimdi de liseyi açıköğretimde okuyorum. Okuyamamak beni çok etkilemişti ve şimdi de depremin yaralarının halen sarılmaması bunalttı, diyebiliriz. Eşim yaralandı, evimi kaybettim, eşyalarımızı kaybettik, psikolojimiz bozuldu. Haftalarca çadıralamadık. 2,5 yıldır konteyner kentte yaşıyoruz.

 “Ev değil, saç baraka.

Kış ortası, soğuk şakak.

Kavuşmuyoriki yakam.

Sen düşün, ben üşüyorum. Sen düşün, ben üşüyorum. Sen düşün, ben üşüyorum...

 Ali Ahi: Direnişin olduğu konteyner kentte toplam 46aile kalıyor.Ekonomik sıkıntı çeken aileleriz biz. İşsizlik en büyük sorunlarımızdan. Deprem öncesi mağdurken deprem sonrası bir kat daha arttı mağdurluğumuz. Depremden önce, bütçemize uygun olarak 50-100 liraya kalacak yer bulabiliyorken, depremden sonra kira fiyatları çok arttı, şu anda 400 TL ve üzerinde. Van'da kiralık ev bulmak zor artık, çok çocuklu ailelere kimse ev vermiyor. Dünyanın birçok yerinden toplanan yardım paralarıyla yapılan konutların mağdur ailelere hibe edilmeyip 75 ile 100 bin TL arasında satılması ayrı bir muamma. Oysa barınma anayasal haktır ve herkese bu hakkın verilmesi gerekiyor. Sosyal devletin de gereğidir bu.

 “Devlet baba buldu deva.

Defterimi dürdü gene.

Gördü bunu bana reva.

Sus diyor, ben üşüyorum. Sus diyor, ben üşüyorum. Sus diyor, ben üşüyorum...

 

 

Ali Ahi: Konteyner kentte yaşam zor. Psikolojik açıdan insanlar bitmiş durumda, diyebiliriz. Sağlık sorunları oldukça kötü durumda. Eğitim sağlıklı sürdürülemiyor. Bir de elektriklerimizi kesmişlerdi. Bu yüzden 27 Ağustos 2013'te açlık grevine başladık. Sesimizi duyurmak adına yapmıştık ancak marjinallikle suçlandık. Psikolojik baskılar vardı. İtibarsızlaştırma, yalnızlaştırılma, parçalama, sınıflandırma ve müthiş bir kara propaganda çalışması vardı. Yılmadık. 120 günlük elektrik kesintisinden sonra 16 Aralık'ta elektriklerimiz verilmişti, ancak geçici süreliğine oluşan kamuoyu baskısı ve gündem nedeniyle şu an dokunulmuyor. Sular akıyor, ancak çok sağlıksız kontrol edilmiyor. Bizi bu konteynerlardan da atmak istiyor, gidecek yerimiz olsa zaten bu şartlarda yaşamayız ki?  

 

Kıran gibi girdi Van'a.

Sıfırınaltı bedava.

Artık ölüm var sırada.

Sus diyor, ben ölüyorum. Sus diyor, ben ölüyorum. Sus diyor, ben ölüyorum...

 

Ali Ahi: Taleplerimiz net; Kalıcı konut sorununun, işsizliğin çözülmesini istiyoruz öncelikle. Eğitim koşulları, sağlık sorunları düzeltilmeli. Acilen psikolojik destek verilmeli. Bizler devletten yardım değil, anayasal hakkımız olan barınmayı talep ediyoruz. Barınma Anayasal haktır, diyoruz...

Aslında Türkiye'nin bir gerçeği barınma ve işsizlik sorunu. Bize göre tüm Türkiye'deki yurttaşların temel hakları olan barınma ve işsizliği güçlü bir dille talep etmesi gerekiyor. Bu anlamda da burada konteyner kentte yaşamını sürdüren aileleri desteklemeleri gerekiyor güçlü bir sesle. Herkesi duyarlı olmaya davet ediyoruz.....

 

Ya da parçada dendiği gibi:

Donuyor kanım, görmedi öte yanım.

Bakışında bulayım sıcaklığını senin.

Donuyor kanım, görmedi öteyanım.

Bakışında bulayım,sıcaklığını senin.

Öyleyse,seslerine ses,nefeslerine nefes olmaya nedersiniz?

Gelin,onları üşütmeyelim...