Valeria Luiselli'den 'Dişlerimin Hikâyesi'

Valeria Luiselli,Türkçe’de okuduğumuz ilk romanı “Kalabalıkta Yüzler”den sonra “Dişlerimin Hikâyesi”yle şahıs isimlerinin tanıdıklığı yer ve zamanla ilgili olarak verilen bilgiler hakkında okuru şüpheye düşürmeye devam ediyor. Arka kapakta belirtildiği gibi “şenlikli bir oyun” Dişlerimin Hikayesi. Seda Ersavcı’nın titiz çevirisi ve güzel Türkçesi ile daha da şenlikli olmuş.

Metin Celal

“Dünyanın en iyi müzayedecisiyim”

Valeria Luiselli Türkçe’deki yeni romanı Dişlerimin Hikayesi’nde (Eylül 2017, çev. Seda Ersavcı, Siren yay.) “Dünyanın en iyi müzayedecisiyim ama kimse bilmez, çünkü ihtiyatlıyımdır” diyen Gustavo Sanchez Sanchez’in yaşam öyküsünü anlatıyor.

Gustavo ağzında dört dişle doğmuştur ve yaşamı boyunca hep diş sorunu ile yaşayacak, dişlerini yaptırmadan rahat etmeyecektir. Yaşamın sonuna geldiğini hissettiğinde de yazdıracağı yaşam öyküsünün adı “Dişlerimin Hikayesi” olacaktır. Dişleri, dişlerini yaptırmak için yaptıkları, yaşadıkları hayatında belirleyici olmuştur.

Otoban diye bilinen Gustavo Sanchez Sanchez, bir meyve suyu fabrikasında güvenlik görevlisi olarak çalışmaktadır. Panik atak geçiren bir iş arkadaşına yardımcı olunca 19 yıl sonra terfi eder. Artık şirket elemanlarının şahsi krizlerinin yönetiminden sorumludur. Bu görevde yapacak pek iş olmadığı anlaşılıp iş arkadaşlarının gözüne batınca ortada görünmesin diye çeşitli kurslara yollanır. Doğaçlama Temas Kursu’nda tanıştığı ve sıska adını taktığı kadınla evlenir. Karısı Otoban’ın çok iyi bir modern dansçı olacağına inanmaktadır. Babasından kalan para ile geçinebileceklerini söyleyerek Otoban’ın işten ayrılmasını sağlar. Ama Otoban çeşitli dans gruplarına başvursa da dansçı olarak iş bulmayı başaramaz. İşini de kaybetmiştir. Geçici işlerde de tutunamaz.

Bu arada karısı hamile kalmıştır ve doğacak çocuklarına güzel öyküler anlatması gerektiğini söyleyerek Otoban’ı üniversiteye derslere dinleyici olarak katılmaya zorlar. Otoban, çağdaş edebiyat derslerine katılır. Bu arada oğlu Siddharta doğmuştur.

Ziyaretlerine gelen bir arkadaşlarından kendinden sonra güvenlik görevlisi olan Hochimin’in müzayedecilik yaparak çok para kazandığını öğrenir. Bu haber onun tüm yaşamını değiştirecektir.
Dişlerini yaptırabilmek için müzayedeci olmaya karar verir. Önce yaşadığı yerde bir kursa katılır. Ardından bir burs kazanıp ABD’ye Missouri’ye gider. Mezat Okulu’nda iki hafta ders alır. Sonra da karısını ve çocuğunu terk edip müzayedecilik yapmaya başlar.

Otoban’ın aldığı derslerden öğrendiğine göre çeşitli tiplerde müzayedeler vardır; çembersel, eliptik yani eksiltili, parabolik ve hiperbolik. Missouri’de katıldığı kurs beklentilerini karşılamamış ama onun yeni bir teknik geliştirmesine ilham vermiştir. Otoban “alegorik yöntem”i kullanacaktır müzayedelerinde. Otoban’a göre yöntemi bir devrimdir. Çünkü o nesneleri değil hikayeleri satacaktır.
Müzayedede satışa çıkarılan şey değil onun hakkında anlatılan hikaye önemlidir Otoban’a göre. Ne kadar etkileyici bir öykü uydurursa alıcılar o denli etkilenip satın alma arzusu ile dolacak ve fiyatları artıracak o da olabilecek en yüksek fiyattan müzayedeye konulan şeyi satacaktır.


“Alegorik yöntem” başarılı olur. Otoban akla gelen ya da gelmeyen her şeyi bu yöntemle satar. Değerli kitapları ya da tabloları olduğu gibi damperli kamyonları ya da kimsenin görmediği arazileri de satar. İsimlerin bile müzayede ile satılabildiğini söyler. İşi diş müzayedesine kadar varır. Dünya’nın her yerinde müzayedeler yapar ve çok para kazanır.

Otoban aynı zamanda doğuştan bir koleksiyoncudur. Çocukluğundan beri bulduğu her şeyin koleksiyonunu yapar. Bunlar babasının dişleri ile kestiği tırnakları ya da içeceklerde kullanması için verilen pipetler bile olabilir.

Devasa bir koleksiyon birikmiştir. Kazandığı para ile bu koleksiyonu yerleştirebileceği bir depo ve bir malikhane yaptırır. Ev memleketinde, Disneylandia Caddesi’ndedir.
 
EDEBİYAT VE FELSEFEDEN ÇAĞRIŞIMLAR

Dikkatli okur Otoban’ın öyküsünü anlatırken hep bir yerlerden çağrışım yapan isimler kullandığını fark edecektir. “Disneylandia” bunlardan biri. Ama çağrışımlardan çoğunun edebiyat ve felsefeden olduğunu söylemeliyim. Otoban’ın ilk işi gazete bayii Ruben Dario’nun yanında çocukken yaptığı çıraklıktır. Ruben Dario Latin Amerika şiirinin en büyük adlarından. Ruben’in eşi Azul’ün sevgilisinin adı Unamuno. Daha sonra öyküye Cortazar, Montaine, Petrarca, Virginia Woolf, Borges, Enrique Vila-Matas, Proust, Mahler, Primo Levi, Robert Walser gibi tanıdığımız bir çok isim çeşitli karakterlerin adı olarak ya da onlarla ilgili öykü ya da alıntılarla katılır. Otoban’ın yaşam öyküsü inandırıcılığını kaybeder.

Şahıs isimlerinin tanıdıklığı yer ve zamanla ilgili olarak verilen bilgiler hakkında da okuru şüpheye düşürür. Otoban’ın mezatlarda anlattığı öyküler de şüpheli hale gelmiştir. Ne kadar doğrudur ne kadar uydurma?

Valeria Luiselli’nin Türkçe’de okuduğumuz ilk romanı “Kalabalıkta Yüzler”de de (Ocak 2016, çev. Seda Ersavcı, Siren yay.) benzer bir durum vardı. “(Romanın kahramanı) William Carol Williams, Ezra Pound ve Lorca da dahil bir çok kişiyi olmamaları gereken yerlerde görüyor. Roman boyunca Roberto Bolano, Andre Gide gibi birçok yazara gönderme de var” diye yazmıştım. Romanın kahramanı Gilberto Owen da kurmaca bir kahraman değildi.

Valeria Luiselli aynı yöntemi bu kez farklı bir biçimde kullanıyor. Yine postmodern romanın şahikalarından birini yazmış. Bunu da öyküsü bittikten sonra tüm anlatıklarının Otoban’ın uydurması olabileceğini fark ettiğimizde anlıyoruz. Otoban bu öyküyü kendi evinde bedava barınma karşılığı genç bir yazar adayına, Vora’ya anlatmıştır. Vora onun kompülsif bir yalancı olduğunu düşünse de yazdıklarını tekrar okuyunca Gustavo’nun anlattıklarının yalan olmadıklarına “sadece gerçeği gölgede bıraktığına” karar verir.

Valeria Luiselli bizi, okurları öyle bir kuşkuya düşürür ki kitabın sonuna eklenen Gustavo’nun öyküsündeki mekanların fotoğraflarına, hatta kitabın en sonunda yer alan “Doğru mu Yanlış mı?” başlıklı bölüme bile kuşku ile bakarız. Bu bölümde yayınevinde stajyerlik yaptığı sırada Luiselli’nin kitabındaki bilgilerin doğruluğunu araştırdığını söyleyen Aoife Roberts’in notları var. Tek tek tüm alıntıları, adları, şarkı sözlerini ve fotoğrafları kontrol edip doğruluklarını notlamış. Peki Aoife Roberts diye biri var mı? Var. Hatta, Goodreads’de Luiselli’nin romanı hakkında bir değerlendirme bile yazmış (goodreads.com/review/show/1238570786). Tabii aynı Aoife Roberts’se ya da Aoife Roberts, Luiselli’nin takma adı değilse. Bu yazı da oyunun bir parçası olabilir, diye düşünüyorum.

Valeria Luiselli, romanın sonunda yer alan fotoğraflardan birinin altına Voltaire’den olduğunu belirttiği şu alıntıyı yapmış; “Orijinallik makul bir taklittten başka bir şey değildir, en orijinal yazarlar hep birbirini taklit etmiştir.” Bu cümle sanırım romanın da cümlesi. Tamamen alıntı bir malzemeden yeni bir anlatı kurmuş Luiselli. Arka kapakta belirtildiği gibi “şenlikli bir oyun” Dişlerimin Hikayesi. Seda Ersavcı’nın titiz çevirisi ve güzel Türkçesi ile daha da şenlikli olmuş.