Üzümcü'ye siyasal baskı

Levent Üzümcü, haklarına yasal süreçler içinde -tıpkı 12 Eylül döneminde mağdur edilen ve kurumlarına onurluca geri dönen sanatçı ağabeyleri gibi- sahip çıkacaktır.

Ayşegül Yüksel

Tam da Ferhan Şensoy’un Mayıs 2015’te basılan ‘Kedittin Direniş’ kitabını okuyordum. Şensoy, bu kitapta Nisan 2011 ile Nisan 2014 arasında Aydınlık’ta çıkmış yazılarını toplamış. Birçok yazısında, bu 3 yıllık dönemde, Sümeyye’nin tiyatroda sakız çiğneyişinden, İBBŞT’deki yönetmelik değişikliğine, tiyatro salonlarının topluluklara kapatılmasından Gezi Direnişi’ni destekleyen özel toplulukların devletten parasal destek almayışına, ‘özelleştirme’ tehditlerine dek, siyasal amaçlarla tiyatromuzun başına getirilmiş dertleri irdeliyor. Birçok yazısında da, ülkenin AKP’li yıllarında, özgür düşüncenin dile getirilmesini engelleyen siyasal baskıları, politik taşlamadan arı gülmeceye uzanan bir çeşitlilik içinde irdeliyor. Kimi yazılar ise tiyatroda düşünce özgürlüğü üstüne...

Siyasal erkin tiyatro karşısındaki saldırgan tavrının, seçim ortamı nedeniyle şiddetini yitirdiği düşünülürken, birden Levent Üzümcü olayı patlak verdi. İŞTİSAN (İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçıları) Derneği’nin başkanı olan sanatçı, Gezi Direnişi sırasında basına verdiği demeçlerle ‘karşı’ duruşunu sergilemişti. Sosyalist Enternasyonal’de yaptığı konuşma siyasal erki özellikle rahatsız etmiş besbelli. Sonuç olarak, bir vatandaş ve sanatçı olarak düşüncelerini dile getirdiği için, ‘tiyatrodan ihracı ve memurluk haklarının feshi’ istemiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yüksek Disiplin Kurulu’na veriliyor ve ‘emir büyük yerden’ sözünün de dolaştığı bir işlemler süreci içinde Kurum’dan atılıyor. Başta Kurum’un yönetimi ve sanatçıları, tiyatro sanatının özgürce yapılmasını ve özgür düşünceyi özgürce dile getirme hakkını savunan herkes tepki yağdırıyor olaya. (Ardından Kurum’un müdürü de görevden alınıyor. Bu yazı yayımlanana dek başka gelişmeler de yaşanacak gibi görünüyor.)

Üzümcü, 12 Eylül darbesi yapıldığında küçük bir çocukmuş. (O dönemde 1402 sayılı yasayla atılan ve memurluk hakları feshedilen onlarca İBBŞT sanatçısının adlarını bile duymadığı yaştaymış.) Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Anasanat Dalı’nda oyunculuk eğitimi görmüş. Sanat yaşamına atılmış. Evlenmiş, çoluğa çocuğa karışmış. Eğitimini yurtdışında da pekiştirmiş. Kadrolu İBBŞT sanatçısı. Televizyonda, sinemada çalışmaları var.

Kısacası, Üzümcü bizim ‘en yakın’ tarihimizin çocuğu. Demokratik haklara sahip çıkmayı toplumca yaşadıklarımız öğretmiş ona. Düşüncesini yüreklice savunduğu için de cezalandırılıyor. İçine atıldığı zor durum, tiyatroyu hedef almış, tiyatroyu hedef gösteren siyaset erbabı tarafından bir ‘ibret’ dersi olarak tüm tiyatroculara servis ediliyor.

Ferhan Şensoy, birkaç yıl önce kaleme aldığı bir yazısında şöyle toparlamış olayı: ‘Tiyatrodan korkan bir iktidarla karşı karşıyayız. (...) Hitler faşizmi döneminde, kendisiyle alay eden Karl Valentin’in kılına dokunmamıştı Adolf. Abdülhamit döneminde yasak sözcükleri sahnede bangır bangır söyleyen Kel Hasan Efendi’ye çıtını çıkarmamıştır padişah. Uzay çağında kendini padişah sanan, savaş açmış tiyatroya, tiyatro kazanacaktır bu savaşı!’

Levent Üzümcü, haklarına yasal süreçler içinde -tıpkı 12 Eylül döneminde mağdur edilen ve Kurum’larına onurluca geri dönen sanatçı ağabeyleri gibi- sahip çıkacaktır.