Uzayda yeni dünya arayışı

Sinemanın uzaya çıktığı ve seyirciyi 170 dakikalık, heyecan verici ve sürükleyici bir uzay yolculuğuna davet ettiği, yeni bir Christopher Nolan filmi ‘Yıldızlararası’ gösterimde.

Sungu Çapan/Cumhuriyet

Senaryosunu teorik fizikçi Kip Thorne’un danışmanlığında, kardeşi Jonathan’la birlikte yazdığı, 170 dakikalık, son derece gözalıcı yeni filmi “Interstellar-Yıldızlararası”nda yine seyirciyi şoktan şoka uğratan, ufkunu genişleten, uzun ama baştan sona sarsıcı-sürükleyici ve çok fantastik bir “uzayda seyahat filmi” imzalamış, ilk filmi “Momento”dan beri her yaptığıyla hep ilgimizi çekegelmiş, zaman ve mekânla oynamaktan hazzeden, zaman zaman aşırıya kaçsa da kendine özgü, belirgin bir üsluba sahip, yaratıcı yönetmenin hası Christopher Nolan.

Özetle insanoğlunun gitgide bütün kaynaklarını tüketip kuruttuğu, giderek yaşanmaz bir gezegene dönüşecek yeryüzünün yerini alacak yeni bir dünyayı, uzayın kara delik ya da solucandeliklerinden, 5 boyutlu evrenlerden geçilmeyen sonsuzluğunda arayıp bulmayı görev edinip dünyayı ve sevdiklerini arkada bırakarak uzayın derinliklerine yollanmış bir grup bilim adamının çıktığı, yıldızlararası büyük keşif yolculuğunu hikâye ediyor “Interstellar.”

Görsel bakımdan da IMAX teknolojisiyle cila çekilmiş, özenli ve son derece çarpıcı görüntüleriyle de meraklısının yer yer soluğunu kesen, NASA’ya güzelleme gibi de algılanan bu postmodern bilimkurgu epiği, yönetmenin deyişiyle insan olmanın anlamına ilişkin, karakterlerinden anlatımına, oyunculuklarından montajına kadar temposunu yitirmeyen, görkemli ve etkileyici bir bilimkurgu izlenimiyle uğurluyor meraklısını salondan. Özenli mizansenlerinin, ayrıntılı görüntülerinin yanı sıra okkalı, lafı gediğine oturtan, incelikli diyalogları eşliğinde dakikalar boyunca, sinemaseverleri resmen afallatıp serseme çevirdiği de söylenebilir sinemaseverleri, Christopher Nolan’ın.

Robert Zemeckis’in 1977’de Carl Sagan’ın romanından beyazperdeye uyarlarken Einstein ve Nathan Rosen gibi ünlü astrofizikçilerin uzayda çok uzak mesafelere ışık hızıyla ulaşılmasını sağlayan solucandelikleri teorisinden de yararlandığı, Jodie Foster’li “Contact-Mesaj”dan 17 yıl sonra, zaman ve mekânın eğilip bükülebileceğine dayanan bu teoriden “Yıldızlararası”nın senaryosunu yazarken de yararlanmış Nolan kardeşler, uzaydaki yıldızlararasında seyreden keşif yolculuğuna paralel olarak dünyadaki kızı Murphy’yle oğlu Tom’a (yetişkinliklerini Jessica Chastain’le Casey Affleck oynuyor) annelik de yapan, karısını yitirmiş, deneyimli uzay pilotu, sevecen baba Cooper’ın (Matthew McConaughey) ailevi hikâyesini de anlatı yapısına yerleştirmiş Nolan kardeşler.

Olay örgüsünün nerdeyse bulmacamsı bir hal aldığı, rüya içinde rüya gibi anlatılmış önceki başyapıtı “Inception-Başlangıç”ı da aşan bu “Yıldızlararası”, Kubrick ustanın vaktiyle, 45 yıl öncesindeki o çoktan klasik olmuş, çarpıcı “2001 Uzay Yolculuğu” başyapıtıyla bizim kuşakta yol açtığı büyük etki ve hayranlığı, eğlendirirken düşündürmesini de bilen, milenyum sinemacısı Christopher Nolan’ın hayranı, günümüzün sinemaseverlerinde de uyandırabilir kuşkusuz.

Görüntüler Hollandalı kameraman Hoyta Van Hoytema’dan, fondaki hiç ara vermeyen müzikler de yılların film bestecisi Hans Zimmer’den. Kuşkusuz gelecekte bir kült filme dönüşecek bu Nolan kardeşler bilimkurgusu, karakterlerle empati kurabilen sinemaseverleri 2.5 saati aşkın bir uzay yolculuğuna davet eden, “sevgi”nin anahtar sözcük olduğu, beylik bir mutlu son klişesine bağlanmış olsa da kesinlikle görülesi bir seyirlik sonuçta.