Uzayda yeni düello: ‘Yaratık: Covenant’
Bu hafta vizyona giren film, ‘Alien’ serisini biraz olsun geleceğe taşıyacak bir irtifada tutmayı başarmış.
Emrah KolukısaHani bazıları tuttuğu takımın yıllar önceki kadrosunu ezbere sayar ya, kimileri de 1979 tarihli ilk “Alien” filmindeki mürettebatı ve onları canlandıran oyuncuları ezbere sayar, aradan neredeyse 40 yıl geçmiş olsa bile. Ben şahsen Şişli Kent Sineması’nın önünde annemle birlikte kuyrukta beklediğimi ve çıkışta, sadece 10 yaşımda olsam bile, annemin bir daha benimle asla bir korku filmine gitmemeye yemin ettiğini ve o tarihten sonra hep yalnız ya da arkadaşlarımla gitmeye başladığımı çok iyi hatırlıyorum. Bazı filmler böyledir, kişisel tarihinizde yer eder, unutulmaz.
Ridley Scott’ın çektiği (ve muhtemelen onun en iyi filmlerinden biri olan) ilk “Alien - Yaratık” filminin başarısında en büyük pay sahiplerinden biri de filme ruhunu, kişiliğini veren tasarımların yaratıcısı H. R. Giger’dır. Gerçi 30 küsur yıl sonra “Jodorowsky’s Dune” adlı belgeselden Giger’ın tasarımlarının aslen “Dune” için yapıldığını ve o film hiçbir zaman çekilemediği için “Alien”e kısmet olduğunu öğrenecektik ama olsun, o inanılmaz derecede etkileyici imgelerin bir şekilde beyazperdeye yansımış olması bile yeterince sarsıcı ve sinemayı değiştirecek denli güçlüydü. Bu hafta vizyona giren ve “Alien” serisinin şimdilik son halkası olan “Yaratık: Covenant” filminin görsel tasarımında da yine Giger’ın etkisinin olduğunu görmek hiç zor değil. Üstadın hayalgücü hiç bayatlamamış ve hâlâ gücünü koruyor. Bu, ne yalan söyleyelim, tüm serinin hala en çarpıcı yanı. Yani bundan çok uzun yıllar sonra bile insanlar H.R. Giger’ın vizyonunu konuşacaklar, Ridley Scott’ı unutmuş olsalar da.
Serinin bir önceki halkası olan “Prometheus” herhalde Scott’ın hâlâ utançla hatırladığı filmlerinden biridir diyeceğim ama doğrusu benzeri bir utancı yaşadığı başka filmleri de var. Neredeyse son 20 yıldır doğru dürüst bir Ridley Scott filmi izlediğimizi düşünmüyorum. Bunu söylemekle birlikte, “Yaratık: Covenant”ın beklediğim kadar kötü, ama umduğum kadar da iyi olmadığını belirtmeliyim. “Prometheus”un devamı sayılabilecek bir hikâyesi olan film bu kez işin teolojik/felsefi kısmına daha az yüklenip, özellikle ikinci yarıda gerilim/aksiyon kısmına daha çok yer vermiş ve seriyi biraz olsun geleceğe taşıyacak bir irtifada tutmayı başarmış. Oyuncu kadrosunun özellikle Michael Fassbender ve Katherine Waterston başta olmak üzere iyi bir iş çıkardığını söyleyebiliriz ama o ilk filmdeki efsane ensemble’dan eser yok maalesef. James Franco’nun tadımlık performansı ise insanda onun hikâyesinin ayrıca işlenebileceği hissini uyandırıyor doğrusu.
Senaryonun ağırlığının filmdeki androit karakterlere kaydığı ve onların üzerinden yaratmak, Tanrıcılık oynamak gibi temaların işlendiği “Yaratık: Covenant” son tahlilde gerilimi yüksek (ilk 45 dakikayı saymıyoruz bu arada, bir hayli uzun ve gereksiz bir serim bölümü), aksiyonu yerinde ve Ripley’i özlesek de onun yerini tutmaya yeltenen kadın kahramanıyla akılda kalan bir film. Ama şurası da bir gerçek, serinin mitolojisine çok da fazla bir ekleme yapmıyor ve insanda tekrar tekrar izleme hissi uyandırmıyor. İlk filmin (ve James Cameron imzalı ikinci filmin) büyüklüğü buydu işte. Filmin notu: 6/10