Unutulan enstrümanın yükselişi...
Seprewa, çoğumuzun duymadığı, varlığından bile haberdar olmadığı bir enstrüman. Sözlük açıklaması arp-ud karışımı geleneksel bir enstrüman. Gana’ya özgü bir antik çalgı, Malili kora müzik aletinin uzaktan kuzeni. 1920’lerde Gana’da önem kazanan Highlife müzik tarzının yüreği olan enstrüman, Batı’nın empozesi yüzünden zamanla yerini gitara bıraktı ve gündemden düştü. Hatta günümüzde birçok Ganalı artık bu çalgı aletini bilmiyor.
cumhuriyet.com.trYine de üç müzisyen fikirlerini ve tutkularını bir araya getirerek bu geleneksel enstrümanın peşine düştü ve karşımıza baştan sona Seprewa’ya adanmış dünyada başka örneği olmayan bir çalışma çıktı; “Seprewa Kasa”.
Kari Banaman, Osei Korankye ve Baffour Kyerematen adlı Ganalı üç virtüöze ait bu albüm, artık icra edilmeyen Highlife tarzının pop tarafından istila edilmeden önceki dönemini yansıtıyor. Altı yıllık bir çalışmanın ürünü olan albümün macerası Gana’nın en tanınan gitaristi Kari’nin bir festivalde Osei’yi sahnede Seprewa çalarken görmesiyle başladı. O zamana kadar enstrümanı sadece öykülerde dinlemişti ama Osei’yi Gana’da bir proje üzerinde çalışmaya ikna etmekten kaçınmadı, üstelik Banaman’ı da projeye kattı. 2003’te Gana’daki en şaşaalı DiBess Stüdyosu’nda kaydedilen albümün son rötuşları Craig David ile çalışan, Gana’nın en yetenekli sanatçısı kabul edilen Kwame Yeboah tarafından gerçekleştirildi. Albümdeki parçaların çoğu Gana’nın resmi dili, Akan dilinde seslendiriliyor ve sözler aşk, sosyal hayat ve yaşam gibi konuları içeriyor.
“Seprewa Kasa”daki parçalar birbirleri arasında kıvrılıyor ve müzisyenler içten, sakin, amatör vokalleri ile bu organik yapıyı süslüyor. Albüm boyunca sakinlik ön planda ve tüm yoğunlaşma müzik üzerinde. Perküsyona çok fazla dayanılmayan parçalar dinleyeni sükûnete davet ediyor. İşitsel bir hipnoz atmosferi yaratan albüm, monotonluktan uzak, geleneksel melodileri ile farklı müziksel sınırlara sokulan bir melodik dokuma. Sekiz parçadan oluşan Seprewa Kasa tensel, romantik ve dayanılmaz derecede egzotik. Albümde iki Seprewa birbirleri ile atışıyor, biri daha çok banço stilinde, diğeri ise nispeten daha sıcak ve akustik gitar kıvamında. Arka planda kalacak şekilde geniş bir perküsyon desteği de var. Bu perküsyonların arasından en dikkat çekenleri efiritrsewa (parmakla çalınan metal yarık) ve atumpan (dişi ve erkek cinsiyeti olan V şeklinde iki çubukla çalınan geleneksel törensel bir davul).
Albüm boyunca müzisyenlik neredeyse kusursuz. İnleyen vokallerden unutulan armonilere, sade perküsyonlardan dantel, ritmik yaylılara kadar geniş ve zengin bir müziksel çeşni sunan çalışma, Seprewa’yı tekrar dünya müziği gündemine taşıyor. Seprewa’nın konuştuğu ve gitarın nispeten sustuğu çalışma Afrika’dan sürekli çıkan yeni ürünlerin arasında en dikkat çekeni, zira içerisinde yaşattığı kültürel sorumluluk çok derin. Bu çalışma özellikle akustik müzikseverler ve elbette dünya müziği tutkunları için bir vahiy.