Ünlü terziyle ilham perisi...

Yönetmen Paul Thomas Anderson’la oyuncu Daniel Day-Lewis, ‘Phantom Thread’de yeniden bir arada.

Sungu Çapan

Savaş sonrası, 1950’lerin Londrası’nda, kraliyet ailesinin prenseslerini, konteslerini, yüksek sosyetenin zengin kadınlarını bir sanatçı özeniyle ve kendine özgü belirgin tarzıyla giydiren, İngiliz modasının ünlü ve saygın terzisi Reynolds Woodcock (nicedir kendini özletmiş Daniel Day- Lewis bize ne denli büyük bir oyuncu olduğunu bir kez daha anımsatıyor), işlerini çekip çeviren kız kardeşi Cyril’le (Lesley Manville de filmin sacayaklarından biri olarak yer aldığı her sahneye ağırlığını koyuyor) birlikte saygın bir moda markasına dönüştürdüğü Woodcock terzihanesinin başındadır. Neredeyse tüm İngiliz kadınları giyinmek için önünde sıraya girer Woodcock giysi atölyesinin. Reynolds’un hem evi, hem de işyeri olan mekânı, çalışan kadın terzilerle doludur.

İşkolik, şişkin egolu...

Sessizce yenen iyi bir kahvaltının ardından ilkelerinden, kurallarından hiç ödün vermeksizin, manken-model olarak kullandıktan sonra yol verdiği ilham perileri sayesinde sürekli çalışan, kesip biçtiği kumaşları teyelleyen, diken, mesleği öğrendiği annesinin sık sık rüyalarına girdiği, işkolik, şişkin egolu, kontrol manyağı, zorba ve müzmin bekaâr Reynolds’un planlı- programlı denetimli yaşamı, yabancı (olasılıkla Yahudi) kökenli, güçlü karakterli garson kız Alma’nın (geçen yıl gördüğümüz” Genç Karl Marks”ta Marks’ın kız kardeşini canlandıran Lüksemburglu oyuncu Vicky Krieps de Day-Lewis’e ayak uyduruyor) devreye girip zamanla sevgilisi olmasıyla giderek değişiyor.. “Boogie Nights-Ateşli Geceler”, “Manolya”, “There Will Be Blood-Kan Dökülecek” gibi başarılı filmleriyle tanıdığımız, en son 2014’te “Inherent Vice-Gizli Kusur”unu seyrettiğimiz, 1971 doğumlu Amerikalı yönetmen Paul Thomas Anderson’un senaryosunu yazıp bizzat kameramanlığını üstlendiği, yapımcılarından da biri olduğu “Phantom Thread”, başarılı oyunculuklarının yanı sıra öncelikle ışıl ışıl görüntülerinden kaynaklanan, parlak görselliği ve birbirini takip eden, usta işi mizansenleriyle göz alıyor.

Model-manken ilişkisi

Filmin Alma’nın bakış açısıyla doktora anlatılmış hikâyesinin odağında tabii ki hayatını kısa süreli model-manken ilişkileriyle sürdürürken icabında ona karşı çıkan, hakkını savunan Alma’ya Âşık olan, anne hayaletinin musallat olduğu narsist moda tasarımcısı- terzi kahramanımız var. Ama filmin asıl kahramanı, hakkında çok şey bilmediğimiz, olasılıkla savaş sırasında Nazi kıskacından kurtulup kapağı İngiltere’ye atabilmiş ve en başta ‘Reynolds benim hayallerimi gerçekleştirdi, ben de ona arzuladığı her parçamı, her bir zerremi verdim’ diyen ve dediğim dedikçi Reynolds’un diktatör yanlarını zamanla törpüleyebilen, dirençli göçmen kız Alma var bence. Giydirdiği kadınların cazibesine kapıldığı ünlü bir terziyle, çetin ceviz çıkan ilham perisinin ilişkisini eksen alan “Phantom Thread”, 130 dakikanın ardından, çarpıcı görselliğinin yanı sıra, aynı zamanda iz bırakan bir karakter çalışması, son derece etkileyici bir mizansenler resmi geçidi ve seyir zevki yüksek bir film olarak uğurluyor tüm sinefilleri salondan. “Kan Dökülecek”ten uzun süre sonra yeniden beraber çalışan yönetmen Paul Thomas Anderson’la, yılların usta aktörü- metot oyuncusu Daniel Day- Lewis’in son işbirliğinin ürünü bu film, yine !f’den kalma ve kuşkusuz seyredeğer, kaçırılmayacak nitelikte özgün bir romantik komedi denemesi.