Üniversitemizin de Bir Onur'u Var!
cumhuriyet.com.trSermaye sınıfı ve onun mevcut iktidarı açısından, birkaç ayrıksı sesi saymazsak, neredeye güle oynaya gidilen bir seçim süreci yaşıyoruz. Bu ayrıksı seslerden bazılarını da son zamanlarda üniversitelerden duyuyoruz. Öğrenciler AKP iktidarından ve onun üniversite sisteminde köklü değişimler getirmeye yönelen arayışlarından duydukları memnuniyetsizliklerini her fırsatta dile getiriyorlar. Hem de akıl almaz bir fiziki şiddete, akla ziyan üniversite soruşturmalarına ve adli davalara konu olma bahasına. Kimileri karnındaki bebeğini kaybediyor; kimileri aylardır hapiste yatıyor, kimileri de yüzlerce yıllık hapis cezası istemleriyle yargılanıyorlar.
En temel demokratik haklar ve protesto gösterileri askeri darbe günlerini aratmayan bir zorbalıkla engellenmeye çalışılıyor. Öğrencileri “sakinleştirmek” amacıyla üzerlerine tazyikli su sıkılıyor, gaz bombaları atılıyor. Ölçü o kadar kaçmış durumda ki, daha yılın ortasına bile gelinmeden emniyet teşkilatının gaz bombası stokları tükeniyor. Neyse ki, başbakanlığın örtülü ödeneği imdada yetişiyor. 2.3 milyon lira karşılığında 170 bin yeni biber gazı bombası temin ediliyor ve “başkaldıranları sakinleştirme” operasyonları aralıksız olarak sürdürülebiliyor. Demokrasinin bu çeşidine olsa olsa “ileri gaz demokrasisi” deniliyordur herhalde.
İleri gaz demokrasisinden liseli öğrenciler de nasiplerine düşeni fazlasıyla alıyorlar. Tarihin en büyük sınav skandalına tepki gösteren öğrenciler suyla ve gazla “sakinleştiriliyor”. Sakinleşmemekte ısrar edenlerin gerekirse sivil milis kuvvetleriyle sakinleştirilebileceği ancak böylesi bir yöntemin “istenmeyen sonuçlarının” da olabileceği açıkça dile getirilebiliyor. Bu tutumdan güç alan ÖSYM Başkanı, yüz binlerce öğrenci ve onların aileleriyle dalga geçer gibi, “LYS’nin de tıpkı YGS gibi düzgün bir sınav olacağını” söyleyebiliyor. Önceki demeçler gibi, bu demeci de “tatminkâr” bulacak yetkili mercilerin çıkacağından şüphe duymamalıyız.
Ancak bütün öğretim üyeleri ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir gibi “koruma kalkanı” altında çalışmalarını yürütme ve elde ettiği bulguları kamuoyuyla özgürce paylaşma şansına sahip olamayabiliyor. Sözü Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’na getirmek istiyorum. Onur Hoca yıllardır Kocaeli bölgesinde yaşanan sağlık ve çevre sorunlarına dikkat çeken araştırmalar yapıyor. Elde ettiği bulguları da kamuoyu ile paylaşıyor. Bu doğrultudaki ilk çalışma 2005 yılında “Endüstri Yoğun Bölgelerde Yaşayanlarda Ölüm Nedenleri: Dilovası Örneği” başlığıyla yayımlandı. Kansere bağlı ölümlerdeki aşırılığa vurgu yapan bu çalışma geniş ilgi gördü. Sorunun çözümüne yönelik önerileri ise beklenebileceği gibi uygulamaya konulmadı.
Geçen günlerde Onur Hoca, yürütücülüğünü yaptığı başka bir çalışmanın (“Kocaeli’nin Dilovası ve Kandıra İlçelerinde Yaşayan Gebelerden Doğan Bebeklerde Ağır Metal Maruziyeti İle Büyüme ve Gelişme Durumu”) ilk sonuçlarını da kamuoyuyla paylaştı. Buna göre, annelerin ilk sütü ve bebeklerin ilk kakalarında bazı ağır metaller ve eser elementlerin bulunduğu saptanmıştı. Tüm duyarlı bilim insanlarının yapması gerektiği gibi, bu sıra dışı ve ürkütücü bulguları kamuoyuyla paylaştığı için, Prof. Hamzaoğlu 2-4 yıl arasında hapis istemiyle yargılanmak isteniyor. Aynı zamanda hakkında Kocaeli Üniversitesi tarafından açılan ceza ve disiplin soruşturmaları yürütülüyor. Öyle anlaşılıyor ki, halk sağlığı ve toplumsal çıkarlar, siyasi ve iktisadi çıkarların üzerinde tutulmak isteniyor. Bu amaçla yıllardan beri bulunduğu bölgenin insanlarının daha sağıklı yaşaması için mücadele veren bilim insanları baskı altına alınıyor. Sermaye sınıfının yerleşik çıkarlarını sarsanlar susturulmaya ve cezalandırılmaya çalışılıyor. İleri gaz demokrasisinin kurucuları üniversitelerden yükselen bu tür sesleri kısmak için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar. Bütün bu yıldırma politikalarına rağmen, ne mutlu bize ki, sayıları az da olsa, bu ülkenin başkaldırmayı şiar edinmiş güzel yüzlü öğrencileri ve öğretim üyeleri var. Üniversitemizin onuru oluyorlar. Bu nedenle, kıllarına bile zarar gelmesine izin veremeyiz.