UNESCO’da trafik yoğun

UNESCO 40. Dünya Kültür Merkezi Oturumu kapsamında Ani, Diyarbakır, Suriye’den yasadışı kazılar ve yağmalamalar gibi pek çok konu masadaydı.

Evrim Altuğ

İstanbul Kongre Merkezi’nde 20 Temmuz’a dek yer alan UNESCO 40. Dünya Kültür Merkezi Oturumu, dün uluslararası bir basın konferansına ev sahipliği yaptı. Diğer yandan,oturumun önceki akşam yapılan açılış seremonisinde, tanınmış neyzen ve besteci Kudsi Erguner de, UNESCO Direktörü Irina Bokova tarafından, ‘Barış Sanatçısı’ unvanını teslim aldı. UNESCO Dünya Mirası Koruma Merkezi Direktör Mechtild Rössler ve Dünya Miras Komitesi Başkanı Büyükelçi Lale Ülker ile UNESCO Genel Direktör Yardımcısı Francesco Bandarin’in katılımıyla yapılan toplantıyı, George Papagiannis yönetti.

Ani’de işbirliği vurgusu

Türkiye’den Ermenistan sınırındaki Ani Harabeleri’nin de ‘Dünya Kültür Mirası’ aday listesine alınıp alınmayacağının masaya yatırıldığı UNESCO zirvesinde, bu konuyla ilgili olarak söz alan Rössler, şunları belirtti: “Ani Harabeleri ile ilgili oturum bu hafta sonunda yapılarak, bölgenin ‘Dünya Kültür Mirası’ listesine alınıp alınmayacağı karara bağlanacak. Bildiğiniz gibi bu listelerin oluşturulmasının altındaki ortak ruh, işbirliğine dayalıdır. Karar açıklandığında gelişmeleri izleyeceğiz, bu yönüyle şimdilik tamamen komitenin kararına tabiyiz.”

‘Miras listesi’ ekonomisi

Rössler, listeye dahil edilen alanların, yer aldıkları ülkelerin ekonomilerine turistik katkılar yaptığını da vurguladı. Lyon’da yüzde 28’lik bir ekonomik büyümeye tabi olduğunu belirten Rössler, Japonya’da bir başka noktanın da, Dünya Kültür Mirası listesine alındıktan sonra yüzde 200’lük bir ‘ekonomik patlama’ yaşadığına dikkati çekti.

Konferansta, katılımcılara tarihi Diyarbakır Kalesi ve Suriçi bölgesinde yaşanan şiddet olayları karşısında bu bölgelerden endişe duyulup duyulmadığı sorusu da yöneltildi. Geçen yıl Bonn’da yapılan UNESCO toplantısında, bu konunun gündeme geldiğini belirten Mechtild Rössler, bu durumun Mikronezya gibi dünyanın benzer yerlerinde de yaşandığını ve komitenin konuyu çok yakından takip ettiğini ifade etti.

Suriye’de durum vahim

Toplantıda, Suriye’nin durumu da yeniden dile getirilirken, Rössler bu ülkede ‘Dünya Kültür Mirası’ tehlike altındaki bölgeler listesine dahil altı bölgenin bulunduğunu söyledi. Palmira’yı kendisinin de ziyaret ettiğini açıklayan Rössler, geleceğe dönük yeni listeler de hazırladıklarını ve bu konuda Bandarin ile çalışma yürüttüklerini anlattı. Rössler, iç savaş bölgesi olmasından ötürü, çalışma koşullarının çok zor olduğunu vurgularken, Palmira Müzesi’nin çok büyük hasar gördüğünü ve halen IŞİD’in bölgeye pek çok bubi tuzağı ve bomba yerleştirdiğinin de altını çizdi. UNESCO yetkilisi bu sebeple gerek kendi personelleri, gerekse oradan gelecek uzmanları koruyabilmek adına da aşırı dikkat gösterildiğini söyledi.

'Tüm STK’lere açığız’

Rössler öte yandan, ‘Dünya Kültür Mirası’nın korunabilmesi adına bireylere de vazifeler düştüğünü, kurum olarak bu konuda dünyanın pek çok yanından ihbar niteliğinde birçok e-posta, belge ve fotoğraf ile görüşmeye sahip olduklarını aktardı. Bu bilgileri doğrulamak üzere harekete geçtiklerini söyleyen UNESCO yetkilisi, bu süreçte STK’lere de büyük sorumluluk düştüğünü ve örneğin Afrika’da çok sayıda olumlu vakanın bulunduğunu açıkladı. Toplantıda, İstanbul’da yapılması beklenen ‘Karşı Forum’a bakışlarını da yansıtan Francesco Bandarin ise, “Organizasyon olarak, her kesimden STK’ye iletişim ve diyalog kapılarının açık olduğunu” taahhüt etti.

Heysel ve Sur’a olanlar

Etkinlikte söz alan Büyükelçi Lale Ülker de, yine bir soru üzerine, operasyonlar sebebiyle hasar gören Diyarbakır Kalesi, Sur bölgesi ve Heysel Bahçeleri’nin durumunu ‘resmen’ şöyle dillendirdi: “2015 sonunda terör örgütü tarafından başlatılan saldırılar neticesinde, alanda bulunan kültür varlıklarında hasar meydana gelmiştir.

1972 tarihli ilgili UNESCO sözleşmesi gereğince, ilgili alanlara yetkili makamlarca el atılmıştır. Alanda kamu düzeninin tesisi amacıyla, güvenlik güçlerimiz tarafından operasyon yürütülmüştür. UNESCO’ya süreç boyunca konuya hassasiyetle yaklaştığımız ve alanın hiçbir zarar görmesini istemeyeceğimiz, durumu takip ettiğimiz yönünde bilgi verilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 60 uzmanıyla tespitler yapılarak, hazırlanmış ön raporlar UNESCO sekretaryası ve Dünya Miras Merkezi ile paylaşılmıştır.

(...) İlgili bölgelerin korunması ve rehabilitasyonu için elimizden geleni yapmaktayız. Zaten bu oturuma ev sahipliği yapan Türkiye’den de başka birşey beklenmemesi gerekir.” Etkinlikte “Dünya Mirasının Korunmasına Dair İstanbul Bildirisi”de kamuoyu ile paylaşıldı. Bildiride, yasadışı kazıların yanı sıra, tarihi eserlerin yağmalanması ve yasadışı ticaretinin artmasından ciddi biçimde kaygı duyulduğunun altı çizildi. Ayrıca, koruma eylemleri önünde mali ve insani kaynakların yetersizliğine de atıfta bulunularak, taraf ülkelere bu kısıtlamalar karşısındaki sorumlulukları anımsatıldı.

Bilgi: whc.unesco.org