Umut Operasyonu Davası
Uğur Mumcu'nun avukatı Halil Sevinç'in kaleminden Uğur Mumcu.
cumhuriyet.com.trYazının başlığını da kalpaksız kuvvai milliyecinin katlinden yaklaşık olarak yedi yıl sonra başlatılan soruşturmanın adından aldım. Bir pazar günüydü, dışarıdan eve yeni gelmiştim. Telefon çaldı, arayan arkadaşın sesi oldukça hüzünlü ve boğuktu. Sadece “Uğur’u öldürdüler” diyebildi. “Nerede?” soruma, “Evinin önünde bombayla” yanıtını aldım.
Karlı Sokak’a vardığımda evin önü emniyet şeridi ile çevrilmiş, sevenleri toplanmaya yeni başlamıştı. Emniyet şeridinden atladığım zaman “Nereye gidiyorsun, Niye girdin?” diye soran olmadı. Cumhuriyet çalışanları, gazeteci arkadaşları önce gelmişler. Hatır sormadan, olay yerinin tüm ayrıntılı olarak fotoğraflanmasını söyledim. Israrla gazete haberi fotoğrafı değil, her şeyin ayrıntılı fotoğrafını istedim. Sonuçta, çekilen fotoğraflar gazeteci fotoğrafıydı. Yargılama aşamasında hiç de işimize yaramadı.
Biraz sonra emniyet yetkilileri de ortalığı çalı süpürgesiyle temizlediler. Güya delil topladılar. Devlet görevlileri art arda demeçler verdiler. cinayetin aydınlatılmasının “namus borcu” olduğunu söylediler.
Bu arada televizyoncularımız boş durmadı, buldukları kişileri televizyona çıkarıp öldürme fiilini işleyip işlemediği konusunda yemin bile ettirdiler. Birileri çıktı, öldürenlere Uğur’u nasıl öldüreceklerini öğrettiğini söyledi. Ciddiye aldılar, meclis soruşturma komisyonunda ve televizyonlarda dinlediler. Hatta aslı failler ortada yokken bu kişi hakkında Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde dava bile açtılar.
Derken İstanbul Beykoz’da Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun kaldığı eve emniyet güçlerince yapılan baskında bir kısım bilgisayar kayıtları ele geçti. Bu kayıtlar içerisinde örgüte özgeçmiş veren birisinin Uğur Mumcu cinayetinden de söz ettiği ortaya çıktı. Ele geçen belge ve bilgilerden hareket eden Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı Tevhit-Selam Örgütü / Kudüs Ordusu diye bir yapılanmaya ulaştı. Bu yapılanmanın liderlerinden birisinin Uğur’un katline yönelik sorgusunda “Ankara’dan Tekin ve grubuna bakın” demesi üzerine, savcılık Ferhan Özmen ve arkadaşlarına ulaşır.
Verilen namus sözlerine rağmen Uğur’un katlinden yaklaşık 7.5 yıl sonra 11.07.2000 tarihli iddianameyle Ankara 2. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne 2000 / 102 esas numarasıyla ilk dava açılır.
Dosya sanıklarının anlatımlarının ortak yanı, hepsi de değişik tarihlerde eğitim için İran’a gitmiş olmalarıdır. Yine sanık anlatımlarına göre eylemlerde kullanılan silah ve patlayıcılar değişik zamanlarda İranlı kişilerce Türkiye’de sanıklara teslim edilmiştir.
Yargılama sonunda Uğur’un katline bir fiil katıldığı belirlenen Ferhan Özmen, Nejdet Yüksel ve Rüştü Aytufan’ın, “idam cezası” ile cezalandırılmalarına karar verildi. Uğur’un arabasına bizzat bombayı koyduğu iddia edilen firari sanık Oğuz Demir’in dosyası ise ayrıldı.
Yargıtay incelemesinde, Ferhan Özmen yönünden karar bozuldu, diğer iki sanık hakkındaki karar onadı. Tabi bu incelemede Kudüs Ordusu, Selam ve Tevhit Örgütü sanıklarına ilişkin karar da bozuldu.
Dosya yeniden yerel mahkemeye döndü, bu sırada yasada yapılan değişiklikle, DGM’ler kaldırıldı. Yerlerine Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri kuruldu, idam cezası da kaldırılarak hükmedilmiş idam cezaları “ağırlaştırılmış müebbet hapse” dönüştürüldü.
Yargılama Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2004 / 216 esasından yürütüldü. Sonuçta bozma kararında gösterilen eksiklikler giderilerek tekrar karar oluşturuldu. Bu kararla Ferhan Özmen ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildi. Karar Yargıtay tarafından onadı. Ancak örgütsel yapılanmada yer alan sanıklar yönünden bozuldu.
İkinci bozmadan sonra Yargıtay’ın yanlış bir değerlendirmesi sonucu Uğur’u katledenlerin cezaları kesinleştiği için dosyada bizim müdahillik sıfatımız kalmadı. Yanlış değerlendirme diyoruz, çünkü; öldürme ve bombalama olayları davada yargılanan örgütün kuruluş amaçlarını gerçekleştirmek için yapılmış eylemler olduğu zaten kararda kabul edilmektedir. Sadece öldürenlerin yargılanmasına değil öldürme eylemini örgütsel amaç için gerçekleştirenlerin mensubu olduğu örgüt elamanlarının yargılanmasına da katledilen kişinin yakınlarının müdahil olması gerekir.
Örgüt mensuplarına yönelik ikinci bozma kararı üzerine Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi Selam ve Tevhit - Kudüs Ordusu Örgütü sanıklarından Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, “silahlı suç örgütü kurma ve yönetme” eylemlerinden 15’er yıl hapis cezasına mahkûm etti. Sanıkların yargılama aşamasındaki iyi halleri nedeniyle takdiri indirim uygulayan mahkeme, cezalarını 12 yıl 6’şar ay olarak belirledi.
Sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Recep Aydın da “silahlı suç örgütü üyesi olmak” suçundan 7 yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, bu sanıkların yargılama aşamasındaki iyi hallerini dikkate alarak, cezalarını 6 yıl 3’er ay olarak belirledi.
Firari sanık Oğuz Demir hakkında açılan dava devam etmektedir. Yine dosya sanıklarının İran’da eğitilmeleri ve İran yetkilileri ile ilişkilerini sağladığı iddia edilen Ahmet Cansız, Selahattin Eş, Ali Akbulut ve Aydın Koral hakkında Yasadışı Tevhid-Selam Kudüs Ordusu örgütü üyesi olmak, örgüte ait kaleşnikof tüfeği bulundurmak suçlarından Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, özel görevli savcılık tarafından ek dava açılmıştır. İstemimiz üzerine bu dosya Oğuz Demir dosyası ile birleştirilmiştir.
Sanıklardan ilk üç sanığın ikametgahı Tahran / İran olarak gösterilmiştir. Ancak, iddianamede açıkça; “Askeri yönden İran’da eğitilmişler ve doğrudan gizli olarak bağlantı kurulan bu tip elemanlara ayrıca bomba ve silah eğitimi verilerek örgütsel gruplarla bağlantıları kesilmiştir” denmesine karşın, bu güne kadar Adalet Bakanlığı aracılığı ile konunun Dışişleri Bakanlığı’na aktarılıp İran makamlarından gerekli bir açıklama istenip istenmediği tarafımızdan bilinmemektedir.
Zaman aşımı konusu
Bu sanıklar yönünden zaman aşımı süresi, haklarında dava açıldığı için 24 Ocak 1993 tarihinden itibaren 30 yıla çıkmıştır. Yasaya göre böyle durumlarda, yani yeniden dava açılması, dava tefriki durumlarında, zamanaşımı süresi, normal sürenin yarısı olarak arttırılıyor.
24 Ocak 2011’de, öldürme olayının asli failleri kabul edip cezalandırılan Ferhan Özmen, Nejdet Yüksel ve Rüştü Aytufan’ın cezalarının Yargıtayca onanıp kesinleşmesinden sonra, tarafımızdan diğer failler yönünden soruşturmanın savsaklandığı gerekçesi ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na tarafımızdan suç duyurusunda bulunulmuştur.
Dolayısıyla, bu sanıklar yönünden zaman aşımı söz konusu olamaz. Yine Haklarında ayrı dava açılan Selahattin Eş ve dört arkadaşı ile dosyası ana davadan ayrılmış olan firari sanık Oğuz Demir hakkında zaman aşımı süreci 30 yıla çıkmıştır. Ancak, zaman aşımı, bu güne kadar ismi belirlenemeyen olayın aslı ya da fer'i failleri hakkında 24 Ocak 2013’te dolmaktadır.
Kalpaksız kuvai milliyeci Uğur Mumcu’nun katilleri cezalandırılan bu üç kişi ve halen firardaki dördüncü kişi ise; bunları eyleme yönlendirenler kim ya da kimlerdir. Onlar bulunup yargı önüne çıkarılmadığı sürece bu dava birilerinin hiç de sevmediği ulusalcılar yönünden kapanmayacaktır.