Umudu imzaladılar
Sanatçılar, İstanbul Kitap Fuarı’ndaki Cumhuriyet Kitapları standında imza etkinliği başlattı. Fuar sonuna kadar devam edecek etkinlikte Cumhuriyet gazetesi ve Kitap Eki imzalanıyor.
Ezgi AtabilenCumhuriyet Kitapları’nın 35’inci İstanbul Kitap Fuarı’nda bulunan standına gazetemizle dayanışma için pek çok yazar ve sanatçı konuk oldu. Sanatçılar tutuklu bulunan yazar ve yöneticilerimizden Turhan Günay’ın yayın yönetmenliğini yaptığı Cumhuriyet Kitap ekini ve Cumhuriyet gazetelerini fuar ziyaretçileri için imzaladılar. Kitap Fuarı yönetiminin de desteğiyle düzenlenen Cumhuriyet’le dayanışma etkinliğine katılan yazarlar arasında Timur Selçuk, Nedim Gürsel, Ataol Behramoğlu, Erol Toy, Cüneyt Ayral, Füruzan, Deniz Gürsoy, Edip Akbayram, İdris Atmaca, Ali Ekber Ataş, Sali Turan, Nazım Alpman, Mavisel Yener ve Yaşar Miraç gibi isimler de vardı. Dayanışma için standımızı ziyaret edip imza veren isimler gazetemize destek mesajlarını da ilettiler. Sanatçıların mesajları şöyle:
Nedim Gürsel: Düşünce ve ifade özgürlüğünün neredeyse kalmadığı bir ortamda bu gazeteye destek olmak sadece yazarlara değil bütün vatandaşlara düşen bir görev bence. Cumhuriyet Kitap Eki’nin yönetmeni Turhan Günay dostum başta olmak üzere içerideki bütün gazeteci yazarlara, bu özgürlüğün, demokratik değerin mücadelesini veren herkese buradan selamlarımı göndermek istiyorum.
Füruzan: Bu vaziyete karşı bir yazar olarak, bir yurttaş olarak yaşananları onaylamadığımı belirtmek istiyorum. Hukukun hukuksuzluk olarak işlediği, özgürlüklerin emirlerle yönetildiği bir ortama demokrasi denmesi tam bir kara mizah. Bütün bunlara karşıyım. Bu demokrasi (!) sanırım dünyada da epey tartışılıyor ve tartışılacak. Çünkü dünyada böyle bir örnek yok.
Özgürlük çağrısı
Ataol Behramoğlu: Bu baskılar hepimize; bütün vicdan sahibi, düşünen, yurtsever insanlara yöneliktir. O nedenle her olanaktan yararlanarak direnmeli, karşı çıkmalıyız. Burada Cumhuriyet’i ve tutuklu arkadaşlarımızı desteklemek için bir buluşma gerçekleştirdik, Sanatçılar Girişimi olarak da bir duyuru yayımladık. Bu barışçı bir direniştir, bir özgürlük, bir demokrasi çağrısıdır. Herkese yöneliktir.
Nazım Alpman: Cumhuriyet gazetesinin bugün karşı karşıya kaldığı durum sadece bir gazete üzerinde basına yönelik baskılar çerçevesinde değerlendirilemeyecek kadar ağır bir saldırı. Cumhuriyet bir kere adını Mustafa Kemal Atatürk’ün koyduğu bir gazete. Cumhuriyet rejiminin en temel direği. O yüzden Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırı tamamen Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine yönelik bir saldırıdır. Cumhuriyet gazetesini savunduğumuz ölçüde Türkiye Cumhuriyeti’ni de savunmuş olacağız. Daha ağır saldırıları geri çevirmemiz için burası Kurtuluş Savaşı’ndaki Sakarya gibidir.
Yoksulluk ve cehalete karşı
Timur Selçuk: Bu zulüm 1946’dan itibaren başladı. Birincisi feodal zulüm, ikincisi dinci zulüm, üçüncüsü sermaye zulmü, dördüncüsü siyasi zulüm. Bu dört zulmü maşa olarak emperyal zulüm kullanır. Bu zulümlerle mücadele için yoksulluk ve cehalete karşı ortak bir savaş başlatmak lazım. Yoksa dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç.
Cüneyt Ayral: 50 yıla yaklaştı gazeteciliğim. Ben böyle bir şey görmedim, yaşamadım. Gazetecilik suç değildir. Gazetecilik halkın haber alma özgürlüğüdür. Eğer bunu engellemeye kalkarsanız bunun altından kalkamazsınız.
İdris Atmaca: Cumhuriyet Kitap’ın kaptanı Turhan Günay ve içerideki öteki kardeşlerimizin hepsi eninde sonunda özgürlüklerine kavuşacaklardır. Bu kirli oyun, kumpas er geç boşa çıkacaktır. Ve biz umudumuzu göğsümüzde bir madalya gibi taşımalıyız. Gözlerimiz kapkaraysa da biz biliriz yine de masmavi bakmasını.
Edip Akbayram: Türkiye’nin adı dünyada en çok gazetecinin tutuklandığı ülke olarak çıkıyor. Dolayısıyla düşünceleri ne olursa olsun, cezaevinde yatan gazeteci ve yazarların bir an önce özgür bırakılmalarını istiyoruz. Türkiye’nin üzerinden bu ayıbın bir an önce kalkması lazım. Yaşar Miraç: Dünyada gazeteci tutuklamada bir numarayız. Bu isimlerin derhal cezaevlerinden çıkartılıp en azından tutuksuz olarak yargılanmaları sağlanmalıdır. Gerçek suçluları, iftiracılar, soyguncular, hırsızlar, katiller, şeriat eylemleri yapanlar, cihat çağrısı yapanları içeri atsınlar.
Sabaha en yakın andayız
Ali Ekber Ataş: Felsefe tarihinin çok önemli bir sözü var. “Günün en karanlık anı sabaha en yakın andır”. Biz bu süreci yaşıyoruz. Diyalektik bir olgunun sonunda karanlık günleri aşacağımızın, aydınlık günlere ulaşacağımızı ve Cumhuriyet’le birlikte yeniden, daha aydınlık, daha özgür, daha bağımsız günlerimize ulaşacağımızı biliyorum. Sabah güneşin doğudan nasıl doğduğuna inanıyorsam, bu faşizmin son bulacağına da o derece inancım tamdır.
Teslim olmadık, teslim olmayacağız Kitap Fuarı’nda dün ‘Ben Gazeteciyim inisiyatifi de Cumhuriyet Kitapları standını ziyaret edenler arasındaydı. İnisiyatif temsilcileri bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Aydın Engin’in ‘ortaçağ karanlığına doğru gidiyoruz’ diye nitelediği günlerdeyiz. Bu kapatmaların, baskıların, tutuklamaların tümü, basın özgürlüğüne yönelik ağır ihlaller. böylesine geniş bir çerçevede tutulan, keyfi uygulanan hukukla demokrasiden bahsedilemez. Demokrasinin olmadığı bir ülkede ne yayın özgürlüğü olur, ne de temel hak ve hürriyetler... Bizler, basın özgürlüğünü kişisel özgürlüklerimiz için değil, her şeyden evvel halkın haber alma hakkı için savunuyoruz. İşte bu yüzden, hem tutuklu meslektaşlarımızla, hem kapatılan ve baskılanan yayınlarla dayanışıyoruz, dayanışmaya da devam edeceğiz. Biliyoruz ki bir arada, kol kola durursak güçlüyüz. Tutuklu gazeteci ve yazarların bir an evvel serbest bırakılmasını, basının üzerindeki baskıların derhal sonlandırılmasını talep ediyoruz. Hepinizi dayanışmaya ve bu sesi yükseltmeye çağırıyoruz. Teslim olmadık, teslim olmayacağız” denildi. |