Umberto Eco: Aşk hikâyesi yazamam
Umberto Eco, 'Bence dünyada insanların çoğunluğu aptaldır ve iki tür aptal vardır; estetik ve entelektüel aptallar. Bu inanın çok önemli bir his ölmeye hazır olmak için. İnsanlar aptaldır, öyleyse ölebilirim derseniz rahat edersiniz' dedi.
cumhuriyet.com.trBoğaziçi Üniversitesi, kuruluşunun 150. yılı etkinlikleri kapsamında, dünyaca ünlü iki yazarın, Umberto Eco ile Orhan Pamuk’un buluşmasına ev sahipliği yaptı. Albert Long Hall Salonu’nda dün düzenlenen “Gerçek Kurgu Tarih Üzerine Bir Diyalog” başlıklı söyleşi, yoğun ilgiyle karşılandı.
Moderatörlüğünü Bologna Üniversitesi Öğretim Üyesi Patrizia Violi’nin yaptığı söyleşi, Violi’nin uzun süren açılış konuşmasının alkışlarla kesilmesiyle başladı. Ardından ilk sözü alan Orhan Pamuk, son olarak yayımlanan “Saf ve Düşünceli Romancı” adlı kitabına ilişkin konuştu. Pamuk, roman sanatında hem yazarın hem de okurun, aynı anda hem saf hem de düşünceli olabileceğini söyleyerek “Benim savıma göre ters düşünce ve duygular yazma ve okuma sürecinde aynı anda sürdürülüyor. Roman sanatının gücü de, aynı anda saf ve düşünceli olmayı içinde barındırmaktan geliyor” ifadelerini kullandı.
Buradan sözü alan Umberto Eco, iki tür okuyucu olduğunu söyledi:
“Eğer birinci katmanda okuyucuysanız Anna Karenina’da ağlarsınız. İkinci katmanda okuyucu olduğunuzda ağlamıyorsunuz, yazarın nasıl ağlatmayı başardığını düşünüyorsunuz. Bence dünyada insanların çoğunluğu aptaldır ve iki tür aptal vardır; estetik ve entelektüel aptallar. Bu inanın çok önemli bir his ölmeye hazır olmak için… İnsanlar aptaldır, öyleyse ölebilirim derseniz rahat edersiniz.”
Bunun üzerine Orhan Pamuk da, “Zaten roman yazmak bu ayrıma bilerek yatırım yapmak anlamına geliyor. Bazen hile yapıyorum. Hokkabaz gibiyim” diye konuştu.
‘Duygularımı gizlerim’
Umberto Eco, hiçbir zaman bir aşk hikâyesi yazamayacağını belirterek şöyle devam etti:
“Çünkü çok özel şeyler anlatmak istemiyorum. O yüzden Napolyon’u tercih ederim. Kişisel duygularımı ve hafızalarımı yazıyorum ama gizleyerek. Kitaplarımdaki en otobiyografik unsur zamirler…”
Orhan Pamuk, günlük nesnelerin listesini yaptığını, onların bağlantısını kurup romanlarını o şekilde yazdığını belirtirken; Umberto Eco da, “iyi bir liste bağlantısız nesnelerden oluşmalı ancak okudukça gizli bir çekirdek ortaya çıkmalı. Bu çekirdek paranoyak bir halüsinasyon olabilir” diye konuştu.
Bunun üzerine Orhan Pamuk, “Roman sanatı paranoyak bir yana sahip. Okudukça hikâyenin merkezi ne, anlamı ne diyoruz, bir ipucu yoksa endişeleniyoruz, algılarımızı çok açarsak paranoyak oluyoruz” ifadelerini kullandı.
Romanlar eğlenceli olmak zorunda değil
Orhan Pamuk, yazar olmayı seçme nedenini “Ben yazar olmak istedim; çünkü tek başıma bir odada oturmak istedim” sözleriyle anlatırken, Umberto Eco ise sözlerini ve söyleşiyi şöyle noktaladı:
“Dünyada bazıları pedofil, bazıları banka soyuyor, bazıları dağa tırmanıyor, ben de roman yazıyorum. Çocukken hikâye yazmaya yeteneğim yoktu. Yıllar geçti ve doktora tezimi yayımladığımda bir profesör bana, henüz olmadığımı, çünkü gerçek bir araştırmacının, birçok hata yapsa da, bir sonuca varacağını söyledi... Hayatım boyunca romanı, yapacak başka bir şeyim yokmuş gibi yazdım. Bence zaten romanlar eğlenceli olmak zorunda değil.”