Uluslararası ve Türkiye insan hakları örgütlerinden hükümete çağrı
Uluslararası Af Örgütü ve 9 insan hakları örgütü, 484 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala ve 15 sivil toplumcu hakkındaki iddianame ve suçlamalara dair ortak bir basın açıklaması yaptı. Hükümet yetkililerine çağrı yapılan açıklamada,“Türkiye’deki bağımsız sivil toplumu yok etmeye yönelik çabaların karşısında duruyoruz ve hak savunucularına yönelik planlı yıldırma ve hukuki taciz yöntemlerine derhal son verilmesi çağrısında bulunuyoruz ve yetkililere insan hakları savunucularının korunmasına yönelik uluslararası yükümlülükleri bir kez daha hatırlatmak istiyoruz” ifadelerine yer verildi.
MEHMET KIZMAZUluslararası Af Örgütü, Medeni Hak Savunucuları (CRD), İnsan Hakları Derneğı (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği ve Yurttaşlık Derneği örgütleri, Türkiye’de sivil topluma yönelik giderek artan baskılara karşı bir araya gelerek ortak basın açıklaması yaptı. İstanbul Taksim Aynalı Geçit Salonu'nda yapılan açıklamada sivil toplumun suçlu haline getirilmesine son verilmesi çağrısında bulundu. Açıklamada, Gezi Parkı eylemlerine ilişkin aralarında bir yıldan fazladır tutuklu olan Osmana Kavala’nın yanısıra Can Dündar, Memet Ali Alabora, Mücella Yapıcı, Can Atalay’ında bulunduğu 16 sivil toplum savunucusu için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenilen iddianameye tepki gösterildi.
“Gezi Parkı protestolarına katılmakla herhangi bir suç işlememiştir”
Avukatların bile halen iddianameyi görmediğini belirtilen açıklamada, “16 sivil toplum aktörü hakkındaki iddianamede geçtiği varsayılan ayrıntılar, Türkiye’de anaakım medya tarafından yürütülen koordineli bir yanlış bilgilendirme kampanyasının parçası olarak kamuoyuna sızdırılıyor. İddialar, 2013’te yaygın polis şiddetine başvurularak hükümet tarafından bastırılan temel karakteri barışçıl olan Gezi Parkı protestolarına odaklanıyor. Sivil toplum aktörlerinden oluşan çok daha büyük bir gruba yönelik soruşturma da aynı dosya kapsamında sürdürülüyor. Haklarında soruşturma yapılan ve iddianame hazırlanan kişiler ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken Gezi Parkı protestolarına katılmakla herhangi bir suç işlememiştir. Mahkeme, suç oluşturma amacıyla uydurulmuş komplo teorilerine dayanan ve güvenilir hiçbir kanıt içermeyen tüm iddianameleri reddetmeli, 16 aydır cezaevinde tutuklu bulunan Osman Kavala ile 3 aydır cezaevinde tutuklu bulunan Yiğit Aksakoğlu derhal serbest bırakılmalıdır. Sivil toplumu hedef alan bu son saldırı, insan hakları savunucularının ve diğer sivil toplum aktivistlerinin yalnızca hak ihlallerinin ortaya çıkartılması, hakikat adalet ve onarım talep etmeleri nedeniyle gözaltına alındığı, yargılandığı ve cezaevine gönderildiği bir dönemde gerçekleştiriliyor.16 sivil toplum aktörüne yönelik mesnetsiz iddialara cevaben, sivil topluma yönelik giderek artan baskılara ve sivil toplumun suçlu haline getirilmesine son verilmesi çağrısında bulunuyoruz” ifadesinde bulunuldu.
“Kararlar hükümetten bağımsız olmadığını düşündürmektedir”
Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma ve Barış İçin Akademisyenler davaları, hükümetin Türkiye’deki sivil toplum aktivistlerini bastırmak ve susturmak için kullandığı davalar arasında olduğu vurgulanan ortak açıklamada,“Bugün, insan hakları savunucuları Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin, kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma amacıyla gerçekleştirilen bir eyleme katıldıkları için terör propagandası yapmakla suçlandıkları davada mahkemeye çıkarılacak. Özgür Gündem gazetecileri de hukuki tacizlerle karşı karşıya. Ayrıca, Şebnem Korur Fincancı iki ay önce “Barış Bildirisi”ni imzaladığı için terör propagandası yapma suçundan 2.5 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Mahkumiyet kararına sunulan itiraz istinaf mahkemesince değerlendirilecek. Ancak daha önce bu istinaf mahkemesi verdiği kararlarda hükümetten bağımsız olmadığını düşündürmektedir. Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmak amacıyla gazetenin genel yayın yönetmenliğini yapan insan hakları savunucusu Eren Keskin de 100’den fazla davada yargılanıyor. Bir kısmı sonuçlanan davalarda hapis ve para cezalarına çarptırıldı ve her an cezaevine girebilir. Ayrıca bugüne kadar Barış Akademisyenleri’nden 129 kişiye hapis cezası verildi. Devam eden davalarda 25 kişi hakkında istinaf onaylarsa hapisle sonuçlanacak kararlar çıktı ve yargılamalar sürüyor.Bu durum, mahkemelerin, aynı türden meşru ve barışçıl muhalefet eylemlerini giderek daha sert hapis cezalarına mahkum etmesiyle ortaya çıkmaktadır” ifadelerine yer verldi.
“Yalnızca yürüttükleri insan hakları aktivizmi nedeniyle..”
11 insan hakları savunucusunun yargılandığı “Büyükada” davasının da yedinci duruşmasının bir sonraki ay görüleceği hatırlatılan açıklamada,“Bu davada, yalnızca yürüttükleri insan hakları aktivizmi nedeniyle hak savunucularına yöneltilen uydurma suçlamaları destekleyebilecek hiçbir kanıt sunulmadı” denildi.
“Devletler, ifade özgürlüğünü korumakla yükümlüdür”
Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukuk, insan haklarına, temel özgürlüklere tam saygıyı sağlamada insan hakları savunucularının, sivil toplumun ve özgür bir medyanın oynadığı önemli role özellikle vurgu yaptıklarını belirten insan hakları örgütleri, “İnsan hakları savunucularının onurunun, fiziksel ve psikolojik bütünlüğünün, özgürlük ve güvenliğinin etkili bir şekilde korunması, insan haklarını savunma hakkının hayata geçirilmesi için de ön koşuldur. Yine evrensel hukuk, insan hakları savunucularının korunmasında esas sorumluluğun devlete ait olduğunu ısrarla belirtir. Devletler, insan hakları savunucularının düşünce ve ifade özgürlüğü, barışçıl toplantı ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere tüm haklarını korumakla yükümlüdür” ifadelerini kullandı.
“Sivil toplumu yok etmeye yönelik çabaların karşısında duruyoruz”
Açıklama, “Sonuç olarak biz imzası bulunan örgütler, Türkiye’deki bağımsız sivil toplumu yok etmeye yönelik bu çabaların karşısında duruyoruz ve hak savunucularına yönelik planlı yıldırma ve hukuki taciz yöntemlerine derhal son verilmesi çağrısında bulunuyoruz ve yetkililere insan hakları savunucularının korunmasına yönelik uluslararası yükümlülükleri bir kez daha hatırlatmak istiyoruz” çağrısı ile sona erdi.