Uluslararası hukuk uzmanı Toprak: AKP’nin önerdiğinin demokratik örneği yok
Dünyadaki “başkanlık” örneklerini inceleyen uluslararası hukuk uzmanı Ece Güner Toprak başkanlık sisteminin artılarını, eksilerini anlattı, Türk tipi başkanlık önerisini değerlendirdi.
Ayşe SayınTürkiye, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle bir süredir “ara verdiği” başkanlık tartışmalarına, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, geçen günlerde grup toplantısında yaptığı “sürpriz” çıkışıyla yeniden döndü. AKP’nin 2012 sonunda Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu “somut” teklifle uzun süre tartışılan başkanlık sistemi önerisi, 330 “evet” oyu için MHP’nin “eksiği tamamlama” tutumu nedeniyle de ilk kez “referadum”a bu kadar yaklaşmış durumda. Peki, Osmanlı’dan, günümüze uzanan süreçte “parlamenter sistemi” benimseyen Türkiye’nin, gerçekten böylesi bir sistem değişikliğine gereksinimi var mı? AKP’lilerin dediği gibi “13-15 maddelik anayasa değişikliği” tüm kurul ve kurumlarıyla “demokratik” bir başkanlık sistemini getirir mi? Başkanlık üniter sistemde işleyebilir mi? Bu konuda geniş çalışma yapan isimlerden birisi, Uluslararası Hukuk Uzmanı Ece Güner Toprak. Avrupa, ABD ve Latin Amerika örneklerini inceleyen Ece Güner Toprak, dünyadaki başkanlık uygulamaları, AKP’nin gündeme getirdiği “Türk tipi” başkanlık önerisi ve yarı başkanlık sisteminin “artılarıeksileri” ni Cumhuriyet’e değerlendirdi:
-Türkiye’de bir sistem değişikliğine ihtiyaç var mı?
Kanaatimce kesinlikle böyle bir ihtiyaç yoktur. Türkiye’deki sistem, tüm Avrupa’nın sistemidir. Avrupa’da çoğu ülkenin bizimkine çok benzer anayasası vardır. Tarihimizin de sistemidir (Osmanlı döneminden başlamak üzere). Evet, sistem güçlendirilebilir. Daha güçlü bir parlamento ve yargı için reformlar yapılabilir ama hiçbiri sistem değişikliği gerektirmez.
-Türk tipi başkanlık:
Böyle bir sistem dünyada yok. Tabii bu konuda demokratik ülkeleri kriter alıyorum. Türk tipi başkanlık dendiğinde referans belge, 2012 sonu AKP tarafından hazırlanan başkanlık taslağı var. Ona baktığımızda başkan, “takdirine kalmış” kararla seçimleri yenileyebiliyor deniliyor.
Meclis’in azil yetkisi kısıtlı
Başkan, “genel siyasetin yürütülmesi için”, sınırları/kapsamı oldukça belirsiz “Başkanlık Kararnameleri” çıkarabiliyor. Hiçbir denetime tabi olmadan, üst yargıyı şekillendiriyor. Meclis’in, başkanı azil yetkisi çok kısıtlı/fiilen işlemez halde. Hatta en yeni açıklamalarda “Başkan Meclis tarafından görevden alınamaz” deniyor. Azil prosedürünün tamamen kaldırılması söz konusu. Bu temel hususlar, demokratik bir başkanlık sistemi ile bağdaşmıyor. Bırakalım ABD’yi, Latin Amerika ülkelerinde dahi başkanlarda bu kadar geniş yetkiler yok. Ki Latin Amerika’da bu konuda 190 anayasa denemesi yapılmıştır. Tabii Afrika, Orta Asya tipi başkanlıkları dikkate almıyorum bu değerlendirmeyi yaparken, çünkü oralardaki sistemi demokrasi olarak nitelendiremeyiz. Oysa başkanlık sisteminin birinci kuralı katı güçler ayrılığıdır. Hiçbir şekilde parlamentoyu feshedemez. ABD’de kusurlu davranıştan dolayı bile Meclis, başkanı azledebiliyor. AKP taslağında başkan, yargıyı büyük oranda şekillendiriyor. Yargıdan büyükelçi atamasına kadar, bürokrasiyi, eğitimi şekillendiren başkan var, üzerinde neredeyse hiçbir denetim yok. “Vatana ihanet” gibi çok kısıtlı denetim var.
-12-15 maddelik değişiklik:
Baktığımızda başkanlık sisteminin demokratik ve başarılı olduğu neredeyse tek Ülke ABD. AKP yöneticileri, “12-15 maddelik değişiklik getirebilir” diyor. Esas korkutan bu. Çünkü birçok alanda köklü reform yapmadan getirirseniz istikrarlı bir demokrasi olmaz. Hatta ABD anayasasını birebir kopya etseniz bile istikrar olmaz. Çünkü ABD’de güçlü bir yasama var, katı güçler ayrılığı var, bu birinci ve en önemli kural. Meclis’in veto hakkı var, denge denetleme var. ABD’de neden işliyor sistem? Seçim sistemi ve siyasi partiler yasasından dolayı ve tabii eyalet sistemi var. Meclis’in veto hakkı var. Bu sistemi tüm kurum ve kurallarıyla, uygulamaya koymayınca, “denge denetleme” kâğıt üzerinde kalır. Bugün Demokratik Parti’nin Genel Başkanı, hiç tanımadığımız bir milletvekilidir. Ama milletvekili seçiminde başkanın hiçbir etkisi yoktur, milletvekilliği güçlüdür.
ABD sistemi burada işlemez
-Kopyası Meksika’da otoriter başkan var:
ABD sistemini bire bir kopya etseniz de, denge denetimi sağlayamazsanız, o sistem işlemez. Bunun en somut örneği Meksika’dır. ABD anayasasının neredeyse aynısı. Ama Meksika’da otoriter başkanlık var, çünkü fiilen başkan yönetiyor partiyi, disiplinli parti sistemi var. Denge denetimi çöküyor, bizde de parti disiplini sistemi var. Etkiliyse, yasama gerçek denge denetim oluşturamıyor. O zaman başkanlık otoriter başkanlık sistemine dönüşüyor.
-Başkanlık federasyonlar için:
Başkanlık sistemi federasyonlar için getirilmiş. Başkan dış dünyayla ilişkiler ve bütünlük için düşünülmüş rol. Esas rolü dış dünyaya karşı. Otoriter başkanlığa karşı eyaletler denge denetimi sağlıyor. Latin Amerika’da üçte ikisi federasyon, G- 20’deki 6 ülkede başkanlık var bunlardan 4’ü tam federasyon, 2’ si yarı federasyon. Yani bu sistem federasyonlarda daha iyi işlediği için bu sistemin zamanla federasyon tartışmalarını da beraberinde getireceğini görüyorum.
-Başkanlık’ta 9 partili koalisyon var!:
OECD raporlarına göre başkanlık, 2 misli istikrarsızlık getiriyor. Latin Amerika kıtası bunun canlı kanıtı. Başkanlık sistemi yapısından dolayı sürekli koalisyon, erken seçim, otoriter başkanlar veya darbelere yol açmıştır. Şu an bile Latin Amerika’nın en önemli başkanlıkla yönetilen ülkelerinde; Arjantin, Brezilya, Venezüella ve Meksika’da “koalisyonlar” var, hem de bazılarında 9 partili koalisyonlar! Söylenenin aksine bizdeki gibi çok partili sistemlerde başkanlık sistemi koalisyonlardan korumuyor, bu konuda “istikrar” getirmiyor.
Yarı başkanlık fiilen uygulanıyor
“Yarı-başkanlık” da esasında özünde bir parlamenter rejimdir. Sadece halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının daha etkin kullandığı yetkiler vardır. En tipik “yarı başkanlık” sistemi olarak görülen Fransız sistemiyle Türk sistemi son derece benzerdir. Cumhurbaşkanının konumu da aynıdır; ve partili değildir. Türk sistemi zaten bir ‘yarı başkanlık sistemine’ zemin vermektedir. Sadece uygulama – teamül ve AYM içtihadları doğrultusunda - bugüne kadar klasik parlamenter yorumla yapılmıştır. Bugün ilk defa Fransa’daki gibi, bir “yarı-başkanlık” gibi fiilen uygulanmaktadır. Bu sebeple de, anayasa reformu yapıp, “yarı başkanlık” amacıyla, cumhurbaşkanına ek yetkiler tanımaya kesinlikle gerek yoktur. Anayasamız şu an fiilen bir “yarı-başkanlık” yorumu ile uygulandığına göre ve bu uygulama devam ederse, en azından Fransa’nın daha demokratik bir “yarı- başkanlık” sistemi için yaptığı reformları Türkiye’nin de hayata geçirmesi gerekir.
'FİİLİ GÜÇLER BİRLİĞİ’ SIKINTILARIN TEMELİ
Türkiye’de fiili güçler birliği var:
Başkanlık sistemine geçiş için öne sürülen kilit argümanlar; “daha güçlü bir başkan, daha çok istikrar, daha hızlı karar verme”. Oysa Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı krizlerin sebebi zaten bu hususlar. Yasalar bir günde parlamentodan incelenmeden geçiyor. Torba yasa konusunda Cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı. Sadece son birkaç yılda 5 binin üzerinde yasa maddesi torba yasa şeklinde Meclis’ten geçti. Daha hızlı nasıl gidilebilir? Tam tersine, ekonomi olsun, terör olsun, dış politikada olsun hataların sebebi, yeterince “ortak akıl” aranmamasından kaynaklanıyor. En büyük istikrarsızlık, denge-denetim mekanizmalarının olmaması, güçler ayrılığının ve kurumsal yapının zayıflamasıdır: Bugün Türkiye’de ‘fiili başkanlık sistemi’ değil, ‘fiili güçler birliği’ var. Bunun anayasaya yansıtılması yanlış olur.
Moody’s “kurumsal yapı” uyarısı yaptı:
Örneğin Moody’s de not düşürmesinde aynen bu sorunlara işaret etti. Hukuk devletinin geleceğinin belirsizliği, dengedenetim ve kurumsal yapının zayıflaması diye özetledi meseleyi. Ekonomi için güven veren bir ortam olmuyor. Son yıllarda önemli krizlerin nedeni, ekonomi, terör, dış politika olsun; temel sebebi ortak akıl aranmaması, güçler ayrılığının zayıflaması. Esas istikrarsızlık budur. Denge denetim, ortak akıl aranmazsa yap boz olur, hatalar olur. Yanlış bir sistem değişikliği zaten kırılgan durumdaki ekonomimizi kötü etkiler. Şu an sistem değişikliği ile ekonomiye ek bir belirsizlik eklemenin zamanı değil. Yapılması gereken terör ve ekonomi sorunlarına odaklanmak.
ABD tipi başkanlık Katı Güçler Ayrımı: Başkan, hiçbir şart altında meclisi feshedemez, kontrol edemez. Tam tersi, meclis, başkanı “kusurlu hareketten” dolayı bile görevden alabilir. n Denge-Denetim: Başkanın neredeyse tüm kararları/atamaları meclis denetim ve onayına tabidir. -Güçlü Yasama: Meclis üyeleri iki yılda bir dar bölge sistemiyle yenileniyor. Başkan parti yönetiminde yer almıyor. Parti “kontrolü/disiplini”nde söz sahibi değil. -Bağımsız yargı: ABD Başkanı, federal yargıçlar hariç, yargıda herhangi bir atama yapamıyor. Ortalama/fiilen her başkan bu yargıçlar ömür boyu atandıkları için 1 AYM üyesi ve düşük oranda federal yargıç atama şansı yakalıyor. Ayrıca, yargıyı şekillendiren, “HSYK tarzı ”, yürütmenin etkin olduğu bir yapı yok. -Özgür medya: ABD’de medya ve ifade özgürlüğü tam koruma altındadır ve önemli denge/denetim mekanizmalarından biri. n Eyalet denetimi: Eyaletlerin kendi yönetimleri vardır, başkan sadece bir nevi dış dünyaya karşı “koordinatör” olarak düşünülmüştür ve federasyonlara uygun bir rolü vardır. Halkı ilgilendiren çoğu konu eyalet seviyesinde kararlaştırılır ki bu başkanın gücüne çok önemli bir sınırlamadır. |
Türk tipi başkanlık (AKP 2012 TASLAĞINA GÖRE) -Başkan beş yıllığına ve en fazla iki kez seçilebilecek. -Başkan, Meclis’i – sebepsiz – fesh edebilecek, seçimlerin yenilenmesine karar verebilecek. -Başkan, bakanları, büyükelçileri, rektörleri, hiçbir denetime tabi olmadan atayabilecek. -Başkan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına karar vermek, kamu yöneticilerini atamak ve görevlerine son vermek, sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilân etmek ve sıkıyönetim veya olağanüstü hal kararnamesi çıkarma yetkilerine sahip olacak. -Bakanlar, başkan tarafından parlamento dışından atanacak. -Başkan, “genel siyasetin yürütülmesi için” başkanlık kararnameleri çıkarabilecek ve başkanlık kararnameleri hiçbir denetime tabi olmayacak. -Başkan, AYM, HSYK ve Danıştay üyelerinin yarısını atayabilecek. -Başkan hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla ancak TBMM üye tam sayısının en az üçte ikisinin (367) vereceği önerge ile soruşturma açılması istenebilecek ve ancak dörtte üçünün (417 oy) gizli oyuyla Yüce Divan’a sevk edilebilecek. |