Uğur'suz 18 Yıl...

cumhuriyet.com.tr

18 yıldan beri omuz başımızda boşluğunu duyduğumuz yurtseverliğin simgesi o yiğit adamı bugünkü ortamda ne kadar çok anıyor, ne kadar çok arıyoruz. Evet, yıllardır ülkemin Atatürk’ten, aydınlanmadan çağdaşlıktan uzaklaşarak dış güçlerin güdümünde bir karanlığa doğru, dinci bir toplum yapısına doğru sürüklenişine tanıklık ederken, Uğur Mumcu’yu hatırlamamak mümkün mü? Vurgunları, soygunları, yolsuzlukları, Deniz Feneri’ni, dinci bir yapılanmanın kararlı adımlarını izledikçe, Uğur’u anmak geliyor içimden. Yıllardır aydın yaftalı, AKP’ye demokrasi misyonu biçen, soldan dönme, emperyalizmi lügatlarından çıkarmış, sahtenin sahtesi sözde bir ileri demokrasiyi alkışlayan, (son gelişmelerle çok geç kalmış dönüşler sergileyen) liberalleri okuyup dinledikçe, Uğur’u ne çok özlüyoruz. Türkiye’de sosyal devletin, laikliğin, bağımsızlığın kökünü kazıyanların güç kazandığını görüp yaşadıkça, Uğur’u özlemle anmamak olur mu? Töre cinayetleri ile birbiri ardı sıra yitirdiğimiz gencecik, günahsız genç kızlarımızın acısı yüreğimizi dağlarken keşke, Uğur bizimle olsaydı diye düşünüyorum. Yakın dostlarımız İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Doğu Perinçek dünyaca ünlü bilim adamı Mehmet Haberal ile birlikte emekli generaller, profesörlerin sabah karanlığında bir baskınla ve hoyratça gözaltına alındığı, yaşam mücadelesi veren sevgili Türkan Saylan’ın evine polis baskını yapıldığı zaman, Uğur’u hatırladık.

‘Sizin Atatürk’ünüz var’

Yıllardır Silivri zulümhanesinde yatan yurtsever insanları düşündükçe ve en masum protesto ve gösterilerde yerlerde sürüklenen ve coplanan genç çocuklarımızı izledikçe, yaşasaydı Uğur’un nasıl bu zulmün, bu haksızlıkların üzerine gideceğini geçiriyoruz aklımızdan. Birkaç yıl önce Cumhuriyetten, bağımsızlıktan, aydınlanmadan, laik, soysal hukuk devletinden yana Atatürk’ün akıl ve bilim mirasını, özümsemiş milyonların gerçekleştirdiği o görkemli mitinglere katılanları, destek verenleri, darbe yandaşları olarak suçlayanlar aklıma herkesten çok Uğur’u getirmişti. Sağ olsaydı, bu suçlamayı nasıl karşılayacağını düşünmüştüm.

İki yıl önce Küba’da bir süre kalıp, orada 50 yıldan beri ambargo altındaki bu ülkede kapitalizme ve emperyalizme karşı nasıl bir direnç oluşturulduğuna yakından tanık olunca, yine bu bağımsızlık savaşçısı antiemperyalist büyük gazeteci, büyük yazar Uğur Mumcu ile birlikte Küba’nın efsanevi lideri Fidel Castro’nun “Sizin Atatürk’ünüz var. Başka bir lider aramaya ihtiyacınız yok” deyişini hatırladım. Onunla paylaşmak istedim duygularımı.

Emperyalizmin oyunlarına alet olan ülke yöneticilerinin aymazlığında, ırkçılığa, dinciliğe, ilkelliğe sürüklenen yurdumun ve halkımın zavallılığını ve birer birer vurulup öldürülen Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Cavit Orhan Tütengil, Ümit Doğanay, Bahriye Üçok, Hrant Dink ve daha nice değerlerimizi andıkça sağduyu ve vicdan sahibi halkımla birlikte utanç duyuyorum. Uğur 70’li yıllarda Türkiye’nin gençleri sağ ve sol kamplara ayrılarak birbirlerini öldürürken, bu çatışmada kullanılan silahların Bulgaristan yolu ile aynı kaynaklardan geldiğini ve iki tarafa servis yapıldığını ispatlıyordu. Ayakları yere basmayan, gerçekleri göremeyen bir grup, onu sosyalist bir ülkeyi karalamakla suçluyordu. O ise benzersiz bir çaba ve çalışkanlıkla teröristlerle, silah ve uyuşturucu madde kaçakçıları ile siyaset, ticaret, tarikat üçgeni ile  mücadele veriyordu.

Ey halkım unutma onu

Hayatta olsa idi, bizim gibi onun ardından Türkiye’nin ne kadar çok dönek, ikiyüzlü, çıkarcı, riyakâr, işbirlikçi, fikir ve düşünce fahişesi, beyninin ışığını satışa çıkaran insan yetiştirdiğine tanık olacak, mücadele alanını genişletmek zorunda kalacaktı. Gözleri ile birlikte vicdanlarını da gerçeklere kapatarak hukuksuzluk, adaletsizlik ve zulüm üreten bir sahte demokrasiyi alkışlayan sahte solculara karşı, en anlamlı mücadeleyi o verecekti. Hiçbir zaman, hiçbir yerde eksik olmayan yurt ve insanlık düşmanları, onun vücudunu 18 yıl önce yok ettiler. Şimdi o yürekli, o yiğit insanın yitirdiğimiz tüm yurtseverler adına yükselttiği haykırış tüm namuslu yurtsever insanların kulaklarında çınlıyor.

“Vurulduk ey halkım unutma bizi, göz göre göre öldürüldük, Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin, bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Korkmadan öldük ey halkım unutma bizi. Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım unutma bizi. Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi!. Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz, şimdi hep birlikteyiz ey halkım unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi!.” 

“Onun sesini duyuyor musun, onu anlıyor musunuz? Ey halkım  unutma Uğuru”

18 yıl önce içimizden yüreğimizden bir parça olarak koparılan bu yiğit insan bizim için, bizim bağımsızlığımız için, sömürüyü, emperyalizmin oyunlarını önlemek için, insanca yaşayabilmemiz için can verdi.

Onun sesini, onun haykırışını duyuyor musunuz? Ey halkım unutma onu.