Uğur Mumcu 75 yaşında... Bugünleri görmüştü
Yazarımız Uğur Mumcu katledilmeseydi bugün 75. yaşına girecekti. Mumcu, ölümünün üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen yazılarıyla bugüne ışık tutuyor. Yıllar önce kaleme aldığı yazıları, bugün yaşadığımız karmaşık durumu anlamamızı sağlıyor. Mumcu’nun yazıları, özellikle dinsel siyasetin, cemaatlerin devletin her köşesine yerleşmesi konusundaki uyarılarla dolu.
cumhuriyet.com.trBugün, katladilen yazarımız Uğur Mumcu’nun 75. doğum günü. Uğur Mumcu’nun yazıları, konuşmaları dinsel siyasetin ve cemaatlerin devletin her köşesine yerleşmesi konusunda uyarılarla dolu. Suikastından iki gün önce “İmam ve hatip olarak yetiştirilenler emniyet müdürü, savcı, yargıç, kaymakam olacaklar... subay da olacaklar” ifadelerini içeren yazısı; “Tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar 30 yıl sonra general olacaklar ve Cumhuriyete karşı ayaklanacaklar” değerlendirmesinin olduğu konuşması gibi... İBDA-C’nin dergisi yayın organında cemaatin ilk operasyonlarından biri olan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın’ın yargılanması ile ilgili bir yazıda “İslamcı mücadele karşısında panikleyerek verdikleri, vermek zorunda kaldıkları laik telefatı ise zevklerin en büyüklerindendi... Uğur Mumcu... Uğruna geberip can verdiği Batıcı Kemalist rejimin cesedine bile sahip çıkmadığı Uğur Mumcu” ifadelerinin kullanılması ise uyarılarının yerindeliğini gösteriyor.
Gömütü başında anma
Aracına konan bombayla yaşamını yitiren yazarımız Mumcu, 75. doğum gününde de unutulmayacak. Mumcu için, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı tarafından gömütü başında etkinlik düzenlenecek. Vakıf, bugün saat 10.30’da, tüm Mumcu dostlarını Cebeci Mezarlığındaki gömütünde buluşmaya çağırdı.
Uğur Mumcu'nun tarihe geçen sözleri
Unutmadık, unutmayacağız
İki gün önce yazdı
Suikasttan tam iki gün önce 22 Ocak 1993’te Mumcu “İmam-Subay” başlıklı yazısında (sağdaki), Türkiye’nin 15 Temmuz’a ve nasıl gelindiğini adım adım anlatmıştı. Mumcu, imam hatiplerin hızlı yükselişi ile köy enstitülerinin kapatılmasını karşılaştırdığı bir konuşmasında, “Köy Enstitüleri yerine imam hatip okullarına gidiyorlar. Bunlar imamhatip olmuyorlar. Yargıç ve savcı oluyorlar, kaymakam oluyorlar. 2000 yılına doğru baktığımızda vali ilahiyat fakültesi mezunu, emniyet müdürü İslam enstitüsü mezunu, kaymakam imam hatip mezunu olacak” diyerek bugünleri işaret ediyordu.
‘General olacaklar’
Katıldığı bir TV programında Nazlı Ilıcak’ın ve Taha Akyol’un sorularını yanıtlayan Uğur Mumcu, “Laikliğin tehlikede olduğunu düşünüyor musunuz” sorusuna bugünlere de ışık tutacak şu yanıtı vermişti: “Bazı gözlemlerimiz var altını çizmek gerekiyor. Opus Dei bir Katolik örgütlenmesinin adıdır. Siyaset, ticaret ve din üçgeni arasında gelişir. Türkiye’de de İslamcı ideolojiye buna benzer yeni bir parasal kaynak bulundu. Türkiye’de özellikle son on yıldır tarikat, siyaset ve ticaret üçgeni var. İslamcı ideoloji veya tarikatlar yasaları aşan bir ayrıcalık sahibi oluyor. Bu nedenle devlet eliyle laiklik yok ediliyor, bunun içinde askeri rejim de var.” Mumcu, 1993 yılında yazdığı bir yazıda ise “Tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar, 30 yıl sonra general olacaklar ve Cumhuriyete karşı ayaklanacaklar” ifadelerine yer verdi.
Derin bir ‘umut’suzluk... Mumcu'nun Cumhuriyet’teki ilk yazısı
Mumcu'dan “Ben Atatürkçüyüm.... Ben, cumhuriyetçiyim... Ben lâikim... Ben antiemperyalistim... Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım... Ben insan hakları savunucuyum... Ben, terörün karşısındayım... Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır.” * “İmam-hatip liselerini bitirenler neden ilahiyat fakülteleri ve İslam enstitülerine gitmiyorlar da ille de kaymakam, vali, savcı, yargıç ve subay olmak istiyorlar? Bu uzun vadeli eğitim ve bürokratik yerleşim projesini kimler planlıyor?” * “Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra general olacaklar cumhuriyete karşı ayaklanacaklar.” * “Gerçekte vicdan özgürlüğü, gerçekte demokrasi laik toplumda meydana gelir. * Çünkü anti-laik toplumda dince kutsal sayılan kavramlar, siyasal amaçlar için her gün sömürülür. ya da Türkiye’de olduğu gibi Arap sermayesi tarafından Türkiye’de kurulan banka sistemlerinde olduğu gibi mali çıkarlar açısından sömürülür. Bu bir sömürüdür. Mustafa Kemal de dinin gerçek yerine oturtulması, Allah ile kul arasında bir kutsal duygu olarak korunması amacıyla laikliği getirmiştir. İngiliz emperyalizminin, Arap kapitülasyonunun aracı olmaması ve siyasi sömürü aracı olmaması için. “ * “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz.” * “Milliyetçilik, ‘vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak’ edebiyatı mıdır, yoksa ulusun çıkarlarını, onurunu herkese karşı savunmak; yani tam bağımsızlık mıdır? Ülkenin onuru ayaklar altında çiğnenirken, ‘vatan, millet, bayrak’ edebiyatını yani milliyetçiliği sadece kitleleri uyutmak, kandırmak için kullanıp aslında bütün bu değerleri salt kendi siyasal ya da bireysel-sınıfsal çıkarları için kullanmak milliyetçilikse, bunun karşıtı nedir?” * “Biz siyaset bakımından karşıtlarımıza özgürlük tanımazsak birer gizli faşistiz demektir.” * “Bir kişiye yapılan haksızlık tüm topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur.” * “Bu masum insanlar Yahudi de olur, Arap da, Hıristiyan da. Ölenlerde ırk, din ayrımı yapılmaz. Ölen insandır. * "Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım unutma bizi... Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi...” * “Anneler ve babalar, çocuklarını sokak ortalarında eşkıya çetelerince öldürülsünler diye yetiştirmediler. Bir gün bunların hesabı sorulacaktır. Devlet koltuklarına dayanarak kabadayılık yapanları, sanık sandalyesinde göreceğiz bir gün.” |
GÖZLEM | UĞUR MUMCU İmam-Subay! TBMM Milli Eğitim Komisyonu, harp okullarına giriş koşullarını düzenleyen yasa tasarısını göruşürken verilen bir değişiklik önergesi ile imam-hatip okullarını bitirenlerin harp okullarına girişlerine engel olan madde değiştirilmiş Bu değişiklik TBMM tarafından da uygun görülürse, harp okullarına önümüzdeki ders yılından başlayarak imam-hatip lisesi mezunları da girebilecekler. İmam-hatip liselerini bitirenler neden ilahiyat fakülteleri ve İslam enstitülerine gitmiyorlar da ille de kaymakam, vali, savcı, yargıç ve subay olmak istiyorlar? Bu uzun vadeli eğitim ve bürokratik yerleşim projesini kimler planlıyor? 1973 yılında çıkarılan Milli Eğitim Temel Yasası’nın 31. maddesi, liseleri bitirenlerin ancak “yetiştirildikleri yönde” yüksek öğrenim yapacakları ilkesini getirmişti. Bu madde ne zaman değiştirildi biliyor musunuz? Atatürkçülük adına yasa düzeninin getirildiği 12 Eylül döneminde! Bu madde, 16 Haziran 1983 günü değiştirilerek maddedeki “yetiştirildikleri yönde” yüksek öğrenim yapmaları koşulu kaldırıldı. Cumhurbaşkanı Evren ve Milli Güvenlik Konseyi, sabah akşam “Atatürk, Atatürk” diye diye Atatürk’ün “Tevhid-i Tedrisat Kanunu”nu rafa kaldırarak imam-hatiplilere yüksek öğrenim kapılarını açtılar. Bugün, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çalışan toplam personelin ancak yüzde altısı yüksek okul çıkışlı. Neden, İlahiyat fakülteleri ile yüksek İslam enstitülerini bitirenler din adamı olarak çalışmıyorlar? Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki toplam personel sayısı bugün 70 bini aştı. Bu 70 bin 99 personelin ancak 39 bin 907’si imam-hatip liseleri çıkışlıdır. Demek ki imam-hatip liselerini bitirenler, yetiştirildikleri ve yararlı olacakları alanda çalışmıyorlar. Peki ne yapıyorlar? Hukuk fakültelerini bitirip savcı ve yargıç, hukuk ve siyasal bilgiler fakültelerini bitirip polis müdürü ve kaymakam oluyorlar. Yarın ya da öbürgün vali de olacaklar... Bugüne kadar imam-hatip liselerini bitiren 433.277 kişi var. Diyanet İşleri’nde çalışan imam-hatipli sayısı 39 bin. İmam-hatip liselerini bitiren her 10 kişiden bir kişi Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görev alıyor. Üstelik, mesleki ve teknik öğrenim liselerinde öğrenci sayısı artışı yüzde 374, imam-hatip liselerinde yüzde 1.246 olmuştur. Genel liselerde öğrenci sayısı son yirmi yılda 3 kat, meslek liselerinde 4.9 kat, imam-hatip liselerinde yüzde 13.4 kat artmıştır! Bu artışa karşın Diyanet İşleri Başkanlığı’nda ilkokul mezunları imam ve hatiplik yapıyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda imam-hatip lisesi çıkışlılar yerine çalışan ilkokul çıkışlıların sayısı 18 bin 362’dir. İmam ve hatip olarak yetiştirilenler emniyet müdürü, savcı, yargıç, kaymakam olacaklar, bu yasa değişikliği TBMM’den de geçerse subay da olacaklar, hiç din eğitimi görmemiş ilkokul mezunları da imam ve hatiplik yapıp camilerde vaaz verecekler! Bunda bir yanlışlık, bir çarpıklık yok mu? İmam-hatipliler din adamı olarak çalışmayacaklarsa, neden art arda imam-hatip okulları açılıyor? Neden bu okullardaki öğrenci sayısı her yıl bu kadar artıyor? İmam-hatip lisesi mezunları neden yetiştirildikleri alanlar dışındaki işlerde görevlendiriliyor? Eskiler, “Camiye, kışlaya, mektebe siyaset sokulmaz” derlerdi. Bu yasa tasarısı TBMM’den geçerse camilere ve okullara sokulan dinsel siyaset, kışlalara da sokulmuş olacak. Türkiye’de son yıllarda siyaset, ticaret İle tarikatlarla iç içe gelişiyor. Dinsel siyaset, 12 Eylül 1980 müdahalesinden sonra parasal kaynağa da kavuşarak devlet içinde de köşe başlarını tuttu. Ellerinde yayın organları, yayınevleri, televizyon kanalları ve arkalarında da her gün bu gazetelere reklamlar veren Suudi kökenli İslam bankerleri var. 1983 yılında Milli Eğitim Temel Yasası’nı değiştirdiler, bugün Harp Okulu Yasası’nı... İmam-hatiplilerin harp okullarına girmelerini isteyen” Atatürk’ün partisi CHP’nin Genel Sekreteri başta olmak üzere bu uğurda çaba gösterenler doğrusu büyük başarı elde ettiler. Yaşa var ol Harbiye/Selamünaleyküm sivil toplum! Maşallah ikinci cumhuriyet/ Ruhuna el fatiha laiklik... Suikasttan 2 gün önce yayımlanan yazısı. 22 Ocak 1993 |