Uçurum büyüdü

Üniversite sınav sonuçlarını inceleyen eğitim analistleri okul türleri arasındaki farkın giderek arttığını ifade ettiler.

Figen Atalay

Okul sistemi, sosyoekonomik düzeye göre, yüksek ve düşük performans gösteren okullara ve programlara ayrılmış durumda ve bu ayrışma eğitimde eşitliği ciddi anlamda zedeliyor. Okul türleri arasındaki uçurum büyüyor, “eşitlikçi” ve “çocukların “iyi olma hali”ni ön planda tutan bir söylem duyulmuyor. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) politika analistleri, Dr. Aysel Madra ve Yeliz Düşkün, üniversite yerleştirme sonuçları üzerinden ilk ve ortaöğretimdeki durumu değerlendirdi. Son yıllarda mesleki ve teknik eğitimin payının giderek arttığına dikkat çeken Madra ve Düşkün’ün verdiği verilere göre, 2016-17 öğretim yılında örgün ortaöğretim kurumlarına devam eden öğrencilerin yüzde 54’ü mesleki ve teknik ortaöğretimde (imam-hatip dahil) öğrenim gördü. 2010-11’de bu oran yüzde 40’tı. 2016-17’de, yalnızca imam-hatip liselerine devam eden öğrencilerin tüm örgün ortaöğretim içindeki payı yüzde 12 oldu. Ancak mesleki eğitim içinde büyük pay mesleki ve teknik anadolu liselerine ait.

Ayrıştıran yol

Genel olarak mesleki eğitime bakışa “sektörün arzuladığı işgücünü yetiştirmek” yaklaşımının hâkim olduğunun gözlemlendiğini belirten analistlere göre, mesleki eğitime yönelen çocukların ağırlıklı olarak düşük akademik başarılı ve alt sosyoekonomik gruptan olmalarını dikkate alan eşitlikçi bir söylem ise pek yok. 2013-14’te ortaöğretime geçiş için TEOG yöntemine geçildiğinden bu yana tüm çocukları sınav puanına göre sıralayan ve ayrıştıran bir yol izlendiğini anlatan analistlerin değerlendirmesi şöyle: “Geçmişte de ortaöğretimde ayrışma söz konusuydu; ancak ne kadar çok çocuk sınava girerse, ayrışma o kadar sistematik hale geliyor. Akademik başarının, dolayısıyla ortaöğretimdeki ayrışmanın sosyoekonomik durumla da ilişkisi bulunuyor. Örneğin, PISA 2015’teki arka plan verileri incelendiğinde, okul sistemimizin, sosyoekonomik düzeye göre, yüksek ve düşük performans gösteren okullara ve programlara ayrılmış olduğu görülebiliyor. Bu ayrışma eğitimde eşitliği ciddi anlamda zedeliyor. Ortaöğretimdeki başarı sorunu ise hem genel hem mesleki okulları ilgilendiriyor. PISA sonuçlarında okul türlerine göre de uçurum var.”

Özel okulların payı artıyor

Üniversiteye yerleşme sonuçlarının da okul türlerine göre önemli farklılıklara işaret ettiğini vurgulayan Madra ve Düşkün, ortaöğretimde özel okulların payının giderek arttığını belirttiler: “Ortaöğretimde özel okulların payı giderek artıyor. 2016-17’de, ortaöğretimde özel kurumlara devam eden öğrencilerin payı genel ve mesleki eğitim toplamında yüzde 25’e yükseldi. Bu artışın en önemli sebeplerinden biri dershanelerin dönüşümüyle kurulan, fiilen sınava hazırlık amacıyla faaliyet gösteren ve geçici bir okul türü olan temel liseler. Türkiye genelinde 1.017 temel lise ve bu kurumlarda öğrenim gören 203 bin 760 öğrenci bulunuyor. Buna göre tüm örgün ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören çocukların yüzde 5’i temel liseye gidiyor. Temel liselerin, bir okulda bulunması gereken bahçe, spor salonu gibi donatılara sahip olması gerekmiyor. Bu okulların çocukların gelişimi için ne kadar yararlı yerler olduğu tartışmalı. Temel lise örneğinde olduğu gibi, ortaöğretimde büyük çaplı değişiklikler yapıyoruz. Ancak niteliği artıracak reformlara yeterli ağırlığı vermiyoruz. Güncellenen öğretim programlarının ortaöğretimde çocuğun iyi olma halini ve başarısını artıracağı tartışmalı.”

 

AYRIŞMAYI ENGELLEYECEK ÖNERİLER

Ortaöğretime geçiş sisteminde yalnızca sınava değil birden fazla girdiye (ilköğretim başarı notları, öğretmen puanı, öğrencinin özel yetenekleri, tercihler, adres) dayanan yapıya kavuşmasına ihtiyaç var.

 Merkezi sınavla öğrenci alan liselerin yalnızca az sayıda seçici devlet liselerinden ibaret olması, bu seçici liselerin sayısının ve kontenjanlarının da sınırlandırılması ve merkezi yerleştirme sınavına giren öğrenci sayısının azaltılması ortaöğretimde ayrışmayı engelleyebilir. Sınava girmeyen öğrencilerin adresleri ve tercihleri temelinde il ve ilçelerindeki okullarla eşleştirilmeli sağlanabilir.

Ortaöğretimde niteliğinin yalnızca belirli kurumlar için değil, bütün kurumlar için yükseltilmesi ve okul türüne, bölgeye ve ile bağlı nitelik farklarının azaltılması hayati önem taşıyor.