Üç kişilik buldozer

Seksenli yılların ilk yarısında Tatbiki Güzel Sanatlar’da resim öğrencisi olduğum günlerde, okulun karşısında uzanan ıssız Şair Nedim... Şimdi caddenin iki tarafı da kaldırıma taşmış yeme içme mekânlarından geçilmiyor, iğne atsan yere düşmüyor. Bunların arasına sıkışmış güzel bir de canlı müzik mekânı var, 31 numara, Ağaç Ev.

Murat Beşer

Ağaç Ev’i çoğumuz Beyoğlu’ndan bilir; Kadıköy şubesi açılınca burası malum nedenlerden dolayı mazi olmuştu. 29 Kasım 2019 tarihinde açılan Beşiktaş şube ise henüz iki buçuk aylık, çiçeği burnunda. 11 Şubat Salı akşamı Harakiri Ensemble konseri münasebetiyle tanışmış olduk. 

Düzayak, iki bölümden oluşan kare mekânın girişinde sigara içilebiliyor. Vitrin cam olduğundan Kadıköy’deki gibi sahne dışarıdan seyredilebiliyor. İçerisi ferah ve aydınlık; konser için son derece elverişli. Çekme katında kontrol masası, bir üstte de tuvaletler var. 70 metrekare, yaklaşık 200 kişilik. Daha önce burası By Girit adında bir meyhaneymiş. 

Girdiğimde üç müzisyen soundcheck’e başlamak üzereydi ve bu işlem sadece beş dakika sürdü. Eh, ne demişler: iyi müzisyeni soundcheck’te tanı.

Sahne yaklaşık yarım metre yükseklikte, ama mekân rahat olduğu için izleme keyfi çok daha yüksek. Ses düzeni de insani, kulakları patlatmıyor. 

Bir buçuk ay evvel dijital platformlarda yayınlanan “Heavy Mental” albümlerinde olmayan “Ferhunde” adlı bir parçayla başlıyor Harakiri Ensemble, saatler 22.00’ye gelirken.  

MEKÂNIN MUTLU EV SAHİBİ

Gitarcı Tanju Eren izleyici ile içlidışlı, karakterinin matrak tarafını öne çıkarıyor arada bir mikrofonu eline aldığında: “Müziğimizin genel tarifi şudur: beraber çalıyoruz, ama ne çaldığımızdan pek emin değiliz.” Oysa ne çaldıklarını çok iyi biliyorlar. Gürültü, kaos ve kakafoni içinde tertemiz duyulan melodiler, inişli çıkışlı pasajlar, dur-kalk numaralar, ani ritim ve tempo değişiklikleri; hepsi tıkır tıkır çalışan güçlü bir hard-rock makinesinin parçaları, buldozer benzeri. Tanju’nun usta işi gitar soloları, Mümtaz Solmaz’ın altı telli Yamaha basından çıkan homurtulu sound, Bilge Candan’ın hacimli davulu; Harakiri Ensemble sahne için yaratılmış mükemmel bir canlı müzik triosu...

Albümleri ile sahneleri arasında kalite farkı yok, hatta sahneleri daha heyecanlı. Solo pasajlarda her birinin virtüöz özellikleri ortaya çıkıyor. İsimleri gibi intihar edercesine çalıyorlar. Çaldıkça açılıyorlar. Bıraksan sabaha kadar da çalacaklar. Zira bugüne kadar sayısız müzisyene eşlik etmiş bu müzisyenler, burada sadece kendilerini ifade ediyorlar, özgürce. 

Parçalar enstrümantal ama Tanju “sözleri ben yazıyorum” diye muziplik yapmaktan geri durmuyor. İki setten oluşan konserde albüm dışı parçalardan birini “sırada istek parça var, ben istiyorum” diye anons ediyor. Esprileri ile izleyiciyi diri tutuyor. Yaş ortalaması yüksek. Müzisyenlerin kendi kuşağından arkadaşları yaklaşık 100 kişilik kalabalığın arasında. 

Bir müzik ancak bu kadar ticarilikten ve eğlenceden uzak olup da, izleyiciyi de mutlu eder. En mutlu olan da mekânın sahibi. Kim diye sorarsanız! Etrafta salına salına dolanan sarı tüylü bir kedi irisi, adı Tirbuşon...