Türkiye’nin ilk kadın siyasi mahkûmu

Muhbir vatandaş için en iyi suçlama konusu her dönem “büyüklere hakaret” oldu. 1957’de de böyleydi günümüzde de... Evlere çamaşıra giderek geçinmeye çalışan CHP üyesi Zeynep Üstün de politika üzerine tartıştığı komşusunun ihbarı üzerine “devlet büyüklerine hakaretten” tutuklandı.

Mustafa Kemal Erdemol

Ondan çok partili dönemin mahkûm olan ilk kadın politikacısı olarak söz ediyorlar. Bir yıla mahkûm edilmesine yol açan suçu “devlet büyüklerini tahkir”di.

Zeynep Üstün, CHP’nin Kadıköy İlçesi Kadınlar Kolu üyesiydi. 6 Kasım 1957’de evinin kapısı çalınmış gelen polis memuru, hiç de aktif bir politik figür olmayan, evlere çamaşıra giderek aile bütçesine katkıda bulunan genç kadının karakola gelmesini istemişti. Seçimlerin üzerinden çok az zaman geçmişti. Dönemin DP iktidarı CHP’lilere, seçimlerde yolsuzluk yaptıkları gerekçesiyle amansız baskılar yapıyordu. Zeynep Üstün o sırada ağır hastadır, bu nedenle çağrıya uyması mümkün değildir. Ertesi gün gelmesini söyleyerek gider polis memuru.

Ev sakinleri karakola çağrının gerekçesini anlayamamışlardır. Okuması yazması bile olmayan Zeynep Hanım aktif değildi ama sadece bir kez 1956 yılında, Kıbrıs meselesinin gündemde olduğu dönemde partisinin Suadiye ocağı kongresinde ayağa kalkmış, “Yarın Ankara’ya gideceğim, sayın Cumhurbaşkanına çıkacağım. Beni Kıbrıs’a göndersin” demişti. Polisin gitmesinden kısa bir süre sonra evlerinin kapısı tekrar çalınmış, gelen memur duruma savcılığın el koyduğunu belirterek Zeynep Hanım’ın “derhal” gelmesi gerektiğini söylemişti.
Dört gün önce düşerek kaburgalarını kırmış olan, kalça çıkığından mustarip olan Zeynep hanım kanser hastasıdır. Evden eşinin yardımıyla çıkarılacak, gelen cezaevi arabasına konacak, bir yıl yatacağı cezaevine gidecektir.

Muhbir komşusu çıktı

Dönemin aydınlarını, hak savunucularını uzun süre meşgul eden bu tutuklamanın gerekçesi kısa süre sonra anlaşıldı. Zeynep hanımı, adeta yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen kapı komşuları ihbar etmişti.
Malatyalı komşuları Zeki E. bir gece evlerinde misafir olan Zeynep Hanım ve eşiyle politika konuşurlarken ortam gerginleşmiş, Zeynep hanım da kapıyı sertçe vurup çıkmıştı. İşte ne olduysa bu “kapıyı hızlı vurma” yüzünden oldu. Komşu Zeki E. hemen polise koşmuş, Zeynep Hanım’ın devlet büyüklerine küfür ettiğini iddia ederek ihbarda bulunmuştu. Tanık olarak da kendi eşini, kayınvalidesini, hatta on bir yaşındaki oğlunu göstermişti. Sultanahmet Cezaevi Kadınlar Koğuşu’nun ellinci mahkûmudur artık elli yaşındaki Zeynep Üstün. Koğuştaki 50 mahkûm vardır, 48’i CHP’li, ikisi Demokrat Partili. Ama, başına gelen olay onu üzmek yerine o kadar güçlendirmiştir ki, ziyaretine gelen avukatlarına “Şu suratınızı değiştirin. Eğer bu memlekette demokrasinin kurulması için bazı kimseler feda edilecekse bırakın bunlardan birisi de kadın olsun. İlla ben olayım” der.
Zeynep Hanım’ın üyesi olduğu Kadıköy CHP’nin Başkanı Salih Nur Tüzel de avukatıydı. Tüzel’in savunması bugünü de anlatır adeta: “Memleket Nazi Almanyası’nın karanlık günlerini yaşatmak isteyen bir ihbar sistemine dayanmamalıydı. İnsanlar, mademki bu topraklar üzerinde yaşıyorlardı ve kader birliği etmişlerdi, birbirlerine itimat etmeli, sevmeli, istikballerini hep beraber hazırlamalıydılar.”

Meclis’e af talebi

Olayın kamu vicdanını sızlattığı ortadadır. Dönemin Tunceli milletvekili Aslan Bora TBMM Başkanlığı’na başvurup, kanser hastası olan Zeynep Üstün’ün affını isteyecek, Ankara milletvekili Selim Soley de af için bir yasa önerisi hazırlayacaktır. Tüm bu girişimlerden birkaç hafta sonra doktorların verdiği raporlar doğrultusunda Cumhurbaşkanı yasa önerisinin görüşülmesine gerek kalmadan af yetkisini kullanacak, Üstün artık evinde olabilecektir.